Ozanın hayatını bölümler halinde çocukluğundan ölümüne kadar 11 kısımda anlattığı filmde yönetmen, her sekansı ince bir şekilde kurgulayarak baştan sona imgesel bir anlatımı seçmiştir.

Asya Sineması-8 | Ermenistan-Sayat Nova’dan Gomidas’a

Ulaş Başar Gezgin & Burak Kerem Yalçın

Bu yazıda Ermeni filmlerine yer veriyoruz. Ermeni sineması, Mısır’da Ermeni kökenli Mısırlı bir yönetmenle 1912’de başlıyor. Daha sonra 1924’te Başkent Yerevan’da ilk Ermeni film stüdyosunun kurulmasıyla gelişiyor.

Sayat Nova (The Colour of Pomegranates) - Narın Rengi 1968
Yönetmen
: Sergei Parajanov
Oyuncular: Sofiko Chiaureli, Melkon Alekyan, Vilen Galstyan

Sovyet Ermenisi ünlü muhalif yönetmen Sergei Parajanov, 18. yüzyılda yaşamış Gürcistan doğumlu ünlü Ermeni halk ozanı ve aşık Harutyun (Artin) Sayatyan’ın doğumundan ölümüne olan yaşamını anlattığı filminde, ozanın birebir biyografisinden çok iç dünyasını gerçeküstücü bir dilde destansı olarak bizlere anlatıyor.

Harutyun Sayatyan veya yaşadığı coğrafyada bilindiği adıyla Sayat Nova (Arapça Sayyit ve Farsça Neva) yani “Şarkıların Efendisi” eserlerini Ermenice, Gürcüce ve Azerice üretmiştir. Filmde bu çok dilliliği görebiliyoruz.

Ozanın hayatını bölümler halinde çocukluğundan ölümüne kadar 11 kısımda anlattığı filmde yönetmen, her sekansı ince bir şekilde kurgulayarak baştan sona imgesel bir anlatımı seçmiştir. Kullanılan sabit kamera açısı, detaylı sanat çalışmasıyla dikkatlice kurgulanmış her sekansta kimisinde yerel hayattan bir alıntı kimisinde de mitolojik veya dini bir hikâyenin canlandırılmasını izliyor gibiyiz. Renkler, sesler, dokumalar, gündelik hayata dair kesitlerle ozanın büyürken beslendiği kültürü bizlere canlı birer tablo veya ikona gibi sunarken bunun aynı zamanda iç dünyasındaki yansımasını da hissettiriyor. Filmde birçok sanat disiplininin iç içe geçtiğini görüyoruz. Sinemasal resimli bir roman veya danslarla bezeli uzun bir şiir vs. gibi. Şairin eserleri de başka bir derinlik katıyor filme.

Arka arkaya tablolar izliyoruz izlenimini verse de filmde bütünlük, seyirciye sarkaç misali sallanan nesnelerle ve dokumalarla birçok sahnede veriliyor. Metronom temposunda ipe asılmış bir çocuk, geçen zamanı bize müzik dilinde anlatılıyor. Umudun, yaşamın, aşkın, hüznün ve ölümün anlatıldığı dokumalarda ise kullanılan iplerin nasıl eğrildiğini ve boyandığını görürken boyalara renk veren köklerin aynı olduğunu görüyoruz. Azeriler, Ermeniler ve Gürcüler tarafından eşit şekilde sahiplenilen ozanın anlatısında seyredilen manzaralar bizler için Anadolu’dan bir parça izlediğimiz hissini de veriyor.
Hayatının uzun bir dönemini sansürlerle ve hapis cezalarıyla geçiren yönetmen, anlatımında kullandığı az diyalogla ve öne çıkan görsel renklilikle filmine evrensel bir dil kazandırarak çağdaş bir sanat eseri ortaya koyuyor. Etkilendiği Pierre Paolo Pasolini ve daha sonrasında dostu olacak ve karşılıklı etkilendiği Andrei Tarkovsky’in izlerini sinemasında görebiliriz.

A Piece of Sky - (Bir Parça Gökyüzü) 1980
Yönetmen :
Henrik Malyan
Oyuncular : Frunzik Mkrtchyan, Sofiko Chiaureli, Ashot Adamyan

Vahan Totovents’in ‘Açık Mavi Çiçekler’ adlı öyküsünden uyarlanan, Henrik Malyan’ın yönettiği ‘Bir Parça Gökyüzü’ (1980), Osmanlı dönemi Ermenilerini konu alan bir yapım. Çarşıda semercilik yapan Krikor Ağa’yla eşi Turvando Koro’nun bir türlü çocuğu olmaz. Bunun üzerine bir yetimi evlat edinirler. Ancak işler yolunda gitmez. Çocuk (Torik), Ağa’nın beklentilerinden uzaktır; okuldaki durumu da iyi değildir. O her şeyden çok gökyüzündeki kuşlara bakmaktan keyif almaktadır. Ağa sertken, anne bir beklentisi olmayan bir sevecenlikle doludur. Ağa, çocuğa zanaatını öğretmeye çalışır, bu da zor bir iş olacaktır. Sonunda çocuğu pazarcılar önünde küçük düşürmeye kadar gider; herkes ona güler. Yıllar geçer, çocuk genç bir adam olmuştur artık. İşi öğrenmiş, evlenme çağına girmiştir. Krikor Ağa’nın dünya değiştirmesiyle, Torik, Turik Teyzesiyle (Turvando Koro) baş başa kalır; ataerkil toplumda artık ‘evin reisi’ olmuştur.
Turik Teyzesi, ona fabrikatörün kızını isteyecektir. Böylece sınıflı toplumun duvarlarına çarpmış olurlar. Kapıyı açmazlar bile; balkondan yarı-gizli bakıp gülerler. İkinci kapıda da dalga geçilir. Üçüncü kapıdan da kovulur. Semerciye kız vermezler. Dördüncü, beşinci derken, yedinci kapıdan da kovulur. Bir tek tuvaletçinin kızları kalmıştır, onu da kendilerine yediremezler. Torik artık içip içip dağıtmaya başlar. Sonra fikir değiştirip tuvaletçinin kızlarından birini istediklerinde yine reddedilirler. Sınıfsallık her şeyin önüne geçer.

Küçük, tutucu bir kasabadır bu. İstanbul’dan gelen seks işçilerine giden erkekler taşlanır, üzerlerine su dökülür. Torik de kasap arkadaşıyla bu kadınların evine gider. Seks işçilerinden birini beğenir, evine götürür. Turik Teyze onları kabul eder. Fakat gerçeği öğrenince yıkılacaktır. Yine de evlenirler. Turik Teyze onun da öksüz olduğunu öğrenince yumuşar, onları benimser ama bu kasabada elbette bu çifti rahat bırakmayacaklardır. Söylentiler yayılır. Sokaklarda herkes Turik Teyze’ye bakıp güler. O ise umursamaz. İleri gelen tutucular, Torik’i koruyan papaz efendinin aklını çelerler. Torik, cemaate isyan eder. Ağza alınmaz sözler söyleyen kasap arkadaşına vurur. Film açık uçlu bitiyor; yine ortak izlek olarak, gökyüzündeki kuşları görüyoruz. Son not olarak şunu söyleyelim: Konuştukları Ermenice’de Türkçe ifadeler dikkat çekiyor: Örneğin; işte, yavru, ağa, dur, zaten, hayvan, hıyar, leblebi, hayrola, aslan, palan, ama, namus, hadi, eyvah, paklava (baklava), karı, halva (helva), oğul vb.

Komitas - (Gomidas) 1989
Yönetmen :
Don Askarian
Oyuncular : Samvel Ovasapian, Margarita Woskanjan, Omig Saadetian

Sergei Parajanov’dan sonra en önemli Ermeni sinemacı sayılan Don Askarian’ın yönetmenliğindeki Komitas filmi (1989), adı üstünde, Kütahya Ermenisi müzisyen ve müzikolog Komitas’ı (Batı Ermenicesi’nde Gomidas) konu alıyor. Komitas 1915’te yaşananlar nedeniyle aklını yitirir. Konu müzik olduğundan bol müzikli bir yapım. Film çeşitli milliyetçi çevrelerce bir propaganda filmi olarak görülse de şiirsel gerçekçiliğiyle öne çıkıyor. Filmde oldukça az eşkonuşma (diyalog) kullanılıyor. Film, önce bir müzik sahnesiyle açılır; sonra Komitas’ın kaldığı akıl hastanesine gider, oradan çocukluğuna geçeriz. Sonraki bölümde keşiş olma süreci anlatılır. Sonra yeniden hastaneye döneriz. Yavaş akan bir film. Anlatıdan çok yönetmenin yorumu öne çıkıyor. Filmde dikkat çeken bir özellik nar imgesi. Bu, Parajanov’un ‘Narın Rengi’ filmine gönderme olabilecek nitelikte. Filmin sonlarına doğru 1915 bölümü geliyor. ‘The Promise’ gibi filmlerdeki gerçekçiliğin tersine, filmde 1915 çok simgesel olarak anlatılıyor. Derede yüzen cesetler ve çarmıha gerilmiş bedenler, kırık mezar taşında yas tutan bir ana gibi imgeler kullanılmış. Bunları kimin yaptığı filmde belirsiz bırakılmış. Film, ‘Soykırım Kurbanlarına’ yazısıyla son buluyor.

Rapsodia Armenia - (Ermeni Rapsodisi) 2021
Yönetmen :
Cesar Gananian, Gary Gananian ve Cassiana Der Haroutiounian

Cesar Gananian, Gary Gananian ve Cassiana Der Haroutiounian yönetmenliğindeki Brezilya yapımı ‘Ermeni Rapsodisi’ (2012) müzikli bir yol filmi. Müzikler eşliğinde Ermenistan kırsalından görüntülerle karşılaşıyoruz. Film yer yer belgesel havasına giriyor. Daha sonra müzik eşliğinde Ermeni yüzleri (portreleri) sıralanıyor. Savaş gazileriyle söyleşi yapılıyor. Konuşmalarda Ağrı Dağı’nın Ermeniler için kutsallığı öne çıkıyor. Oradan Brezilya Ermenilerine ışınlanır, bir düğüne tanık oluruz. Sonraki durağımız Ermeni tapınaklarını ziyaret eden turistler ve bir turist rehberi olacaktır. Daha sonra pazardan Muş-Sasun kökenlilerin kurduğu bir köye gideriz. Görüntüler ilerler. Hükümet eleştirisi yapan bir ihtiyar, “Sosyalizm iyiydi” der, “Şimdi her şey para oldu” diye ekler. Film bir Ermeni kültürüne giriş dersi gibi bir işlev görüyor. Filmden örneğin Ermenilerde de kahve falı olduğunu öğreniriz: “Önünde bir yol var, elinde bir anahtar. Çok iyi bir kapıyı açıyorsun. Hayatında güzel bir değişiklik olacak. 3 vakte kadar (3 günde 3 haftada ya da 3 ayda, hatta 3 saatte, 3 dakikada) hayatında çok iyi bir şey olacak” vb. Halılardaki motifler ve halk dansları da dikkat çekiyor. 1915 ise kaçınılmaz olarak filme yansıyor. Yaşananlar yaşlıların belleğinde korunuyor.
Bir seçkinin daha sonuna geldik. Bir sonraki seçkide buluşmak üzere.