Google Play Store
App Store

Zamanda ileri giderken, medeniyette geriye gitmek mümkün mü? Bizim için çok da zor olmayan bir soru. Cevap belli tabii ki mümkün. Siz sadece ne kadar geriye gitmek istediğinizi söyleyin yeter. İşin güzeli bu geriye gidiş sadece bizde değil, dünyanın çoğu yerinde de yaşanıyor. Cep telefonları yeni modellere geçiyor, işletim sistemleri yenileniyor, yapay zeka ile bir çok şeyi halledebiliyoruz ama insanlıkta geriye doğru gidiyoruz. Önce yerelden başlayıp, iğne ve çuvaldız şeklinde ilerleyeceğim, buyrun sohbete.

Eğitim konusunda ne kadar geriye gitmek isterdiniz bilmiyorum ama biz son 22 senede gerçekten güzel geriledik. Dört işlemi bile zar zor yapan çocuklar yetiştirdik. Kısa zamanda birçok müfredat ve bakan değiştire değiştire iyice eblehleştik. Bir zamanlar dedelerimizin mezar taşını okuyamıyoruz diye ağlayanlara müjdemi isterim. Artık hiçbir şey okuyamayan nesillerle geleceğe şuursuzca bakar hale geldik. Acı ama gerçek, apartman üniversitesi açmakla eğitim ilerlemiyor.

∗∗∗

Daha da güzeli gerilemek için elimizden ne geliyorsa yaptık. Yani bir ülkeyi düşman işgal etse, her şeyi yakıp yıksa daha az zarar verirdi. Aslında bu düşmanca tavır ülkemizde birçok alanda var. Mesela ormanlarımız, doğal zenginliklerimiz, yeraltı kaynaklarımız, denizlerimiz adeta ülkeye düşmanlar tarafından yok ediliyormuşcasına kirletiliyor ya da yok ediliyor. Hoş zamanında ülkemizdeki istilacılar bile güzel gördükleri tarihi eserleri yakıp yıkmamış, kendi ülkelerine kaçırmışlar. Bizde o vizyon da yok. Sadece satıştan, pazarlamadan, ranttan ve zevksizlikten zevk alan bir anlayış hakim. Vizyonsuzlukları ve zevksizliklerinin de farkında olup, kendilerini herhangi bir konuda geliştirmeyip ısrarla cahilce bir hayatı tercih eden bu ayrıcalıklı zümre zaman içinde elini derelerimize, ağaçlarımıza, zeytinliklerimize ve en sonunda da ruhlarımıza ve hayatlarımıza uzattı. Bakın zalimi öldür, hakkını yeme; o konuda da pek bir başarılı oldular. Halkının hayatını hiçe sayan, gerekirse onbinlerce vatandaşını adeta Marvel evrenindeki deli süper kahraman Thanos’un parmağını şıklatmasıyla yok edebilen bir güce sahip oldular. Daha fazla güç daha fazla çılgınlık, daha fazla halktan uzaklaşma ve daha fazla acı getirdi. Getirmeye de devam ediyor, hala gelecek olan deprem için neredeyse çivi çakılmadı… Şimdi çivi çakılmadı desek de yalan olur, deprem toplanma alanlarına AVM’ler yaparak hepimizin tabutlarına o çok pahalı çivileri itina ile çaktılar. Ellerine sağlık.

Bir de yaş problemimiz var… Yaşlandık, ülkeyi yönetenler de yaşlandı. Hele Bahço Bey artık iyice muhallebi gibi oldu. Çok şeker bir insan oldu. Ne dediği pek anlaşılmasa da öyle böyle gidiyor işte. Zaten Kırmızı Pazartesi 2023 versiyonu çekilen cinayetten dolayı da dertli. Onların da işi zor tabii.

Bir otobüsle şehirler arası yolculuk yaptığımızı düşünelim. Otobüsü 70 yaşında bir şoför kullansın ister misiniz? Ya da 76 yaşında deneyimli, başka bir şoför? Yaştan dolayı tabii uykuya fazla ihtiyaçları olmaz ama belli bir noktada da artık dedelerin bizi rahat bırakıp torunlarıyla, sevdikleri hobilerle zaman geçirmesi gerekmez mi? Peki ya dedemin hobisi ülke yönetmekse?

Hayat pahalılığını geçtim, her şeye alışıyor insan. Gıda enflasyonun bizden en kötü olan ülkenin durumundan neredeyse 10 kat daha kötü olduğu bir yerde, artık beslenmek bile lüks haline geldi. Simit 10 lira. Yanına ayran aldım 25 lira. Lükse girdim büyük 300 cl’lik ayran aldım. 35 liraya sahilde insanları izledim. Neyse ki oturduğum banka para vermedim. Simit çay hesabı yapanlara kötü haber.

∗∗∗

Bir kötü haber de gençlerimize. Bizi yöneten parlak zihinlerin adeta kendisi gibi olmayan ateşler içinde yansın diye düşündüğü, bir cemaatten vazgeçip başka iki cemaate yanladığı şu güzel ülkede gençlerin durumu çok kötü. Alkole bindirilen ceza gibi vergiler yüzünden genç nesil biraz da olsa “eğlenmek” için maalesef, en olmayacak maddelere, en kötü alışkanlıklara, en karanlık çukurlara giriyor günden güne. Ülkemizin global anlamda büyüdüğü ve nam saldığı ender gelişmelerden biri de uluslararası suç örgütlerinin yöneticilerinin cirit attığı, aynı gökdelende birbirleriyle çatışmaya girdiği, bir baronlar yuvası olması. Adeta mafya babalarına “-Hey sen! Dünyada seni fellik fellik arıyorlar mı? Türkiye’ye gel, biz sana bakarız.” diyen, misafirperver bir yer haline geldik.

Efendiler, bunlar sizin eseriniz.