Bilinen Tüm Zamanlar’ın kahramanları her an sokakta karşılaşacağınız, dik dik bakışacağınız, selam verip geçeceğiniz belki de en çok görmezden gelip geçeceğiniz kişiler. Recep Kayalı, onların hikâyesini anlatmış, çünkü biz görmeyince onlar görünmez olmuyor…

Başımızı çevirdiğimiz tüm zamanlar

MEHMET FIRAT PÜRSELİM

Birkaç yıldır yayın dünyasında olduğu halde, nitelikli kitaplarıyla gönlümüzde taht kuran Vacilando Kitap, adına yaraşır biçimde ‘yolculuğun varılacak yerden daha önemli olduğu’nu ispat ediyor. Devam eden yolculuklarına dâhil ettikleri son güzellikler Ayşegül Bayar’ın Rengini Benden Alan romanıyla, Zerrin Saral’ın Küçük Kırık Çizgiler ve Recep Kayalı’nın Bilinen Tüm Zamanlar öykü kitapları oldu. Zeyd Karaaslan tarafından yapılan katmanlı kapak tasarımına benzer biçimde çok katmanlı öykülerden oluşan bir kitap Bilinen Tüm Zamanlar. Yazar, bilinen zamanları anlatırken bilinmeyen yanları da okurun hayal gücüne bırakıyor.


İlk kitabını henüz 21 yaşında yayımlayan Recep Kayalı on yıllık süreçte Bilinen Tüm Zamanlar ile dördüncü öykü kitabına ulaşıyor. Her kitabında farklı denemelere girişmekten çekinmeyen Kayalı’nın edebiyatı olgunlaşırken, metinleri de masalsıdan toplumsala doğru evriliyor, dilinin jiletli yanlarını ironiyle törpülüyor, açık uçlu sonlarıyla okurunu da anlatısına dâhil ediyor.

Kara Ulak Ensar’ı Tüketen Şeyler’le açılıyor kitap. Jean Paul Sartre’ın, “Savaşları zenginler çıkartır, yoksullar ölür,” sözüne nazire yapan bir öykü. Belirsiz bir zamandır devam eden bir savaş, devleti sadece oğullarının ölüsünü duyururken gören cephe gerisinde bir halk, o haberi getiren yetimler arasından kara ulak seçilen Ensar ve üst metinde anlatılan ölüm haberlerinin ulaştırılma rutini. Üç alt öykünün alt metninde anlatılansa can veren ailenin canınızı en çok yakanlar olabileceğinin buz gibi soğuk gerçeği. Hem devlet için kahraman olarak askere aldıkları öldükten sonra; “Artık eti kemiğinden, bedeni ruhundan sıyrılmış birer isimdi onlar. Kendi tarihleri olmayan, yan yana gelerek anlam kazanmış birer harf kümesinden başka bir şey değil(lerdi.)”se babaları için ölü ya da diri neden atmıktan fazlası olsun ki?

İlk öykünün ardından bağlarını adlarından alan iki üçlemeyi art arda okuyoruz: Süt / Metin Üçlemesi. Kara Yılanlar Aşkına isimli alt öyküde Semih Kaplan’ın Yusuf Üçlemesi’ne de doğrudan selamı sezmemek mümkün değil. Bu kısa öyküler dramatik yapıları ve güçlü görsellikleriyle ön plana çıkıyor.
Kitaba adını veren Bilinen Tüm Zamanlar, Cahit Külebi’nin “Ayrı su, ayrı hava, ayrı toprak. / Mevsimler ne çabuk geçiverdi / Unutmak, unutmak, unutmak.” epigrafıyla açılıyor. Unutmanın mümkün olmadığını ama her şeye katlanılabildiğini anlıyoruz, yeter ki ufacık da olsa umudu olsun insanın. Biraz devlet çokça gökyüzü olsa, insanın her şeye katlanabileceğini okuyoruz: “İsterseniz eve götürün” diyor doktor. “Burada geçirmesin son zamanlarını” Zemin altında daire. Rutubet ve sokak gürültüsü. Kabul etmiyor Mithat. Acıyla gülümsüyor. Yalvarırcasına tekrarlıyor ricasını. Pencere kenarında bir yatağa alıyorlar Havva’yı. Gökyüzünü görüyor. Gülümsüyor. İşaret ediyor oğluna.”

Cennet Kuşları için Eve Dönüş Planı’nda bir tren yolculuğu sırasında annenin çocuğuna anlattığı masal üzerinden hapishanedeki babayı dinliyoruz. Maalesef tüm masallar mutlu sonla bitmiyor.

Recep Kayalı’nın bir önceki kitabı olan Kamburuma Üç Sebep’teki öykülere sinmiş olan, hissettirerek okura geçirdiği dramatik kurgu ve dil bu kitapta da devam ediyor ama son iki öyküde yazarın daha ironik anlatım denediğini ve humor duygusunu başarıyla yazdıklarına yedirdiğini görüyoruz. Yumurtacı Ragıp’ın Amorti Yaşamı’nda anlatılan başarısız grev ve ardından gelen işsizlik hallerini işçiye hayıflanarak değil de patrondan yana olan sisteme kalayı basarak okuyoruz. Aynı şekilde eşinin ölümünün ardından evi ve hayatı seyrekleşen dedenin torunuyla mecburiyetle başlayıp istekle devam eden ilişkilerini anlatan Cennette Dokuz Günü de, yazıklanarak değil keyifli bir çizgi film tadında okuyoruz.

Kara Ulak Ensar’ı Tüketen Şeyler, distopik ve kara masalsı bir dile yaslansa da -o da dâhil olmak üzere- kitap bize yaşadığımız dünyayı anlatıyor. Kahramanları her an sokakta karşılaşacağınız, dik dik bakışacağınız, selam verip geçeceğiniz belki de en çok görmezden gelip geçeceğiniz kişiler. Günümüzde herkes gözümüze sokulan hayatlara odaklanmışken, Recep Kayalı görmezden gelip, geçip gittiklerimizin ne yaşadıklarını merak etmiş. Bilinen Tüm Zamanlar’da anlatılan en çok onların hikâyesi. Çünkü biz görmeyince onlar görünmez olmuyor…