Google Play Store
App Store

Çok yıllar önce ağabeyim Gökhan’la Bahçelievler Ortaokulu’nda öğrenciyiz.

Ben Orta 1’deyim, Gökhan Orta sonda. Anneler Günü kutlaması için bir şarkı bestelemişiz ve de okulumuzun kışın teneffüslere çıktığımız, köşesinde küçük bir kantini de olan salonunda bu şarkıyı söyleyeceğiz. (Bu arada tüm annelerimizin Anneler Günü kutlu olsun. Küçük büyük demeden hepsinin ellerinden öperim).

Şarkıya başladık daha henüz nakarata gelmemiştik ki okulumuzun müdürü oturduğu yerden ayağa kalkarak “Kesin be kesin. Daha oynak bir şeyler çalsanıza” diye bağırmaz mı, pardon böğürmez mi…

Üstünden neredeyse 55 sene geçti ama hâlâ unutamadığım olaylardandır bu.

Bu zihniyet ne yazık ki artarak devam ediyor. Ve ortaokullardan, liselere, liselerden üniversitelere kadar geniş bir alana yayılıyor.

Mevcut iktidarın sanata olan düşmanlığı, onun yerel yönetimlerine ve sonunda da kayyımla yönetmeye çalıştığı üniversitelere de sıçradı.

Boğaziçi Üniversitesi’nin atanmış rektörü Prof. Dr. Naci İnci 5 Mayıs’ta yapılacak Bulutsuzluk Özlemi konserini yasakladı. Nejat Yavaşoğulları ve Bulutsuzluk Özlemi bu ülkenin yüz akıdır. Bulutsuzluk Özlemi kırk senedir var hayatımızda ve şarkılarıyla, sözleriyle sonsuza kadar da bizimle olacaklar.

Bu sebeple bu yasakçı zihniyetin sahibi Naci Bey’e buradan birkaç şey söylemek istiyorum.

Malatya’nın bir köyünde doğup, bu gün bulunduğunuz mevkiye gelmeniz gerçekten de bir başarı hikâyesi. Eğitiminiz sadece Türkiye ile sınırlı değil, İngiltere’den Japonya’ya kadar dünyanın birçok üniversitesinde araştırmalar yapmışsınız, doktora almışsınız ve de bugün Türkiye’nin en önemli üniversitelerinden birinin başındasınız. Ama istenmiyorsunuz Naci Bey, meslektaşlarınızın, aynı üniversitede görev yapan arkadaşlarınızın yüzde 90’ı sizi istemiyor. Öğrenciler istemiyor.

Öğrencilerin istediği sanatçıların konserlerini sırf bulunduğunuz makamı kaybetmemek için yasaklamak da nereden çıktı. Belki doğduğunuz Arguça köyünde sanatla bir yakınlığınız olmadı ama dünyanın dört bir yanını gezdiniz hiç mi bir konsere gitmediniz, bir müzikal izlemediniz?

Siz üniversite öğrencilerinin rektörüsünüz. Mevcut iktidarın değil. Ve de maalesef seçilmiş değil atanmış bir insansınız. Bu atanmışlığın “atılmışlığa” dönüşmesi sadece bir insanın iki dudağı arasında. Kendinize bunu nasıl yediriyorsunuz?

Bizler atanmışları değil seçilmişleri severiz Naci Bey. Konser yasaklamayla uğraşacağınıza ülkenin bir zamanlar en seçkin üniversitelerinden birisi olan Boğaziçi Üniversitesi niye dünyadaki 500 üniversitenin arasında değil ona kafa yormanız gerekmez mi?

İmparatorluk döneminde Platon’un akademisinin kapatılmasının en büyük nedeni iktidarın alacağı kararları sorgulayacak olmasıydı. Siz iktidarın dümen suyuna giderseniz, yaptıkları her şeyi sorgusuz sualsiz kabul ederseniz öğrencileriniz nasıl bilim insanı, akademisyen olacak? Bakın Haziran 2009’da Boğaziçi Üniversitesi’nin ODTÜ’lü rektörü Kadri Özçaldıran, Theodorakis ve Yaşar Kemal’e Fahri Doktora ödülü vermişti. Ve törenden sonra Maria Faranduri, Yaşar Kemal, ben ve bazı öğrenciler rektör ve değerli eşinin üniversitedeki evine gitmiş ve bunu kutlamıştık.

O güzel günlerden bugünün karanlığına gelmeyi kabul edemiyorum.

Şunu sakın unutmayın siz o makamdan alındıktan sonra sizi kimse hatırlamayacak ama yüzbinlerce genç “Sözlerimi geri alamam” demeye devam edecek.

Kalın sağlıcakla…