Google Play Store
App Store

Türkiye siyasetinde kimin neyi, neden yaptığı, yapıp edilenlerin bir plan dahilinde olup olmadığına dair kafalar karışık. Bahçeli’nin “Öcalan’a özgürlük” vaadi ile RTE’yi sıkıştırdığını mı yoksa RTE’nin onu sıkıştırarak bu açıklamayı yapmaya zorladığını mı, yoksa aslında ikisinin kafa kafaya verip bu ortak planı mı uyguladıkları analizlerinin bini bir para değerinde.

Bu ikiliye hamleleri yaptıranın “kadim devlet aklı” olduğunu iddia edenler bile var. Sanki sabit, değişmez, seçilmişlerin dokunamadığı bir devlet aklı olabilirmiş gibi! Sanki bağımsız yargı, bağımsız denetim, işleyen bir parlamento varmış gibi.

Kimileri, siyasi hayatında hiç yenilmediği yanılsamasına kapılarak, RTE’nin büyük bir planı olduğunu ve olup bitenlerin o plan doğrultusunda işlediğini iddia ediyorlar. Görece kaybettiği seçimlerde bile, sonrasında yaptığı hamlelerle daha da güçlendiğini düşünerek RTE’nin büyük bir siyaset ustası olduğunu varsayıyorlar.

Benzer bir yanılsama Devlet Bahçeli hakkında da var. Bahçeli’nin 2001 yılında kimse beklemezken erken seçim isteyerek iktidarı AKP’ye devrettiğini, o zamandan bu yana da siyasetin ana akışını yaptığı hamlelerle hep belirlediğini düşünüyorlar. Ona ismiyle müsemma bir güç vehmedenlerin sayısı az değil.

∗∗

Kürt siyasetinin legal ve illegal temsilcilerinin de bir planları olduğunu iddia edenler de çok. Kayyum darbelerini pazarlık hamleleri olarak gördüklerini ve “onlara” verilecek olana göre yeni Anayasa sürecinde destek ya da köstek olmayı planladıklarını varsayanlar var.

CHP’ye gelince işler daha da karışık. İlk seçimde iktidara gelineceğinden emin olan üç büyük baş koltuğa hangisinin oturacağı konusunda “tatlı bir rekabet” içindeler. Tatlı dememden kasıt yapıp ettiklerinin onlara tatlı gelmesi. Her hafta AKP ile aralarındaki farkın onların lehine açıldığını gösteren kamuoyu araştırmaları ile üçünü de en güçlü aday gösteren kamuoyu araştırmalarını yayınlamakla meşguller. Bir hamle yapıyorlar, sonra ölçtürüyorlar çıkan sonuca göre bir hamle daha yapıyorlar.

Bütün bu “planı olan liderlerin” etrafında birbiriyle etkileşim içinde sıralanan yancı halkaları var. En yakın halkada kaderlerini liderin kaderine bağlamış gibi görünenler var. Onlar sanki ölümüne liderci gibiler. Diğer halkalarda ise bir şekilde iktidarın eteğine tutunarak iş görmek isteyenler sıralanıyor.

Yeni zamanların “lider siyaseti” akımının bir yansıması bu durum. Lider etrafındaki halkaları besleyerek ve o halkalardan beslenerek davranmak zorundadır. Kaçınılmaz olarak da kibarca “fırsatçı ve yararcı” denilebilecek, “ilkesiz ve ahlaksız”  bir akıl kullanır. Bugünün dostu yarının düşmanı olabilir, hatta bunun tersi de doğrudur.

Bu hale ilginç bir örnek dışarıdan verilebilir. Trump birinci başkanlık döneminde Twitter’ı kapatmak istiyordu. Sonra E. Musk Twitter’ı satın alıp adını ve algoritmalarını değiştirdi ve X, Trump’ın ikinci kez seçilmesinde başat bir rol oynadı.

∗∗

Liderler ve çevrelerindeki halkalar arasındaki ilişkinin “sanki ölümüne bağlılık” gibi görünmesi de yanılsamadır. Hem lider çevresindekilere ölümüne güvenmez, hem de halkalar lideri her an “satabilirler”. Günümüz siyasetinin çete ya da mafya siyaseti olarak adlandırılması biraz da bu yapısal özelliği nedeniyledir.

Herkesin ilkesiz olduğu bir siyasal alanda ilkesizlik bir ilkeye dönüşür ve kimse tarafından yadırganmaz, ahlaksızlık olarak tanımlanmaz. Hani mafya filmlerinin meşhur repliği gibi işler siyaset. En yakın dostunu öldürürken söylenen, “kusura bakma, biliyorsun bu sadece iş” mazeretinden söz ediyorum.

Lider ve yancıları siyasetinin bizatihi yanılsaması ise liderlerin kendilerinin de bir planları olduğunu sanmalarıdır. Hamlelerinin bekledikleri sonucu vereceğini zannederek hamle ederler. Yanılsamalarının en büyük nedeni de aslında “akıllarının kıt ve kısıtlı” olmasıdır. Kısıtlıdan kastım uzun vadeli düşünememeleri ve attıkları adımın bekledikleri sonucu vereceklerini sanmalarıdır. Kıt olmasından kastım da beklediklerinden farklı bir sonuç çıktığında bu sonucu kendi kendilerine “istenmeyen etki, yan etki” gibi görmeleri ve ortaya çıkan yan etkinin de başka bir hamle ile giderilebileceğini sanmalarıdır. Bu halin bir kısır döngü olduğunu bile idrak edemezler.

Lider ve yancıları ya da çete siyaseti denilebilecek bu tarz siyasetin en büyük yanılgısı, toplumsal değişkenler ve toplumun gerçek hayat deneyiminin etkilerine, kısaca topluma ve ondan çıkan sese başçavuşun eşeği muamelesi yapılmasıdır. Önemsenmeyen, bir değeri olmayan gürültü yani.

İçinde bulunduğumuz zamanda toplumdan gelen gürültü başçavuşun eşeğinin gaz çıkarması değil, şimdilik sadece ufak çaplı gibi görünen bombalar patlıyor. Bu ufak çaplı görünen patlamaların sonuçlarının ne olacağını kesin olarak bilmek mümkün olmayabilir belki ama pek de iyi şekilde sonuçlanmayacağa benziyor, değil mi?