Bahçeli tüm gizemi bozdu
Erdoğan’ın Macaristan dönüşü yaptığı “Benim tekrar seçilme veya tekrar aday olma gibi bir derdim yok” açıklaması siyasetin yeni tartışma başlığı oldu. Erdoğan bu sözleri, anayasa çağrısının peşine iliştirdi. CHP’yi de sürece ortak olmaya çağırdığı sözlerinin tamamı şöyle:
“AK Parti olarak biz bir çalışma yapıyoruz. Bununla ilgili bazı arkadaşlarımıza görevler de verdik. Bütün mesele, acaba Cumhuriyet Halk Partisi de bizlerle ortak, müşterek bir sivil anayasa yapma yolculuğuna çıkar mı? Önemli olan bu. Diyoruz ki; gelin el ele verelim. Komisyonlarımızı kuralım ve bu komisyonlarla beraber sivil anayasayı bir an önce oluşturalım ve milletimize takdim edelim. Hem milli olsun hem yerli olsun. Olmaması için hiçbir sebep yok. İlk dört madde ile ilgili herhangi bir sorun yok. Yani AK Parti olarak bizim böyle bir sorunumuz yok ve diğer siyasi partilerin de hemen hemen birçoğunun böyle bir sorunu yok. Ortada ilk dört madde ile ilgili bir sorun olmadığına göre, sadece yol haritasını belirleyeceğiz. Süratle heyetlerimizi oluşturabiliriz. Başbakanlığım döneminde böyle bir çalışmayı yapmıştık, yine yapabiliriz, fazla vaktimizi almaz. Yeni anayasayı kendimiz için değil, ülkemiz için istiyoruz. Benim tekrar seçilme veya tekrar aday olma gibi bir derdim yok.”
Bu sözler yayıldıktan sonra son cümlenin, yani “Benim tekrar seçilme veya tekrar aday olma gibi bir derdim yok” mesajının nasıl anlaşılması gerektiği üzerine hayli yorum yapıldı. Erdoğan samimi miydi, değil miydi? “Derdim yok” derken, gerçekten aday olmayacağını mı beyan ediyordu yoksa adaylık vakti geldiğinde aday olma konusunda bir sorun yaşamayacağını mı anlatmaya çalışıyordu?
Parlamenter sistemde bir kez (2014), başkanlık sisteminde ise iki kez (2018 ve 2023) cumhurbaşkanı seçilen Erdoğan’ın yasaya göre normal şartlarda bir daha aday olma şansı bulunmuyor. Çünkü Anayasa’nın 101’inci maddesi, “bir kimsenin en fazla iki defa cumhurbaşkanı seçilebileceğini” söylüyor. Yani 2014’ün “eski sistem” olduğu gerekçesiyle sayılmadığı koşullarda bile Erdoğan, zamanında yapılacak bir seçimde cumhurbaşkanlığı yarışına girme hakkını tüketti.
Erdoğan’ın yürürlükteki anayasayla bir kez daha cumhurbaşkanı adayı olabilmesinin tek yolu, Meclis’in erken seçim kararı alması. Bu kararın alınması durumunda dönemini tamamlamadığı kabulüyle iki defa seçilmiş olan mevcut cumhurbaşkanına bir hak daha tanınıyor. Meclis’te erken seçim kararı, en az 360 vekilin oyuyla alınabiliyor.
AKP-MHP blokunun sandalye sayısı 320. CHP'nin hemen yapılması şartıyla bir erken seçim talebi var. Ancak Erdoğan "Türkiye'yi böyle bir badireye sokmayız" diyor. CHP, sırf Erdoğan aday olabilsin diye erkene alınıp 2027'de yapılacak bir seçime ise evet demeyeceğini belirtiyor. İktidar bu yolu denerse, 4 vekili bulunan Hüdapar’ın desteğini alsa bile 36 vekile daha ihtiyacı olacak. İş buraya kalırsa şüphesiz diğer partilerle de pazarlıklar yürütecektir.
Bir başka olasılık da anayasa değişikliği yoluyla Erdoğan’ın yeniden adaylığının önünün açılması. Cumhur İttifakı’nın Meclis’teki sayısal varlığı, doğrudan anayasa değişikliği için gereken 400’ün 80 vekil altında. 360-399 arası oy, anayasa değişikliği teklifinin referanduma dönüşmesi ve halkın oyuna sunulması demek. Referandum, iktidarın çoğunluk desteğini kaybettiği mevcut koşullarda Erdoğan için büyük risk. O nedenle ana plan olmaması muhtemel.
Kürt hareketiyle yürütülen süreç üzerinden DEM Parti’den 56 vekillik destek alındığı durumda iktidar 376’ya ulaşıyor. Geriye 24 vekil kalıyor ki bu yasama döneminde AKP’nin 10 civarında vekili transfer ettiğini hatırlatalım. Yani ittifak kurulamasa bile finalin vekil transferi yoluyla yapılması düşük bir ihtimal değil. Dolayısıyla en kritik aşama DEM Parti’nin alacağı tutum olacak. Ancak tabanının ezici çoğunluğu Erdoğan muhalifi olan DEM Parti’nin bu konudaki kurumsal yaklaşımı şu an netlikten uzak; hatta partiden, iktidara umut veren nitelikte kimi açıklamalar geliyor.
CHP lideri Özgür Özel ise dün bir kez daha AKP ile anayasa yapmayacaklarını vurguladı. Özel, “Hukuk tanımayanlarla müzakere edilmez, mücadele edilir” diyerek Erdoğan’a bir kez daha kapıyı kapattı ve doğruyu yaptı. Çünkü sonu Erdoğan’ın yeniden adaylığına bağlansın ya da bağlanmasın, AKP ile anayasa masasına oturmak, partinin Cumhurbaşkanı Adayı Ekrem İmamoğlu’nu içeride unutmak demek. Böylesi bir savrulma hukuksuzlukları kabul etmek, adaletsizliği onaylamak, bundan sonra yapılacak saldırıların önüne kırmızı halı sermek anlamına gelir. Erdoğan’ın istediği de tam olarak bu.
Özel’in sözleri sadece CHP için değil, rejimin karşısındaki tüm muhalefet bileşenleri için baz pozisyon olmalı. Türkiye’de demokrasi, barış, özgürlük, adalet ve eşitlik, anayasa tanımayan bir iktidar aklıyla anayasa masasına oturularak kazanılamaz. Böylesi bir yönelim, elde kalan son hakların da kaybedilmesine yol açar. İktidarın gücünü tahkim eder ve baskıda seviye atlanır. Geri dönüş imkânı daha da zayıflar. O nedenle bugün “Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı var” demek yerine, “Türkiye’nin AKP ile yapılacak yeni bir anayasaya ihtiyacı yok” noktasında durmak demokrasi ve barış için daha yararlı.
Erdoğan aday olur ya da olmaz, bunu siyasi gelişmeler gösterecek. Eğer kazanacağını görür ve bunun yolunun açık olduğuna kanaat getirirse, bir kez daha aday olmak için bir saniye bile düşünmeyecektir. Ancak mevcut dinamikler ve şartlar altında yeniden seçilmesinin zor olduğunun o da farkında. Kaybedeceği bir seçime girmeyi yeğlemez. Ülkeyi de seçimden uzaklaştırmayı başaramazsa mecburen tek seçeneği kendi finalini, kendisinden sonraki Türkiye’yi planlamak olur.
Şu an “Adaylık derdim yok” diyerek, geniş muhalefet blokunun kendi ismine karşı ördüğü kalın seti dağıtma, gardları düşürme uğraşında... Bir nevi zehirli kancanın üzerine bal sürüp muhalefeti anayasa masasına getirmenin hesaplarını yapıyor. Adaylık ise sandık yaklaştıkça netleşecek bir konu. Fakat ortağı Bahçeli dünkü yazılı açıklamasında “Cumhurbaşkanının yolundan cayma hakkı yoktur” diyerek şimdiden MHP’nin Erdoğan’dan başka bir aktörle yürümeyeceğini açıkça ilan etmiş oldu. Buradan anlıyoruz ki Erdoğan’ın varlığı ve adaylığı, ittifakın kırmızı çizgisi...
Bahçeli, bununla birlikte bir noktaya daha açıklık getirdi. Türkiye’de anayasa da dahil hiçbir siyasi meselenin partiler üstü olmadığını, Erdoğan’ın seçilme hedefini dışlamadığını ve bundan ayrı tutulamayacağını net şekilde ifade etti. Türkiye’nin Erdoğan’a ihtiyacı olduğunu, daha aşılacak nice merhale bulunduğunu belirtti. Artık bu sözlerden sonra kimsenin “Anayasa başka, barış ve demokrasi başka, iktidarı desteklemek başka” deme şansı kalmadı. Bahçeli bir bakıma tüm sırrı ve gizemi bozdu.


