Sağın master chef’i Süleyman Demirel, “dün dündür, bugün bugündür” diyerek Türk siyasetine olağanüstü bir esneklik kazandırmıştı. Erdoğan, bu ekolün temsilcisi olmakla kalmadı, onu geliştirdi de. Misal dün dündü, “Nas ortada, sana bana ne oluyor” demişti. Bugün bugün ve göreve getirdiği yeni ekonomi takımı istikrarlı bir şekilde faiz artırıyor. Bu iki farklı karar arasında ekonominin krize girmiş olması ise ufak bir detay sadece. 

Bu uçtan uca savrulan söylem ve kararlar ülkenin dış ilişkiler yönetiminde de karşımıza çıkıyor. Erdoğan önceki gün Yunanistan’daydı. 2022’nin mayıs ayında, “artık benim için Miçotakis diye biri yok. Kendisiyle görüşme yapmayı asla kabul etmiyorum” dediği Yunanistan başbakanı ile yüzlerin güldüğü ve karşılıklı imzaların atıldığı bir görüşme gerçekleştirdi. 2022’nin eylül ayında, adaların silahlandırılması gerekçesiyle Erdoğan, “bir gece ansızın gelebiliriz. Ey Yunan, İzmir’i unutma” diyerek gerilimi tırmandırmıştı. 

Yunan basını Erdoğan’ın ılımlı Yunanistan ziyaretini “öngörülemeyen lider tanımını doğruladı” yorumuyla değerlendirirken Türkiye basınında yıllardır yaşanan gerginlikleri geride bırakmış olmanın memnuniyeti okundu. Sahi neden yaşanmıştı peki o gerginlikler? Dün dündü bugün bugündü işte anlasanıza. Hem zaten bölünmüş Kıbrıs gibi zor konular da masada değildi. ‘İyi komşuluk ilişkileri bildirgesi’ için ortamda gereken iklimlendirme çalışması yapılmıştı. Erdoğan, Yunanistan’la “aramızda çözülemeyecek hiçbir sorun yok. Yeter ki büyük resme odaklanalım” dedi. 

***

O büyük resimde ‘kazan kazan’ olarak tarif edilen ekonomik iş birliği var. İki lider de önceliği, başta Kıbrıs olmak üzere Ege ve Akdeniz’deki sualtı enerji kaynakları gibi üzerinde uzlaşılması zor konular yerine ticari faaliyetlerin artırılmasına vermiş görünüyor. Büyük resimde kendine her zaman yer bulan yegâne araç para. Savaş ortamında, çoluk çocuk katledilirken bile çarklar durmuyor, alışveriş sürüyor. Hizmet ağırlıklı bir ekonomiye sahip Yunanistan için turizm geliri önemli. Ekonomide Nas’tan sonra yas dönemini yaşayan Türkiye için de yabancı yatırımcı aynı şekilde hayati. İsrail Filistin arasında arabuluculuk işleri iyi gitmedi. ABD yönetimi ile yüz yüze görüşme olanakları kısıtlı. Suriye’de Esed’le mi Esad’la mı muhatap olunacak hala belirsiz. Ankara Atina yakınlaşmasını, dümeni yeniden Batı’ya kırmanın bir göstergesi sayanlar az değil.  

***

‘Kazan kazan’ ziyaretinin Türkiye’de en ilgi çeken sonucu, T.C. vatandaşlarının Ege’de 10 Yunan adasını, kapıda vize alarak 7 gün süreyle ziyaret edebilmesini sağlayan anlaşma oldu. Bu habere sevinenler kadar dikkate almayan, hatta dalgasını geçenler de oldu. Davutoğlu’nun başbakanlığı döneminde AB ile imzalan Geri Kabul Anlaşması’nın Türkiye’ye vizesiz Avrupa’nın kapılarını açması beklenirken bugün birkaç ada ve birkaç günle sınırlı geçiş izninin diplomatik bir başarı olarak görülmesi oldukça zor. 

Rekor düzeydeki enflasyonun sebep olduğu derin yoksullaşma pek çok insan için değil yurt dışında, yurt içinde bile tatil yapabilme imkanını ortadan kaldırdı. İnsanlar beslenme, barınma gibi en temel ihtiyaçlarını karşılayamazken, yine onun kadar insanı bir gereklilik olan dinlenme ve seyahat hakkını da kaybetmiş durumda. Üç yıldan uzun süreli pasaport ücretinin 2024’de 5 bin 444 liradan 8 bin 625 liraya yükselmesi bekleniyor. Yunanistan, 7 günlük kapı vizesinin fiyatını 60 Euro olarak belirledi. Bugünün kurundan 1 Euro 31 Türk Lirası’na karşılık geliyor. Pasaport, vize, ulaşım, konaklama ve yeme içme gibi tatil masraflarını üst üste ekleyince az sayıda T.C vatandaşının bu muafiyetten yararlanabileceği ortada.  

Diğer yandan Yunanistan’ın araladığı bu kapıya sevinenleri de yermenin manası yok. Ekonomide Nas dönemine geçmeden önce emekliler de dahil olmak üzere orta sınıf üç beş günlük turlarla Avrupa’ya seyahat edebiliyordu. Yeni bir yer görmek, farklı bir kültürle tanışmak, değişik tatlar denemek yani özetle seyahat temel bir insan hakkıdır. Emeklisi, öğrencisi, beyaz yakalısı, mavi yakalısı olsun kimse için lüks bir aktivite olarak görülmemeli. Diğer yandan Türkiye’de, gelen turiste göre şekil alan, yabancısını yerlisine tercih eden, sezonluk vurgun peşinde bir turizmcilik anlayışı da uzun süredir yurttaşın gözüne sokuluyor. 

İmkânı olanlar tatil için Türkiye kıyıları yerine Yunan adalarını tercih etmeye başlamıştı. Daha kaliteli hizmetin daha ucuza sunulduğunu düşünen de var, 1 Euro 32 Türk Lirası’na dayanmışken bile Yunanistan’daki tatil olanaklarının Türkiye’ye göre daha çeşitli ve ulaşılabilir olduğunu söyleyen de. Ancak tatil için komşuya göçenlerin tek motivasyonu bu değil. Kıyıların oteller tarafından işgal edilmediği sahillerde, ücretsiz şezlonglara özgürce havlu atabilmenin şaşkın mutluluğu da yadsınamaz. Neşesi hortumlanmış, asabi evinden biraz olsun uzaklaşabilmenin sağladığı ferahlık göz ardı edilemez. Ne diyelim, yurttaşını elin 7 günlük vize muafiyetine sevindirenler utansın.