Anketlerin yarattığı yalancı baharla uyuşmaktansa gerçekle yüzleşerek harekete geçmek daha iyidir. Mücadele etmeden kazanılmıyor.

Asla vazgeçme

Ekonomik ve siyasi krizlerle deprem sonrası ülkenin geldiği nokta siyasal İslamcı rejimle devam edilemeyeceğini ortaya koyuyor. Seçim sonuçları da bunun açık bir göstergesi oldu. AKP ve MHP bloku, devlet imkânlarını sınırsız bir şekilde seferber ettiği; yalan, iftira ve her tür kötülüğe başvurmaktan çekinmediği bir seçimi kazanamadı. Yenilmez görülen bu rejim her tür hileye rağmen ilk turda seçimi bitirmeyi başaramadı. 

Tek adam rejiminin oylanacağı bir referandum niteliğindeki seçimde çoğunluk hayır oyu kullandı. CB seçimleri bu anlamda rejimin güven oyunu kaybetmesi anlamına geldi. AKP’nin oylarındaki önemli düşüş de bu çözülmenin bir başka göstergesidir. 

Bütün bunlar önümüzdeki dönemde AKP ve MHP bloku kazanmış olsa da bu rejimin aynı biçimde sürdürülmesinin mümkün olmadığının kanıtı. 

Hayır Çoğunlukta

Seçimlerin bir başka sonucu da muhalefetin kazanamamış olmasıdır. Toplumun ezici bir çoğunluğunun değişim arayışına karşın muhalefet bloku bu potansiyelleri birleştirmekten uzak kaldı. Özellikle de gençlerin oluşturduğu önemli bir kesim sandığa gitmeyerek protestoyu tercih etti. Öte yandan önemli bir kesim de Erdoğan’a hayır demesine karşın oy tercihini farklı kullandı. 

Muhalefet bloku, iktidara alternatif olabilecek bir politik seçenek ortaya koyamadı. Toplumun birikmiş taleplerinin taşıyıcısı olacak sosyal ve siyasal bir dönüşüm umudu verilemedi.

Ekonomik ve sosyal kriz karşısında düzenin eleştirisi bir yana sermayenin neoliberal sermaye düzenine toz kondurulmadı. Sağ eğilimli bir restorasyon hedefi sonunda toplumda sorunlarının çözüme ilişkin bir beklenti yaratamadı. 

Böylece siyaset iktidar blokunun etnik ve mezhepsel temeldeki kimlikler kutuplaşmasının dışına çıkarılamadı. Muhalefet emekçilerin yaşamlarını doğrudan kesen, gerçekçi bir dönüşüm umudu yaratamadığı için, bu umutsuz hava ve öfke, etnik-mezhepsel gerilim üzerinden siyaset yapan partilere yaradı.

İktidar ekonomik ve sosyal nedenlerle çözülen toplumsal desteklerinin kendi cephesi içinde kalmasını bu kimlik çatışması ekseninde sağlarken, bu tersinden muhalefet cephesinin tabanında bütünleşmeye engel oluşturdu. Bütün bunlar da halkın değişim arayışının taşıyıcısı olacak bir toplumsal mücadele çizgisine olan ihtiyacın bir ifadesi, bu anlamda sol bir çağrı olarak görülebilir.

CHP başta muhalefet bloku uzun zamandır muhafazakâr toplumsal kesimlere dayanarak seçimlerin kazanabileceğini düşünüyor. Sağ partilerle ittifakın ötesinde onların program ve dilini de benimseyerek yürütülen bu siyaset bir kez daha iflas etti. Hem de daha ikinci tur dahi olmadan Cumhur İttifakı ile “anayasa değişikliği” tartışması yapabiliriz dediği AKP zihniyetinin temsilcilerini meclise taşıyarak… İlerici, demokrat kesimlerin de “baraj var boşa gider” diyerek çoğunluğu sağlamak adına verdikleri oyların da katkısıyla tarihin en gerici-karanlık parlamentosu oluşturuldu…

Ama Asla Vazgeçme

Seçimin ikinci turu için bu koşullarda mücadele edilecek. Muhalefet blokunun kötü yönetilen bir seçim gecesi sonrasındaki sarsıntısı henüz aşılabilmiş görünmüyor. Milliyetçilik dozu yükseltilerek öne çekilen bir sağ yönelimde ısrar ise sürüyor. Oysa asıl yapılması gereken tam da bu cepheleri de aşabilecek bir sosyal-toplumsal dönüşüm programının ortaya konulabilmesi… 

Bütün bunlara rağmen şimdi yapılması gereken bu referandumda tek adam rejimine son vermek için mücadeleye devam etmekten başka bir şey değil. 

AKP ve MHP blokunun kaybetmesi halen ve pekâlâ mümkün. Bunun için muhalefetin birleşik mücadelesi anahtar olmaya devam edecek. İkinci tura giderken can alıcı noktalardan birisi bu seçimin niteliğine de uygun biçimde bir rejim ve gelecek oylamasına dönüştürülmesidir. Çoğunlukta olan muhalefet potansiyellerinin sandıkta birleştirecek bir hayır siyaseti bu kısa dönemin birincil meselesi olarak öne çıkıyor. 

Elbette muhalefet bloku temsilcilerinin yapıp ettiklerine ya da seçim gecesindeki beceriksizlikler nedeniyle şimdilerde hava bir parça karamsar. Ama anketlerin yarattığı yalancı baharla uyuşmaktansa gerçekle yüzleşerek harekete geçmek daha iyidir. Mücadele etmeden kazanılmıyor. 28 Mayıs’a kadar, sonuna kadar kazanmanın yollarını aramaya devam edeceğiz. Sandığa gelmeyenleri, protesto oyu tercih edenleri ikna etmek için var gücümüzle çalışacağız.

Sandık manipülasyonlarına, “oldubittilere” karşı direnebilecek bir örgütlülüğü bu kısa zamanda oluşturacağız. Okulları sandıkları paylaşarak, eksiklikleri kapatarak, boşlukları doldurarak bu hileli yolları kapatabiliriz, bunu sonunda başarabiliriz! SOL Parti, “Burası BİZDE” diyerek gücü oranında koruyabileceği okulları ve sandıkları tek tek açıklayarak, muhalefete ve yurttaşlara eksiklikleri birlikte kapatma çağrısı yapıyor. Somut, örgütlü ve birleşik bir mücadele kazandırır, yaşadık ve gördük ki başka bir yol da yok. 

Bu yolda şimdi kadınlar ve gençler olarak, emekçiler ve ezilenler olarak karanlığı yenmek için birleşme zamanı. Sonrasında yoksul bırakılmış ülkenin güzel insanlarını etnik-dinsel kuşatmayla sağın gerici ve faşist her türünün kirli pençesinden kurtarmak için her koşulda mücadele sürecek. Bunun için asla vazgeçmeyenler, bu ülkeyi ve halkı yürekten severek yürüyen devrimciler var!