Google Play Store
App Store

Avrupa’nın semalarında faşizmin kara bulutları dolaşsa da Almanya’dan İspanya ve İngiltere’ye pek çok ülkede sosyal demokratlar iktidarda. Ancak sağcılaşan ‘yüz yıllık’ sosyal demokrat partiler ders çıkarmış değiller, tarihi bir ihanet içerisindeler. Yaptıklarıyla aşırı sağı besliyorlar.

Aşırı sağı besleyen sosyal demokratlar

Avrupa’da faşizm hayaleti mi dolaşıyor? Kıta’nın lokomotif ülkeleri Almanya ve Fransa başta olmak üzere İtalya, Hollanda, Finlandiya gibi pek çok ülkedeki “aşırı sağcı” yükselişe bakılacak olursa soruya “evet” yanıtını vermemek mümkün değil. Aşırı sağcı, ırkçı partiler bazı ülkelerde iktidarın bir parçası, Meloni örneğinde olduğu üzere bizzat iktidarda olanlar da var. Hükümete dahil olmadıkları yerlerde de etkin muhalefet konumundalar.

Aşırı sağcı, neo faşist hareketler hemen her yerde benzer zemin üzerinden yükseliyorlar. Yabancı düşmanlığı, neo liberal politikaların neden olduğu yıkım, militarist-savaş politikalarının ağırlaşan faturaları... Aşırı sağcı, faşist partiler merkez sağ-muhafazakar ve sosyal demokrat hükümetlerin iflas etmiş politikaları üzerinden kendilerine taraftar devşiriyorlar. Hiçbir şey yapmasalar dahi, Ukrayna savaşındaki pragmatist “mesafeli” tutumları seçmen nezdinde taraftar bulabiliyor.

2. ENTERNASYONAL’DEN GÜNÜMÜZE SAĞ SAPMA

Ancak madalyonun diğer yüzünde ise bambaşka bir tablo var. Kıta’nın önemli büyük ülkelerinde sosyal demokratlar iktidarda. İspanya’dan Almanya’ya, Danimarka’dan İngiltere’ye, Norveç’ten Slovakya’ya, kuzeyden güneye birçok ülke, kimliklerini kaybedip sağcılaşsalar da “sosyal demokrat” partilerce yönetiliyorlar.

Sağcılaşan, varlık nedenlerinden uzaklaşan sosyal demokratlar, işbaşında oldukları yerlerde yaptıkları ve yapamadıklarıyla aşırı sağın ekmeğine yağ sürüyorlar. Tıpkı yüzyıl önce olduğu gibi. İkinci enternasyonalin, o dönemin köklü sosyal demokrat  partilerin yaptığı “hata” ve “ihanet”i tekrarlayarak egemenlerin yanında saf tutmayı tercih ediyorlar. Emeğin, halkların yanında yer almak yerine kendi burjuvazilerinin savaş ve yıkım politikalarını destekliyorlar.

Almanya: Sağa sapmanın hazin hikâyesi 

Aralık 2021’den bu yana ülke, Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) liderliğindeki üçlü koalisyon tarafından yönetiliyor. Üstelik SPD’li Şansölye Olaf Scholz’ın başkanlığındaki koalisyonda en güçlü ortakları da Yeşiller. Liberalleri de yanlarına alarak oluşturdukları “trafik lambası” koalisyonu bir önceki merkez sağ Merkel yönetiminden farlı değil. Ve hatta izlenen savaş politikalarına bakılacak olursa daha kötü. 1863’te kurulan dünyanın en eski sosyal demokrat partisi konumundaki SPD, halihazırda 16 eyaletin 11’inde hükümette, bunların 7’sinde başbakanlık ellerinde.

Fransa: Halk Cephesi’nin tarihi zaferi 

Fransa’da 7 Temmuz’daki parlamento seçimlerinde aşırı sağa karşı bir araya gelen sol-sosyal demokrat partilerin kurduğu Yeni Halk Cephesi sandıktan zaferle çıktı. Ancak ülkenin liberal cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, seçimin üzerinden iki ay geçtikten sonra hükümeti sol ittifak yerine sağcılara verdi. Halkın iradesi çalınırken seçimin galibi “sol ittifak”ın önemli bileşenlerinden sosyal demokrat Sosyalist Parti, Macron’un bu durumu pasif şekilde izleme yolunu seçti. Boyun Eğmeyen Fransa ve Komünist Parti’nin Macron’un azledilmesi hamlesine destek vermedi.

İngiltere: Kralın “Sir”ü Starmer 

3 Temmuz’daki genel seçimi açık farkla kazanan İşçi Partisi ülkeyi yönetiyor. Partinin lideri Keir Starmer, "Ülkemiz değişim için oy verdi" dese de Avrupa’nın en sağcılaşan sosyal demokrat partisi olan İşçi Partisi’nin herhangi bir merkez sağ partiden, önceli Muhafazakâr Parti’den, bir farkı yok. İngiliz monarşisinin “Sir” unvanıyla “ödüllendirdiği” Starmer, partinin de en sağ kanadını temsil ediyor. Sol kanadın etkili figürü Jeremy Corbyn’i çeşitli ayak oyunlarıyla devre dışı bıraka Starmer, dümeni Amerika’dan, neo liberal yıkım politikalarından yana kırmayı sürdürüyor.

İspanya: En “tutarlı”sı yine Pedro 

Avrupa’daki sosyal demokrat yönetimler içerisinde görece “en sosyal” demokratı İspanya’da iş başında. İspanya Sosyalist İşçi Partisi 2019’dan bu yana iki dönemdir iktidarda. Son olarak Temmuz 2023’teki seçimi de kazanan PSOE, ülkedeki irili ufaklı pek çok, sol- sosyal demokrat ve ilerici partilerin desteğiyle bir koalisyon sürdürüyor. Katalan, Bask ve Galiçyalı partiler de koalisyonun içinde. Pedro Sánchez liderliğindeki PSOE iktidarı Filistin ve benzer konularda takındığı tutumla alkış alsa da, genel politikalarda diğer “kardeş” partilerden bir farkı yok.

Slovakya: Fico, en azından savaş karşıtı 

Slovakya, 30 Eylül 2023’te düzenlenen seçimleri ilk sırada tamamlayan Sosyal Demokrat Parti (SMER) ile Liberal Ses Partisi (HLAS) ve Slovak Ulusal Partisi (SNS) arasında kurulan koalisyon hükümeti görev yapıyor. Başbakanlığı 4. kez üstlenen SMER Genel Başkanı Robert Fico, geçen aylarda suikasta maruz kalmıştı. Fica, Ukrayna savaşına karşıtlığıyla ön plana çıkıyor. Fica, Ukrayna’ya yapılan askeri yardımı sonlandırma sözü vererek işbaşına gelmişti. Aynı zamanda Batılı ülkelerin, Rusya’ya uyguladığı yaptırımlara da karşı çıkıyor.

Danimarka: ‘Orta yol’dan yıkıma devam 

Haziran 2019’dan bu yana Mette Frederiksen liderliğindeki Sosyal Demokrat Parti ülkeyi yönetiyor. 1 Kasım 2022’de Sosyal Demokrat (SD), Liberal (LP) ve Ilımlılar (M) partilerinin dahil olduğu bir çoğunluk koalisyon hükümeti kuruldu. Ülkede 44 yıl sonra merkez sağ ve merkez sol hükümetler tarafından kurulun " Orta yol koalisyonu" bir ilk olma özelliği taşıyor. Danimarka’da en son 1978’de, Sosyal Demokrat Parti ve Liberal Parti koalisyon kurmuştu.

Norveç: NATO’cu İşçi Partisi’nin hezeyanı 

Bir diğer İskandinav ülkesi Norveç’te de sosyal demokratlar işbaşında. 13 Eylül 2021 tarihinde gerçekleştirilen genel seçimlerin ardından Jonas Gahr Störe’nin Başbakanlığında İşçi Partisi ve Merkez Partisi koalisyon hükümeti görevine başladı. Ancak İşçi Partisi liderliğindeki koalisyon hükümetinin sekiz yıl süren Muhafazakâr Parti’nin iktidarından pek bir farkı yok. NATO’nun önemli ülkelerinden olan Norveç’in genel siyasetinde hiçbir değişikliğe gitmiş değil sosyal demokratlar.

İrlanda: Sağın yedeğindeki Yeşiller 

İrlanda’da sağcı koalisyon hükümetinin bir üyesi de Yeşiller. Merkez sağcı Fianna Fail ve Fine Gael ile birlikte oluşturulan koalisyona giren Yeşiller, kritik bu yapılara koltuk değneği olmayı sürdürüyor. Ana muhalefet partisi ise İrlanda Cumhuriyet Ordusu’nun (IRA) siyasi kanadı olarak görülen Sinn Fein.

Kuzey İrlanda: Sinn Fein’in zaferi 

İrlanda Cumhuriyetçi Ordusu’nun (IRA) siyasi kanadı olarak görülen Sinn Fein’in Başkan Yardımcısı Michelle O’Neill Kuzey İrlanda’da başbakan olarak görevde. Başbakanlık makamına denk gelen Birinci Bakan olarak şubat ayında seçilen Michelle O’Neill bir tarihe de imza atmış oldu. Sinn Fein, Mayıs 2022’deki parlamento seçimlerinde de zafer elde etmişti.

Malta: Küçük ada ülkesinde güçlü gelenek

İKTİDARDA DAHİ OLSALAR KAYBETMEYE MAHKÛMLAR

Sosyal demokrat çizgideki İşçi Partisi (PL) Malta’nın en önemli siyasi aktörlerinden. 2013 ve 2017’de olduğu gibi Mart 2022’deki genel seçimi de İşçi Partisi kazandı. İşçi Partisi lideri Robert Abela’nın başbakanlık koltuğunda oturduğu bu küçük Akdeniz ada ülkesinde güçlü bir sosyal demokrat gelenek var.

Görüldüğü üzere toplama vurulduğunda sosyal demokratlar Avrupa genelinde oldukça geniş bir hacme sahip. Ancak muhafazakâr sağ partilerden ayrışmayan politikaları nedeniyle iktidarda dahi olsalar kaybetmeye mahkumlar.

Yakın ve uzak siyasi tarih gösterdi ki;

Emperyalist politikaları destekleyen, ulusal çıkar gerekçesiyle militarizmi körükleyen, savaşlara onay veren sosyal demokratlar iktidarda da olsalar varlık gösteremiyorlar.

Sokakla bağını koparan, halka dokunmayan, yüzünü sola değil, sağa dönen sosyal demokratlar kaybediyor.

Sermayenin yönelimleri doğrultusunda iş tuttukları sürece, çalışma yaşamını, emeği patronların ihtiyaçları doğrultusunda dizayn ettikleri, sömürü düzenini savundukları müddetçe destek toplayamıyorlar.

Sosyal devleti, kamuculuğu değil, yüz yıllık kazanımları hedef alan neo liberal politikaları savundukları müddetçe oylarını aşırı sağcılara veya diğer partilere kaptırmaktan kaçınamayacaklardır.

TARİHTEN DERS ALINMIYOR

Evet, tarih öğretiyor, tüm acımasızlığıyla. Köklü geleneklere sahip koca koca sosyal demokrat partilerin, kuruluş ilkelerinden, geçmişlerinden ayrışmasının neticesi sağcılaşmayla sonuçlanıyor.

1914’lerden, 1929’lardan, 1933’lerden ve sonrasındaki dönemlerden alınacak çok dersler var.

Kıtanın dört büyük ülkesi; Almanya, Fransa, İngiltere ve İspanya’da sandıktan birinci çıkan, Fransa hariç üçünde iktidarda olan, “yüz yıllık” sosyal demokrat partilerin kendi kuruluş kodlarına dönmeleri halinde bambaşka bir Avrupa ortaya çıkabilir. Ama tabi ki öyle bir şey olmayacak. Genler bozuldu bir kez. Toptan çıkarılıp atılmasından başka çıkar yolu yok gibi. Avrupa’nın sol-sosyalist güçlerine büyük işler düşüyor. Tüm bu hikâyeler de bizim sosyal demokratların kulağına küpe olur umarız.