Atanmamış öğretmenleri aldatmak
Başbakanın Kızılcahamam’da partisinin milletvekilleri önünde atanamamış öğretmenleri kastederek “Biz bunu sıfırlayacağız, öğretmen atama sıkıntılarını gidereceğiz. Bu bir plandır...
Başbakanın Kızılcahamam’da partisinin milletvekilleri önünde atanamamış öğretmenleri kastederek “Biz bunu sıfırlayacağız, öğretmen atama sıkıntılarını gidereceğiz. Bu bir plandır ve neticelendireceğiz.” sözü, atama bekleyen öğretmenlerde heyecan yarattı. Genç öğretmenler, Başbakanın sözlerini atamanızı yapacağız şeklinde yorumlamışlardı. “Ay, inanamıyorum. Demek atamamız yapılacak, Allah Başbakanımızdan razı olsun!”, “Hadi gözün aydın!” diyerek heyecandan çırpınan kalplerini dışarı fırlamasın diye elleri göğsünde birbirini kutlamayan öğretmenlere acı haberi Eğitim Bakanı Ömer Dinçer verdi. Bakan, MEB’in öğretmen açığı bulunmadığını, ücretli çalıştırılan 12 bin öğretmenin kadro açığı sayılamayacağını, Maliye Bakanlığının tüm Türkiye için toplam 79 bin memur kadrosu tahsis ettiğini belirterek ‘yok öyle bir şey’ dedi.
İki açıklamayı yan yana okuduğumuzda Ömer Dinçer’in Başbakanla çeliştiği gibi bir durum söz konusu değil aslında. Erdoğan atamanızı yaparız demiyor “öğretmen atama sıkıntılarını gidereceğiz” gibi zamanı ve yöntemi muğlak, kolayca inkar edilebilecek bir ifade kullanıyor. Kaldı ki sıkıntıyı gidermenin, sıkıntının nedenini (öğretmenleri) ortadan kaldırmak dahil atama yapma dışında binbir türlü yolu var. Bizim gazete, Hükümetin yöntemini çok iyi yakalamış ki cumartesi günkü manşetinde Başbakan açıklamasını söz belleyen atama bekleyen öğretmenlere Eğitim Bakanının “Atama sorununa kökten çözüm”ünü duyuruyordu.
Herhangi bir sorunun, sorunun müsebbibi tarafından kabullenilmesi o sorunu çözeceği anlamına gelmez. Eğer sorunu dillendiren politikacıysa, hele hele o politikacı Erdoğan’sa anlayın ki o sizi çözümsüzlüğe ortak etmeye çalışıyordur. Erdoğan ‘yahu ben de sorunun ortadan kaldırılmasından yanayım ama sizin anlayamadığınız ülke yararına olmayan yeni sorunlar üreteceği için el atamıyoruz’ demek istiyor. Tabi siz ülkenizi, ülkenizin sizden çok sevdiklerinden daha çok seviyorsanız ister istemez bunlar size yalan olarak gelmiyor. ‘Evet ya; adam elinden geleni yapıyor, daha ne yapabilir ki!’ diye düşünüyor ona hak veriyorsunuz. Erdoğan, gittikçe daha çok ve büyük vaatlerde (yalan) bulunacak. Yarın birgün gençleri topluca evlendirip başgöz etmek gibi bir proje ile çıkarsa ortaya hiç şaşırmayın. Geçenlerde söyledim, tekrar ediyorum; Erdoğan’ın cumhurbaşkanı olana dek gençlerle işi var. En son seçime kadar gençlerden gelen her isteme bir çözümle yanıt vermek zorunda. Tabi inanıp inanmamak sizin onu ne kadar eleştirel bir yoruma tabi tutacağınıza bağlı.
***
Ömer Dinçer’e sorulmayan iki soru
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer: Ücretsiz ders kitaplarının dağıtılması ise yine önemli bir fırsat eşitliği sağlayan uygulamamızdır. 2012 yılında toplam 205 milyon 6 bin 60 adet kitap dağıtılmış, bu kitaplar için toplam 324 milyon 171 bin 247 TL ödenmiştir. 2003 yılından 2012 yılına kadar toplam 1 milyar 543 milyon 609 bin 990 adet kitap dağıtılmış, yine toplam 2 miyar 618 milyon 89 bin 55 Türk Lirası ödeme yapılmıştır. Bu amaçla, 2013 yılı bütçesinde ilköğretim için 275 milyon Türk Lirası, ortaöğretim için ise 182 milyon Türk Lirası kaynak tahsis edilmiştir. (Plan Bütçe Komisyon tutanağı, 8 Kasım 2012, s. 8)
Ne var bunda, adam çocuklarımıza ders kitabı dağıtmış, helali hoş olsun, deyip kabullendiğiniz bu Hükümet uygulaması, on yıl boyunca hiçbir aksamaya yol açmadan 2 milyar 618 milyon 89 bin 55 Türk lirasının milyardan sonraki küsuratı ile hallolacak bir kamu hizmetidir aslında. Plan Bütçe Komisyonu üyelerinden birinin aklına gelip de sormadı: Sayın Bakan, geçen yıl dağıttığınız ders kitaplarını tekrar kullanma yolu varken neden her yıl aynı kitaplara yüz milyonlarca lira ödeyerek alıp yeniden yeniden dağıtıyorsunuz? Yazık değil mi iki buçuk milyara, ağaçlara, bunca enerjiye, emeğe… Bak, 2013 yılı ihracat hedefi 1 trilyon 100 milyar Euro olan Almanya ders kitaplarını beş yıl kullandırıyor, biz Almanlardan zengin miyiz?
Bir başka üye de şunu sorabilirdi Bakan Dinçer’e: Aynı kitapları önümüzdeki yıl yine alacakmışsınız. Bu için öngörülen tutar olan 535 milyon TL’yi de “…amacı; fakru zaruret içinde ve muhtaç durumda bulunan vatandaşlar”a yardım etmek olan Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Teşvik Fonu kaynaklarından kullanacakmışsınız. Sayın Bakan, bu ne iştir! Yani siz benim çocuğumun kitabını fukaraların rızkından kestiğiniz nafakalarla mı karşılıyorsunuz?
Son soruyu CHP Grup Başkan Vekili Muharrem İnce, yıllar önce dönemin Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik’e sormuş o da kitapların ikinci kez kullanılmamasını hijyenik olmamasına bağlamıştı. Sorulsaydı Ömer Dinçer’de öyle mi derdi acaba? Mantıklı başka bir açıklaması olmadığı için sanırım o da böyle bir yanıt verirdi.