Google Play Store
App Store

Auschwitz’in yıldönümünde, faşizme karşı mücadelemize ilham için kahramanca mücadele veren mahkûmları hatırlamamız gerek. Bu fotoğraflar bize faşizme daha ilk andan karşı çıkılmadığında neler olabileceğini hatırlatıyor. Aynı zamanda en umutsuz koşullarda dahi direnişin mümkün olduğunu da.

Auschwitz’i hatırlayarak faşizmle bugün savaşmak

Jeremy CORBYN

Bir resimde cansız beden yığınları var. Sonderkommandos olarak bilinen, henüz ölmemiş olan bir grup mahkûm, ölüleri dev bir duman bulutunun arkasına gizlenmiş ocağa atmaya zorlanıyorlar. Bir diğer resim bir grup çıplak kadının, gaz odalarındaki idamlarından önceki son anlarını gösteriyor. Bugüne dek, bu resimler Auschwitz toplama kamplarındaki faaliyetlerin ve aldığı canların yegâne fotoğraf kanıtları.

Bu fotoğrafların kendileri bile birer direnme biçimi. Kampın dışından bir diş fırçası kutusuna saklanarak sokulan kamerayla, bir mahkûmun cebindeki delikten çekilen fotoğraflar bunlar. Bir diğer fotoğraf yalnızca bir grup ağacın gölgesini gösteriyor. Bu fotoğrafların bulanık, eğri büğrü çekişmiş olması, gücünden hiçbir şey eksiltmiyor. Tam aksine, kusurlu kompozisyonları bunları çeken insanların cesaretlerini ve Nazilerin suçlarının kanıtlarını yok edebilmelerinin önüne geçmek için aldıkları olağanüstü önemlerin kanıtı.

Nazilerin birçok insanlık suçuna sahne olan Auschwitz-Birkenau toplama kampı, 27 Ocak 1945'te Rus Kızılordu tarafından kurtarılmıştı.

KARANLIK TARİHİN KANITLARI

Bu fotoğraflar tabii ki kitlesel katliamların endüstriyel sürecine yalnızca kısa bir bakış sunuyor. Hiçbir fotoğraf tek başına Holokost’un şeytani kötülüğünün bütünlüğünü anlatamaz. Soykırım fotoğraflara indirgenemez. Ancak dünyaya Holokost’un suçlarını ifşa etmeye yardımcı olarak bu fotoğraflar gerçekleri ısrarla arayışın kalıcı kanıtları haline geldiler.

Bu fotoğrafların bu kadar önemli olmasının bir sebebi daha var: Tahayyül edilemeyen şeylerin hayal edilebildiğinin kanıtları. Gelecek nesillerin unutabilmesini zorlaştırıyor. Ve bizi insanlığın bunlara nasıl izin verebildiğini sorgulamaya zorluyor.

Antisemitizmin tarihini değil bir paragraf, tek bir makalede özetleyebilmek mümkün değil, ancak Holokost’un izole, canice bir eylem değil, Yahudi karşıtı nefretin uzun tarihinin korkunç bir bölümü olduğunu anlayabilmek önemli. Yalnızca bu ülkede bile Yahudiler 13. yüzyılda Britanya’dan kovulmalarından bu yana ırkçılık ve ayrımcılığa maruz kaldılar. 17. yüzyılda yeniden kabul edildiklerinde, Avrupa’nın tamamında edebiyat ve sanatta sıkça görülen rutin bir antisemitist dile maruz kaldılar. 19. yüzyılda Doğu Avrupa ve Çarlık Rusya’sından Britanya’ya gelen Yahudiler, 1905 Yabancı Yasası’nın öncelikli hedefi oldular. Tüm bunlar, Avrupa’nın tamamında çok daha geniş çaplı bir gerilemenin bir izdüşümüydü ki sonucu Fransa ve Almanya’da faşizmin yükselişinin, 6 milyon Yahudi ve 500 bin civarı Çingene, Roman ve Sinti halkının katledilmesi oldu.

Antisemitizmin gideceği yer burasıdır. Antisemitizm ve faşizmin kaynağı ile mücadele edilmezse sonucu budur. Bu sebeple bugün dünyanın her yerinde aşırı sağın korkutucu yükselişine karşı hiçbir zaman ilgisiz olamayız.

FAŞİZM BİR GECEDE GELMEZ

Avrupa’da aşırı sağcı popülizm Almanya’da AfD’nin, Fransa’da Marine Le Pen’in, Avusturya’da Özgürlük Partisi’nin, Macaristan’da Viktor Orban’ın, İtalya’da Meloni’nin yükselişi ile büyüyor. Kitleleri her siyasetten hükümetin göçmenleri ve sığınmacıları şeytanlaştırmasıyla daha da yürekleniyor. Son on yılda, 29 binden insan Akdeniz’i geçmeye çalışırken öldü ya da kayboldu. Avrupa’daki tüm siyasetçiler ağır göçmen politikalarının insanları denizin tehlikeli sularından karşıya geçmekten vazgeçirmeyeceğinin farkında. Ancak amaç tam da bu. Niyetleri nefreti, ayrımı ve korkuyu körüklemek. Göçmen karşıtı dil on yıllardır küresel siyaseti kirletiyor. İlkeli bir karşı mücadele olmaksızın, gelecek on yıllarda da küresel siyaseti kirletmeye devam edecek.

ABD’de Elon Musk, Trump’ın yemin töreninde elini gökyüzüne kaldırışının çok öncesinde tüm dünyadaki Neonazi partileri destekliyordu. Başkan Trump çoktan beyaz üstünlükçü grupları affetti ve “yasadışı” ilan ettiği insanların kitlesel biçimde sınır dışı edilmeleri için ulusal çapta acil durum ilan etti. Faşizm öylesine kullanılacak bir kavram değil. Bu ifadeyle açıklanmadan da kendi içerisinde yeterince korkunç olan birçok eylem mevcut. Ancak unutmayın ki faşizm bir gecede üniformayla gelmez. Takım elbiseli siyasetçilerle, her seferinde yeni bir yasa veya kararnameyle adım adım gelir.

Faşizm, en nihayetinde bir insanlıktan çıkarma sürecidir. İhtiyacı olanlara yönelik empatiyi kurutur, azınlıkları toplumsal sorunların günah keçisi ilan eder ve hepimizle aynı dünyayı adımlayan insanlara karşı kayıtsızlığı, hor görmeyi ve nefreti körükler. İnsanlığa karşı suçlar, insanlığa dair her şeye körlüğü öğrenenler tarafından işlenir.

Bu sabah, her seferinde hem öldürülenlerin hem de hayatta kalanların hikâyelerini derinleştirerek, etkileyici bir anma düzenleyen Islington Belediye Binası’ndaki Holokost Anma Günü’ne katıldım. Elindeki tüm imkânlarla mücadele edenlerin kahramanlıklarını duymak ayrıca çok ilham vericiydi.

Auschwitz fotoğrafları, Holokost’taki insaniyetsizliği sonsuza dek belgelemiş oldular. Ancak ayrıca o kameraların arkasındakilerin insanlığını da ebediyen muhafaza etmiş oldular. Bu fotoğraflar bize faşizme daha ilk andan karşı çıkılmadığında neler olabileceğini hatırlatıyor. Aynı zamanda en umutsuz koşullarda dahi direnişin mümkün olduğunu da.

Kaynak: tribunemag.co.uk

Çeviren: Yusuf Tuna KOÇ