Google Play Store
App Store
Avukat Atticus’tan Etkin Demokratik TTB’nin barışçıl hekimlerine…

Dr. Okan TOYGAR - İTO YK Üyesi

Siyah beyaz ayrımcılığının doruk noktasında olduğu 1930’ların Alabama'sında, küçük bir kasaba olan Maycomb’dayız…

Her küçük kasabada olduğu gibi, Maycomb’da da halk gündelik yaşamın sıradan sorunlarıyla boğuşurken, bir gün bu sıradanlığı bozan bir olay gelişir.

Siyahilerden sonra kasabada en alt sınıf olarak görülen Ewell ailesinın kızı Mayella’yı siyahi bir işçi olan Tom Robinson’un tecavüz ettikten sonra dövdüğü iddia edilmektedir.

Kasabalının konuştuğu tek şey budur artık.

Bu dava ile ilgilenmek üzere Atticus isminde beyaz bir avukat görevlendirilir.

Maycomblular, beyaz bir insana karşı tecavüz ile suçlanan bir “zenci”yi savunacak olan Atticus’un bu davayı üstlenmesini onaylamazlar. Sanık “zenci” olduğu için olayın araştırılmasına dahi gerek yoktur. Tom suçludur ve cezasını çekmelidir.

Tüm baskılara rağmen Atticus davayı bırakmamaya kararlıdır, çünkü deliller Tom’un suçsuz olduğunu açıkça göstermektedir. İlerleyen günlerde ırkçı tavırlarıyla Atticus ve ailesine dünyayı dar eder kasabalılar. Çocukları birçok kez hakarete maruz kalır okulda.

“İnsanların çoğu sizin haksız olduğunuzu düşünüyor bu davada” diyenlere "Herkesin, istediği gibi düşünmeye hakkı var ama ben başkalarından önce kendi kendimle yaşamak zorundayım" der Atticus.

“Davayı kazanamayacaksak neden bu saldırılara katlanıyoruz?” diye soran kızına ise ibretlik bir yanıt verir;

“Yüz yıl geri olmamız, kazanmaya gayret etmememizi gerektirmez.”

Dava sonunda Tom Robinson ülkenin kanunlarına göre değil, kafalardaki peşin hükümlere göre yargılanır ve idam cezasına çarptırılır.

Avukat Atticus karakteri, dürüst, cesur ve kararlı bir insan hakları mücadelesi verilmeden aydın olunamayacağının kurgusal bir kanıtıdır.

Belki Atticus kurgusaldır…

Ama insan hakları mücadele tarihinin sayfaları, bedeli ne olursa olsun insandan yana bir düzen için toplumsal normlara veya siyasi otoritelere karşı cesurca düşüncelerini ifade etmiş, aydın sorumluluğunun gereklerini yapma konusunda bir an bile tereddüt etmemiş, gerçek Atticuslar’la doludur.

Socrates, Jean-Jacques Rousseau, Emile Zola, Rosa Luxemburg, Martin Luther King, Nazım Hikmet, Sabahattin Ali ve daha pek çok düşünür, yazar, aktivist, sosyalist; hepsi birer Atticus’tur…

Sevinç Özgüner ve Erdal Atabekler’den bugüne; ayrımcılığa, eşitsizliğe ve insan hakları ihlallerine karşı barışçıl mücadeleleriyle göğüs geren ve savaşı bir halk sağlığı sorunu olarak gören Etkin Demokratik TTB üyesi toplumcu hekimlerin maruz kaldıkları saldırı ve tehditlerin, tarihteki Atticuslar’a yapılanlardan hiçbir farkı yoktur.

Tarih boyunca özgür düşünceyi ve eşitliği savundukları için hapsedilmiş, sürgüne gönderilmiş veya katledilmiş olan aydınların söylemleri ve eserleri haklılıklarının tanıkları olarak bugün nasıl yaşamaya devam ediyorsa, Etkin Demokratik TTB’nin hekim hakları ve toplumun sağlık hakkı mücadelesinin yanı sıra; ölüme karşı yaşamı, savaşa karşı barışı savunan ilkeli, ödünsüz ve onurlu tüm üyelerinin haklılığı da gelecekte daha iyi anlaşılacaktır.

Toplumun ve hekim kamuoyunun hassasiyetlerini istismar ederek oluşturdukları olumsuz önyargılarla, yaptığı tüm özverili çalışmalarla tarih yazmış olan TTB’yi itibarsızlaştırmak ve bu yolla bireysel yarar sağlamak isteyen günümüzün sözde aydınlarına gelince…

Hiç kuşku yok ki tıpkı ataları Goebbels, Fouché ve benzerlerinde olduğu gibi onların isimleri de insanlık tarihinin utanç sayfalarında yerlerini alacaktır.