Bu zamana kadar feministler olarak umutsuz, çıkışsız gibi görünen tüm süreçlerde enseyi karartmadan mücadeleye devam ettik. Ve yine ateşe uçan pervaneler gibiyiz. Alanlarda hep birlikte kurduğumuz sözlerimizin vücut bulacağı bir hafta bizi bekliyor. En sevdiğimi seçtim: İnadına isyan, inadına özgürlük!

Ateşe uçan pervaneler
Fotoğraf: Depo Photos

Ülkemiz uzunca bir süredir gerici bir dönüşümün içinden geçmekte. 28. dönem parlamentosu ile de bu dönüşümün en radikal sağ - en gerici politik versiyonu ile karşı karşıyayız. Kuşkusuz gerici dönüşümün başlangıcını AKP’nin iktidara geldiği tarihten başlatmak yanlış olur. Zira ülke uzun süredir siyasal islam hattı doğrultusunda yeniden şekillendirme sürecinin içine çekilmiş durumda.

AKP döneminin ayrımı ise; siyasal islam’ın ileri sürebileceği hiçbir mazeretin kalmaması ve tek parti döneminden bu yana hiçbir siyasal görüşün bu kadar yetkili olmaması biçimde özetlenebilir.

Siyasal islam perspektifi ile kurumların yeniden yapılandırılması, geriye dönük köklü dönüşüm yaşanmasına dair çabalar iyiden iyiye yaşamın her noktasında kalıcılaşma gayreti ile sürmekte. Muktedir gün be gün ülkenin tüm ezilen yoksul halklarını, kadınları, LGBTİ+ları saldırıları ile daha da yoğun bir baskı altına almakta. Şimdi gelinen aşamada ise Yeniden Refah Partisi (YRP) ve Hüda Par’ın da TBMM’ye taşınmasıyla önümüzde cumhuriyet tarihinin en radikal sağcı, laiklik karşıtı ve kadın, LGBTİ+, çocuk düşmanı parlamentosu var.

Geçtiğimiz mart ayında, taban desteği ve sahadaki mobilizasyon için ittifaklara ihtiyaç duyduğu aşikâr olan Cumhur İttifakı’nın, YRP ile ittifak görüşmesi yaptığı ve YRP’nin Erdoğan'ı destekleme kararı karşılığında birtakım şartlar öne sürdüğü yönünde haberler almıştık.

Bu şartlar; LGBTİ+ derneklerinin kapatılması, 6284 sayılı kanunun (Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun) yürürlükten kaldırılması, nafakanın kalkması, ahlak, ahiret, maneviyat öncelikli eğitim sisteminin getirilmesi, medyada “ahlaki düzeni bozan” yayınların da ıslah edilmesi.

YRP gibi Anayasa’ya aykırı taleplerini öne süren diğer bir parti de yine Cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan'ı destekleyen Hüda Par’dı. Hüda Par, Anayasa’nın ilk dört maddesini değiştirmek, federal devlet kurmak veya eyalet sistemini değiştirmek, laikliği ortadan kaldırmak istediğine dair taleplerini açıkladı. Hüda Par’ın ittifakta yer alması ayrıca; 1998’de Hizbullah tarafından kaçırılıp günlerce işkenceye maruz kalan, hunharca katledilen, cesedi betona gömülen ve bedeni maruz kaldığı işkenceler sebebiyle çok zor teşhis edilen Konca Kuriş’i hatırlatmış ve laik, sosyal hukuk devletine açıktan karşı duruş sergilendiğinin en somutlaşmış hali ile karşı karşıya olduğumuz gerçeğini yüzümüze çarpmıştı.

Ve 14 Mayıs’ta AKP, bu koşulları öne süren YRP’yi ve Hüda Par’ı TBMM’ye omuzlarında taşıdı.

Hem de uzun süredir kadın, çocuk, LGBTİ+’lara karşı estirilen rüzgar açısından daha güçlü bir Meclis oluşturulmasının hayati önem taşıdığı bir dönemde…

Şimdi önümüzde ikinci tur var.

Cehennemin kapılarını açmak üzerinden kabinesini kuranların çizdiği hattın ve tehlikenin farkındayız. 28 Mayıs’ta yapılacak olan Cumhurbaşkanı ikinci tur seçiminde sandıktan Erdoğan’ın çıkması halinde bizi nasıl bir hayat bekliyor? Yanıtı, 21 yılda ülkenin dokusunu değiştirenlerin geliştirdikleri stratejilere ve nihayetinde çıkan karneye bakarak tahmin etmek güç değil. Üstelik o karneye; Hüda Par 2023 seçim vizyon belgesini, YRP Genel Başkanı Fatih Erbakan’ın rahatlıkla kadın haklarının hiçbirine inanmadığı sözünü, 15 yaşındaki çocukların evlendirilmesini savunanların Meclis çatısı altında çoğalmış olmasını da ekleyince ikinci turun bizler için hayati öneme sahip olduğu şüphesiz. Tam yeri gelmişken 19 Mart’ta yayımlanan yazımın son cümlesini tekrar yazmak istiyorum: Ya koyu karanlığı birlikte yırtacak ve şafağın aydınlığına kavuşacağız ya da nefessiz kalacağız.

Kadınlar olarak bin bir mücadele ile kazandığımız haklarımıza göz dikenlerle ve hayatlarımızın üstüne kâbus gibi çökenlerle mücadelemiz her alanda sürecek.

Ancak bu zamana kadar feministler olarak umutsuz, çıkışsız gibi görünen tüm süreçlerde enseyi karartmadan mücadeleye devam ettik. Ve yine ateşe uçan pervaneler gibiyiz. Alanlarda hep birlikte kurduğumuz sözlerimizin vücut bulacağı bir hafta bizi bekliyor. En sevdiğimi seçtim: İnadına isyan, inadına özgürlük!

14 Mayıs’ın ardından “Bir "kadın olarak hiçbir zaman özgür hissetmedim. Bütün gençliğimi çaldılar"  diyerek yaşamına son veren 20 yaşındaki Kübra Ergin’i ve bu rejimin hayatına kast ettiği milyonlarca kişiyi hatırlayarak oy kullanacağız.

Güç birliği ile zorbalığı yeneceğiz, birlikte üstesinden gelmek zorundayız, başka şansımız yok.