Ayşe Barım vakası: Delilsiz, mantıksız 30 yıl
İddianamede Ayşe Barım menajerliğini yaptığı ünlü oyuncuları, Gezi Direnişi’ne katılmaya zorlamakla suçlanıyor. Buna dair delil, şikayetçi ve tanık yok. Oyuncular eylemlere kendi istekleriyle katıldıklarını söyledikleri için tanık ifadeleri iddianameye konulmamış. İşte akıl ve mantık sınırlarını terk eden yargının hali…

Gezi Davası, Türkiye’de adaletin tabutuna çakılan son çivi oldu. Hiçbir delil olmadan komplo teorileriyle ceza yağdırıldı. Saray yargısının bununla yetinmeyeceğinin işareti ise menajer Ayşe Barım Vakası oldu. Geçmişte Ergenekon ve Balyoz davalarında olduğu gibi Gezi Davası, iktidarın hedef aldığı herkesi içine atacağı bir çuvala dönüştürülecekti.
Dizi sektöründe tekelleşmekle suçlanan Ayşe Barım, gözaltındayken Gezi sanığı yapıldı. Apolitik bir kişilik olan Ayşe Barım, Gezi eylemlerini organize etmekten 27 Ocak 2025’te tutuklandı.
Sağlık sorunları nedeniyle Silivri Cezaevi’nde fenalaşan Ayşe Barım hakkındaki iddianame tutuklanmasından üç ay sonra tamamlandı.
Önce iddianamede akıl ve mantık dışında nelerin olmadığını sıralayalım.
Ayşe Barım hakkındaki temel suçlama şu: Menajerliğini yaptığı oyunculara Gezi eylemlerine katılmaları için talimat verdi. Yani bu oyuncuların iradeleri yok ve menajerleri ne derse onu yapan robot gibiler. Savcılık Türkiye’nin en ünlü oyuncularını adliyeye çağırarak ifadelerini aldı. Hatta bazı oyuncular hakkında yalancı tanıklıktan soruşturma açıldı. İfade veren oyuncuların tamamı, Ayşe Barım’ın kendilerine bir talimat vermediğini kendi özgür iradeleriyle Gezi Parkı’’na gittiklerini söyledi.
Ve…
Suçlamanın en temel iddiasını çürüten, davayı baştan çökerten bu ifadeler iddianameye konulmadı. Oysa iddianamelerde şüphelinin lehine olan delillerin de yer alması hukuki bir zorunluluk.
BELÇİKA YALANI DA YOK
İddianamede delil ve hukuk dışındaki ikinci en büyük eksiklik ise Ayşe Barım’ın gözaltındayken linç edildiği absürt yalanlar.
Yandaş medyada Ayşe Barım’ın Belçika’nın Gent şehrinde 2017 referandumunun yapılmaması için darbe toplantısına katıldığı iddia edildi. Sayfa sayfa Ayşe Barım’ın “Evimde hepsinin kaseti var siz rahat olur. Gezi’de ne yaptıysam şimdi daha iyisini yapacağım, elleri mahkum” dediği yazıldı. İddianamede bu iddialar da yok. Zaten Ayşe Barım’ın o dönem Belçika’ya hiç gitmediği ortaya çıkmıştı. Bunları yazanlar hesap verecek mi? Tabii ki hayır.
Bir de…
HAFIZAYI SİL, KOMPLO YÜKLE
171 sayfalık iddianamenin ilk 100 sayfasında Ayşe Barım’a yönelik bir suçlama yok. Yani iddianame 30 yıl hapis istenecek suçlamaya yakışacak kadar kalın olması için şişirilmiş. Uzun uzun Gezi olaylarının dış güçlere, etki ajanlarına, nüfuz casuslarına bağlandığı, delilsiz, saçma sapan komplo teorileri ile sayfalar doldurulmuş. Kısaca özetlemek gerekirse; savcı, ajanların düğmeye bastığına ve milyonlarca insanın 80 şehirde sokağa çıktığına inanmamızı istiyor. Savcı hızını alamıyor, Mi Minör isimli bir tiyatro oyununun Gezi Direnişi’’ni yarattığını iddia ediyor.
Savcı, suç uydurmak için hafıza kaybı rolünü oynamak zorunda. Bunun için toplum hafızasını silecek kudrette senaryoyu yazıyor.
İstanbul’un göbeğindeki tek yeşil alan Gezi Parkı’na AVM yapıp ranttan büyük vurgun yapılacağını SİL.
Gezi öncesinde doğanın, kentin rant için yok edilmesine karşı toplumda oluşan tepkiyi SİL.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucularına ‘İki ayyaş’ denildiğini SİL.
Siyasal İslam’ın insanların yaşam biçimlerine saldırılarını SİL.
ÖSYM sorularının AKP-FETÖ ortaklığında çalındığı adaletsiz düzeni, yolsuzlukları SİL.
Ergenekon, Balyoz kumpaslarını, kozmik oda operasyonlarını SİL.
Gezi Direnişi’nde polisin gaz kapsülleri, kurşunlarıyla ölen gençleri, ağır yaralananları, sakat kalanları, biber gazına boğulanları SİL.
Tüm toplum hafızası silinsin mi? SİL.
Yerine dış güçleri, etki ajanlarını, nüfuz casuslarını YÜKLE.
Böylesi bir saçmalıkta devam ediyor iddianame.
Onlarca sayfa Osman Kavala, Çiğdem Mater ve Memet Ali Alabora hakkındaki ipe sapa gelmez, delilsiz, saçma iddialar anlatılıyor. Maksat; iddianame kalın görünsün.
GOOGLE’DAN İDDİANAME ÇIKARMAK
İddianamenin geri kalan 71 sayfası da sürekli tekrarlar, geçmiş Gezi Davası’nın alakasız alıntıları, suçlamayla ilgisiz sosyal medya paylaşımları, gereksiz bilgilerle doldurulmuş. Aslında 30 yıl istenen iddianamede 30 sayfalık suç delili iddiası bile yok.
Üstelik…
İddianame Google aramalarıyla yazılmış, bol bol yandaş sitelerin ekran görüntüleri serpiştirilmiş, bir tutam suç çıkartılamayan HTS kayıtları katılmış. Bolca niyet okumayla pişirilmiş.
MERHABA TELEVOLE
Henüz Ayşe Barım’a yönelik suçlamalara gelmeden, 64. sayfada menajerlik şirketinin internet sayfasına giriş yapılıyor. Ayşe Barım’ın sahibi olduğu ID İletişim Danışmanlık Şirketi’nin internet sayfasının ekran görüntüleri diziliyor. Ve şu tespit yapılıyor:
“İd başlığı altında yazılı ve görsel basında çokça yer alan 58 oyuncunun, id studio başlığı altında ise yaş olarak daha genç, yardımcı oyuncu olarak nitelendirilebilecek 10 kişinin olduğu…”
Tüm oyuncuların isimleri sıralanıyor. Kimler yok ki:
Ali Atay, Bergüzar Korel, Birce Akay, Bülent İnal, Ceyda Düvenci, Halit Ergenç, Hazal Kaya, Hümeyra, Rıza Kocaoğlu, Mehmet Günsür, Nejat İşler, Zafer Algöz, Zerrin Tekindor ve niceleri…
Savcı üşenmiyor, 18 sanatçının Gezi dönemindeki sosyal medya paylaşımlarını, internet sitelerinde Gezi eylemlerine katılmalarıyla ilgili haberleri ekran görüntüleriyle sayfalar boyunca tek tek sıralıyor. Bu sanatçılar sanık değil, haklarında bir suçlama yok ama iddianameye konuluyorlar. Üstelik verdikleri ifadeler de iddianameye konulmamış.
GERİCİ YENİ AKİT’TEN DELİL
Mesela…
Ali Atay’ın Gezi döneminde sosyal medya paylaşımı tespit edilememiş. Ama savcı, Ali Atay’ın Gezi’deki fotoğrafını kullanan Yeni Akit’in internet sitesinden ekran görüntüsünü iddianameye koymuş. Haberin başlığı: ‘Çapulcuların dizisi kaldırıldı.’ Yeni Akit hedef gösteriyor, savcı iddianameye koyuyor.
Ama savcıya göre; Bergüzar Korel’in paylaşımları daha önemli. Korel, sosyal medya hesaplarında polisin orantısız şiddetiyle ölen, yaralanan insanlardan bahsetmiş.
Bir paylaşımı polisin gaz kapsülü ile Taksim meydanında başından vurup ağır yaraladığı Faslı Lobna al Lami hakkında. Şöyle yazmış:
“Cuma günü eylemde başından yaralanan Lobna al Lami ilk kez bugün uyandırılacak. Uyanması 72 saate kadar sürebilirmiş. Tüm iyi dileklerimizle.”
Bir diğer örnek Birce Akalay, onun da sosyal medya paylaşımları iddianamede. Şiddet olmaması için uyarı taşıyan bir mesajı bile alınıp konulmuş.
Gezi sırasında Bülent İnal, Tatar Ramazan dizisinde oynuyor. Tatar Ramazan setinde “Biz bu oyunu bozarız’ pankartı açıyorlar. Bu da iddianameye konuluyor. Bülent İnal’ın eyleme katıldığına dair konulan bir ekran görüntüsünün başlığı şöyle: “Engin Altan Düzyatan, Bülent İnal, Şafak Sezer… Gezi Parkı olaylarına karışan ünlüler.” Ama Bülent İnal dışındaki diğer isimleri Gezi Parkı eylemlerine katılmasıyla ilgili iddianamede bir bölüm yok. Savcı acaba Ayşe Barım’ın menajerliğini yapmadığı oyuncuların Gezi eylemlerine katılmasını nasıl yorumluyor? Onları da menajerleri mi göndermiş?
TROLLERDEN İDDİANAMEYE
Savcı, Ceyda Düvenci’nin sosyal medya hesaplarından paylaşım bulamamış ama peşini bırakmamış. Savcı buraya ‘AkTakipListesi’ isimli trol bir Twitter hesabından aldığı görseli koyuyor. Ceyda Düvenci’nin fotoğrafının üzerine ‘Unutma-unutturma. Gezi provokatörleri.’ Ceyda Düvenci’nin ifadesi iddianamede yer bulamamış ama trollerin bu saldırısına yer verilmiş.
Halit Ergenç’in, Okan Bayülgen’in bir Tweet’ini paylaşması da savcının gözünden kaçmamış. Bayülgen şöyle yazmış: “Memleketin her yerinde bunca insanı aynı anda meydanlara çıkaracak, polis müdahalesi altında günlerce ayakta tutacak parti ya da örgüt yok.”
Ayrıca Halit Ergenç’in Gezi sırasındaki yürüyüş fotoğrafları iddianameye eklenmiş.
Hazal Kaya’nın Gezi paylaşımını da iddianameye koyan savcılık Hümeyra’yı da internetten tespit etmiş.
18 OYUNCUNUN PAYLAŞIM VE FOTOĞRAFLARI
Mehmet Günsür, Muhteşem Süleyman Seti’ne ara vererek Gezi’ye geldiklerini sosyal medya hesabında paylaşmış. Savcı bunu da ‘yakalamış.’
Sanatçılar hakkında internetten tespitler sayfalarca sürüyor. Nehir Erdoğan, Nejat İşler, Nur Fettahoğlu, Rıza Kocaoğlu, Selma Ergeç, Şükran Ovalı, Zafer Algöz, Zerrin Tekindor tek tek sıralanıyor. İddianameye 18 oyuncunun fotoğrafları, Twitter paylaşımları konulmuş. Ayrıca Gezi Parkı’nda oyuncuların ‘Şiddeti durdurun’ başlıklı açıklaması saniye saniye ekran görüntüleriyle iddianameye yerleştirilmiş.
ORMAN YANGINLARINDAKİ ÇAĞRI
Gezi de yetmiyor…
Savcı, 2021’de Türkiye’nin güneyindeki çok büyük orman yangınları sırasında sosyal medyadaki HelpTurkey paylaşımının altından da Ayşe Barım’ı çıkartıyor. Ayşe Barım’ın menajerliğini yaptığı Ezgi Mola, Hande Erçel, Hazal Kaya, Lale Mansur gibi oyuncuların bu paylaşımları iddianameye konuluyor. Bu paylaşımlarla Türkiye’nin itibarının hedef alındığını iddia eden savcı, o dönem bir tane bile yangın söndürme uçağının olmadığını, göz göre göre ormanların yandığını hiç hatırlamıyor.
28 SANİYELİK GÖRÜNTÜ
İddianamenin 100. sayfasında Ayşe Barım’la ilgili suçlamalara gelinmiş. Onun oyuncuları Gezi eylemlerine katılmaya zorladığına dair delilsiz senaryo yazılıyor. Bunun delili olarak; Ayşe Barım’ın, Halit Ergenç ile Gezi Parkı’nda göründüğü 28 saniyelik Instagram’daki bir video konulmuş. Zaten Ayşe Barım, Gezi Parkı’na sadece iki kez gittiğini söylemişti. Ne hikmetse savcılık baz istasyonu sinyal bilgilerini istememiş. Ya da sadece iki kez Gezi’ye gittiği anlaşılınca iddianameye konulmamış.
BİR TANE AFİŞ
Ayşe Barım’ın ev ve işyerinde aramalar yapılmış, bilgisayarları, telefonları incelenmişti. Bulunan tek delil; bir Gezi afişi olmuş. Bu afiş sorulan Ayşe Barım şöyle yanıt verdi: “Gezi kadın görselini tahminimce bana birisi göndermiştir. Bu görseli Bergüzar’a benzettiğim için saklamış olabilirim. Başka bir manası yoktur.” Gerçekten Bergüzar Korel’e benziyor.
TELEFONDAN NİYET OKUMAK
İddianamede Ayşe Barım’ın Osman Kavala, Çiğdem Mater, Memet Ali Alabora ile telefon irtibatının tespit edildiği anlatılıyor ve bir tablo hazırlanıyor. Bu suç gibi sunuluyor.
Memet Ali Alabora ile telefon irtibatı ilk kez 30 Mayıs 2013’te olmuş, 19 Haziran 2013’ten sonra hiç irtibat yok. Sadece 3 konuşma var. Tape kaydı da iddianamede bulunuyor. Konuşmanın içeriği çok net: Memet Ali Alabora, Gezi direnişi sırasında iktidar ve trolleri tarafından hedef gösterilince oyuncular, onunla dayanışma için bir bildiri yayınlamak istiyor. O sırada Balıkesir Edremit’te olan Ayşe Barım ise Memet Ali Alabora’yı arayarak böyle bir bildirinin yayınlanmamasını istiyor. Oyuncularının zarar görmesinden endişe ediyor. Ama savcılık iddianameye şöyle yazıyor:
“Yapılan HTS incelemelerinde şüpheli Ayşe Barım’ın Gezi davası sanıklarından olan Memet Ali Alabora ile Gezi eylemlerinin başlangıç tarihi olan 30 Mayıs 2013’te ilk irtibatı kurduğu, son irtibatının 19 Haziran 2013 olduğu ve Gezi Parkı olayları süreci dışında Memet Ali Alabora ile irtibat kurmadığı…”
İyi de Ayşe Barım bunun açıklamasını yaptı, “Ben birlikte çalıştığım oyuncuların başlarına bu süreçte provokatif bir eylem gelmesinden endişe duymam ve Memet Ali’nin Oyuncular Sendikası Başkanı olması sebebiyle aramışımdır” dedi. Onun ifadesini zaten tape kayıtları doğruluyor. Ama yine de savcılık bu tespiti iddianameye koyabiliyor.
ÇİĞDEM İLE KONUŞMAK SUÇ MU?
Ayşe Barım’ın Çiğdem Mater ile ise 14 telefon irtibatı var. İlk telefon konuşmasının tarihi 12 Haziran 2013. Son telefonla irtibatının tarihi ise 12 Kasım 2019. Yani Gezi Direnişi’nden aylar sonra. Haziran 2013’te sadece 5 görüşme var ve en uzunu 235 saniye. Çiğdem Mater belgeselci ve Ayşe Barım yine Memet Ali Alabora’ya destek bildirisinin yayınlanmaması için Çiğdem Mater ile görüştüğünü ifade ediyor. Diğer görüşmeler şöyle; 2014’te 5 kez mesajlaşmışlar. 2015’te bir kez Ayşe Barım, Çiğdem Mater’i aramış. 2017’de Çiğdem Mater, bir kez Ayşe Barım’ı aramış. 2019’da Çiğdem Mater, Ayşe Barım’ı bir kez aramış. Ayşe Barım ifadesinde şöyle anlattı: “Ben Çiğdem Mater ile Boğaziçi Üniversitesi Mithat Alan Film Merkezi’nde yönetici olması sebebiyle tanıştım. Çalıştığımız sanatçıları üniversiteye söyleşi yapmak için davet ederlerdi.”
GEZİDEN BİR YIL SONRA
Ayşe Barım’ın Osman Kavala ile 39 telefon irtibatının tespit edildiği iddianameye yazılmış. Ancak çok önemli konuya hiç dikkat çekilmiyor. Ayşe Barım ile Osman Kavala arasındaki telefon irtibatı 10 Haziran 2014’te başlıyor. Yani Gezi Direnişi’nden bir yıl sonra. Telefon ile kurulan son irtibat ise 25 Kasım 2014 tarihinde. Ayşe Barım bu görüşmelerin nedenini ifadesinde açıkladı. ‘Kesik’ isimli filmin galasından sonra verilen partiyi Osman Kavala’ya ait Cezayir isimli lokantada yapmışlardı. Ayşe Barım bu nedenle Osman Kavala’yı arayarak görüşmüştü.
Savcılık Ayşe Barım’ın bir bildirinin yayınlanmaması için yaptığı konuşmaları ‘niyet okuma’ yönetimiyle suçlamaya dönüştürüyor. Ayşe Barım’ı sadece bu konuşmalara dayanarak eylemleri yönlendiren, fikrine danışılan bir kişi olarak tanımlıyor.
FİŞLEME İTİRAFI İDDİANAMEDE
İddianamenin çaresiz suç arayışında fişleme gerçeği de gözler önüne seriliyor. Savcı şöyle bir başlık açmış:
‘Emine Ayşe Barım isimli şahsın kullanımında olduğu belirtilen 532 xxx numaranın Silahlı Terör Örgütü yönetici ve üyeliğinden işlem gören şahıslar irtibat tablosu.’ Geniş tablo iddianamede sayfalar sürüyor. Bu şu demek. Bir ustaya evinizin mutfağını yaptırdınız ama onun eskiden FETÖ suçlamasıyla işlem gördüğünü bilmiyorsunuz. Bu telefon kayıtları çıkınca suçlama delili olarak size yöneltilebilir.
Ama işin garibi; hakkında ‘kovuşturmaya yer yok’, kararı verilmiş, yani dava bile açılmamış kişiler, şirketler de bu tabloda yer alıyor. Ayşe Barım’ın bu kişi ya da şirketlerle telefon irtibatının olması suç delili gibi iddianameye konuluyor.
AVNİ ÖZGÜREL’İ PKK’LI YAPTILAR
Bu tabloda çok çarpıcı bir kısım var. Ayşe Barım’ın Aralık 2013 ile Aralık 2024 arasında Avni Özgürel ile 26 telefon görüşmesi yaptığı belirtiliyor. Bilgi notunda ‘Danışman-Program analisti’ diye nitelendirilen Avni Özgürel için şöyle yazıyor: “Silahlı terör örgütü kurma, yönetme veya üye olma-PKK/KCK Terör Örgütü.” Avni Özgürel, MHP’ye yakın bir isim. Devletçi ve milliyetçi bir yazar. Şimdi böyle bir iddianame ile 30 yıl hapsinizin istendiğini düşünün.
‘OYUNCULARLA NEDEN GÖRÜŞTÜN’
Ayşe Barım’ın kendi telefonu ve şirketinin telefonundan menajerliğini yaptığı oyuncularla telefonla görüşmesi bile suç delil gibi sunulmuş. Tablo yapılmış. Gezi Direnişi sırasındaki görüşmeleri içeren bu tablolar 7 sayfa sürüyor.
İddianamesinde absürtlüklerin sonu gelmiyor. Ayşe Barım gözaltına alındıktan sonra TR Haber isimli bir internet sitesinde çıkan haber aynen iddianameye konulmuş. Gerçeklikten kopuk haberde şöyle deniliyor: “Sosyal medyada yayınlanan yeni görüntüler, ‘Muhteşem Yüzyıl’ adlı dizinin Kanuni Sultan Süleyman’ı Halit Ergenç’in Gezi Parkı eylemlerine Barım tarafından sürüklendiğini ortaya koydu.”
Bu ifadeyi okuyan Ayşe Barım’ın, Halit Ergenç’i ensesinden tutup Gezi Parkı’nda sürüklediği anların görüntüsü zannedebilir. Ama görüntüde Halit Ergenç ile birlikte yürüyen Ayşe Barım telefonla konuşuyor.
Bu fantastik iddianamenin içinde Ayşe Barım masum olduğunu anlatmaya çalışıyor. Barım, suçlamalar nedeniyle çok yıprandığını, psikolojisinin bozulduğunu ifade ediyor. Ağır sağlık sorunları yaşadığını belirtiyor.
Sonuçta hiçbir delil olmadan, yukarıda anlattıklarımdan ibaret bir iddianameyle Ayşe Barım Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini Ortadan Kaldırmaya Teşebbüs Etmeye Yardım ile suçlandı. 30 yıl hapsi isteniyor. Sadece bir insan hapiste çürütülmüyor, bir ülke çürüyor.