Google Play Store
App Store

Sabah uyandığınızda her gazetecinin ya tutuklandığını ya da işlerinden istifa ettiğini hayal edin. Nitelikli gazeteciliğin olmadığı bir dünya nasıl olurdu?

Bağımsız gazeteciliğin geleceği var mı?
Fotoğraf: Depo Photos

Menghun KAING

Hükümet baskısı, büyük teknoloji şirketlerinin reklam dominasyonu ve artan dezenformasyon dalgası, Asya'nın özgür basınını ciddi şekilde tehdit ediyor.

Yarın sabah uyandığınızda her bir gazetecinin ya tutuklandığını ya da işlerinden istifa ettiğini hayal edin. Nitelikli gazeteciliğin olmadığı bir dünya nasıl olurdu? Bu pek olası bir senaryo gibi gelmeyebilir ama küresel anlamda bağımsız gazetecilik ciddi tehdit altında ve geleceği belirsiz. Son Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi, dünya genelinde on ülkeden yedisinde basın özgürlüğü ortamının "kötü" olduğunu ortaya koydu. UNESCO'nun son Küresel Raporu, dünya nüfusunun %85'inin ülkelerindeki basın özgürlüğünde son 5 yılda bir düşüş yaşandığını gözlemlediğini ortaya çıkardı.

Bu kötü gidişata katkıda bulunan faktörler arasında otoriterliğin yükselişi gazetecilerin işlerini yaparken daha fazla zulme uğramasına neden olurken, dezenformasyonun yayılması halkın medyaya olan güvenini olumsuz etkiliyor ve sektörün giderek çökmesine neden oluyor. Bu eğilimler, özellikle bağımsız medyanın hükümet tarafından uğradığı zulmünün yaygın olduğu Asya-Pasifik medya ortamında görülüyor.

ASYA-PASİFİK’TE DURUM VAHİM

Dünya nüfusunun %60'ını oluşturan Asya-Pasifik hattı gazeteciler için en kötü ülkelerden bazılarını içerisinde bulunduruyor. RSF Endeksi'nde yer alan 180 ülke arasında Çin (179.), Vietnam (178.), Myanmar (172.) ve Hindistan (161.) gibi ülkeler en düşük sıralarda yer alıyor. Çin, son iki yıldır üst üste en fazla gazeteciyi hapse atsan ülke seçildi.

Çin’in hemen ardındansa Myanmar geliyor. Afganistan'da kadın gazetecilerin mesleği yapması yasaklanmış durumda. Afganistanlı bir kadın gazetecinin ifade ettiği gibi "Afganistan'da kadın olmak neredeyse yasa dışıdır."

Dezenformasyon ve propagandanın yayılması, halkın medyaya duyduğu güvenin azalmasına sebep oldu. Devlet destekli bilgi manipülasyonu internet öncesi çağda da her zaman var olmuş olsa da, teknolojinin ilerlemesi sorunun giderek ivme kazanmasına sebep olmuştur.

Bilgi bombardımanı altında olduğumuz ve herkesin bir tıkla bilgi oluşturup yayınlamasının mümkün olduğu bir dünyada, güvenilir ve yanıltıcı bilgi arasındaki ayrım yapmak son derece zor hale geliyor. Çin, yine iç ve dış propagandanın en büyük yayıcısı olarak özellikle Asya-Pasifik bölgesinde listenin başında yer alıyor.

TEKELLER GAZETECİLİĞİ ÖLDÜRÜYOR

Tartışmasız şekilde bağımsız gazeteciliğin karşı karşıya en büyük tehditlerinden biri de medya piyasasının çöküşüdür. Küresel çapta, reklam verenlerin reklam bütçelerini Büyük Teknoloji şirketlerine kaydırmasıyla medya kuruluşları kapanmaya zorlanmıştır. Washington Post ve Los Angeles Times gibi önemli yayınlar, milyarderler tarafından satın alındıktan sonra bile mali açıdan zorlanmaktadır.

2016'dan bu yana, yayıncılık sektörünün reklam gelirleri yarı yarıya azalırken, sadece Alphabet, Amazon ve Meta gibi büyük teknoloji şirketlerinin küresel reklam harcamalarının her 10 dolarından 4 dolarını aldığı tahmin edilmektedir. Yıllar içinde, medya kuruluşları gelirlerini büyük ölçüde Büyük Teknoloji platformlarına dayandırmak için iş modellerini değiştirmek zorunda kaldılar. Ancak tam da yeni reklam ekosistemini çözmüş gibi görünen BigTech haber endüstrisinden ayrılıyor.

Bu düşüşün, gelişmekte olan demokrasiler ve demokratik olmayan ülkeler üzerindeki etkileri büyüktür. Asya-Pasifik'te, medya ortamı oto sansürün gölgesinde kalıyor. Medya kuruluşları, açık kalmak için editoryal çizgilerini sürekli kontrol etmeli, aksi takdirde hükümetin zorla kapatma tehdidiyle karşılaşabilirler.

Afganistan'dan Myanmar'a, gazeteciler halka haber ulaştırmak için güvenli yerlere kaçmak veya faaliyetlerini gizli bir şekilde yürütmek zorunda kaldılar. Kamboçya'daki bir zamanlar hareketli, yoğun olan medya ortamı iki küçük bağımsız yayına indirgenmiş durumda.

Çin medya üzerindeki etkisini artırmak için yoğun çaba harcıyor. Çin'in Solomon Adaları'ndaki elçiliğindeki bir yetkilinin, yerel medyaya Tayvan seçimine ilişkin kendi anlatısını sunmaya çalıştığını ortaya çıkaran rapor da bunu doğrulamaktadır.

MODI MEDYAYI AVUCUNA ALDI

Finansal açıdan sürdürülebilir bir iş modelinin olmayışı, Asya-Pasifik'teki medya kuruluşlarını iç ve dış etkilere karşı risk altına sokmaktadır. Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi analizine göre Hindistan'da "tüm ana akım medya artık Başbakan Narendra Modi'ye yakın zengin iş insanların eline geçmiş durumda." Çin ise Pekin anlatılarını Endonezya gibi yerler de dahil olmak üzere yaymak için içerik paylaşım taktikleri kullanıyor.

Ne yazık ki, bölgede kalan birçok kuruluş da ayakta kalabilmek için büyük ölçüde bağışçı finansmanına güvenmektedir. Bağımsız medyanın savunmasızlığı, bilgi ekosisteminde bir boşluk bırakır ve bu kaybın asıl yükünü vatandaşlar çeker. Bilinçli kararlar almalarına yardımcı olacak gerçeklere dayalı bilgilerden yoksundurlar.

Belki daha büyük soru, nitelikli gazeteciliğin bedelini kimin ödemesi gerektiğidir. Bağımsız gazetecilik kamu hizmeti olarak görülüp vergi mükelleflerinin parasıyla mı ödenmelidir? Dijital dünyada bağımsız medya için işleyen bir iş modelini bulana kadar, varlıkları risk altında olmaya devam edecek. Bu yüzden daha fazlasının yapılması gerekir.

*Internews Network'ün Asya-Pasifik Bölgesi Sorumlusu

Asiatimes.com’dan çeviren Işıl Aydın