Başkaldıranlar

Mart ayında 'Tatbikat' sahnesinin yeni prodüksiyonu 'Cehennem' adlı oyunu izledim. Elvin ve Erdal Beşikçioğlu’ nun birlikte yönettiği oyunun merkezinde etkileri sorgulanan bir dijital oyun ve buna bağlı pedofili hikâyesi vardı. Derin karanlık bir dijital oyunda dağınık insan halleri karşımıza çıkıyor, sanal dünyadaki eylemlerin gerçek yaşamdaki karşılıklarına ayna tutuyordu. Gerçeklik duygusunun temelini sarsan bu hikâyede dijital oyunun ahlak ve yasalar düzleminde bireyi yaralayıcı yönleri soruşturulurken sorgulayıcı iradeyi zedeleyen, onu suç ve hazzın bir parçası haline getiren etkilerini izledik. Çocukları korumak gibi bir önceliğe sahip olsak da karanlığın teknoloji çağına doğanlardan ziyade çağa geçiş yapan yetişkinleri daha olumsuz etkilediğine dair düşüncülerimi gözden geçirme olanağı buldum. Jeniffer Haley yazdığı oyunda sanal dünyadaki yaptırımsız kalan her tür olumsuz eylemin gerçek yaşamda insanda yarattığı büyük yanılgılara dikkat çekmiş. Oyunu Gülay Gür dilimize kazandırmış. Ünsal Coşar, Elvin Beşikçioğlu, Zeynep Ekin Öner, Adem Aydil ve Selin Tekmen oyunculukları ile kitleyi insani ikilemlerin içine çekerken, Barış Dinçel’in dekorda kullandığı sallanan at ve paravanlar masum olduğu kadar tekinsiz bir etki yaratmış. Can Akyürek’ın kullandığı video mapping tekniği ile örüntüler tamamlamış.
Neyin doğru neyin yanlış olduğunu ayırt edemediği dünyada insan kimliğini nasıl tanımlar? Her şeyi yapabildiğimiz ve asla bunların diyetini ödemediğimiz bir bilgisayar oyununun organik versiyonu gibi değil mi toplumumuzda cereyan eden olaylar? Hırsız da katil ve istismarcı da nicedir yüzsüz, korkusuz ve tehditkar. Adaletin bir türlü tecelli edemediği toplumda anneler, babalar, dostlar, arkadaşlar hukukun vereceği emsal kararlar için çırpınıyor fakat yetkide bağımsızlık yitimi haklı beklentilere darbe vuruyor.
Bugün bahsedeceğim kitaplarda insan yaşıyor, insan şaşıyor, insan haddini aşıyor, insan düşlüyor, insan nasıl bu hale geldiğini düşünüyor?
ARİSTOTELES VE BÜYÜK İSKENDER yıllardır büyük keyifle takip ettiğim ‘Metis Küçük Filozoflar Serisi’nin yeni kitabı. Çocukken Aristoteles’in öğrencisi olan İskender ile seferlerine eşlik edip olayları kaleme alacak olan tarihçisi Kallsthenes’in hikâyesi. Tarihçi aynı zamanda Aristoteles’in yeğeni. Filozofun yeğeniyle arasındaki mektuplaşmaları okuyor, İskender’in savaşlar geçmişine ve içindeki tutku-acz gelgitlerine tanık oluyoruz. İnsan psikolojisinin kimyası, melankolisi, tutarsız ihtirası karşımıza çıkıyor. Aristoteles mektuplarında yeğenine yalnızca yol göstermiyor, geleceğe dair öngörülerini de paylaşıyor. ‘taşkın baba figürü, gerçeklikle bağı zayıf olan bir anne, batıl inançlı bir hoca’ ile yetişmenin etki ve sonuçlarını okuyoruz. Kitapta kendi benliğinden firavun yaratan ihtiraslı doğası, ‘Sicilya ceketi, Yunan kılıcı, Pers zırhı ve tüylü miğferiyle galipken yenik bir savaşçıyla tanışıyoruz. Güce tapanların, savaş burada biter diyemeyenlerin, gözünü başka topraklara, başka kaynaklara dikenlerin yazgısına takılıp kalıyor sorular. Filozoflar, tarihçiler, krallar… Doğduğu şehrin yıkımına şahit olanlar ya da bir şehri bile olmayanlar… Kibir ve güvensizlik çukuruna düşmüş, kendini tanrı zanneden bir lider mutlu ölebilir mi?

Metis Yayınları
Yazan: Yan Marchand
Resimleyen: Olivia Sautreuil
∗∗∗
MAYMUNDAN İNSANA İNSANLIK TARİHİ adlı kitap 3,9-2,9 milyon yıl önceki Australopithecus Afarensis’ten, yaklaşık 300.000’den günümüze Homo Sapiens’e uzanan evrimin belki bundan sonra “homo digitalis” ve onun devrimleri ile şekilleneceğine dair şema ile okura merhaba diyor. Dev kronoloji on iki aya bölünmüş bir yıllık zaman şeması üstünde çocukların çabuk kavrayabileceği şekilde örnekleniyor. İnsanlık tarihini iniş çıkışlarıyla, keşifleri ve medeniyet arayışlarıyla açıklıyor. İnsanlığın fiziki ve düşünsel icatları da akışta yerini alıyor. Çağları aşıp modern zamanlara ulaşan anlatıda hümanizm, devlet, sermaye, politika ve politikacılardan bahsedildiği gibi adalet, alışveriş, ölüm ve sonsuz yaşam kavramları da anlatılıyor. Yapay zekâ ile farklı bir eşiğe dayanmış olan insanlık sonsuza dek mutlu yaşayabilecek mi? İstersek başarırız başlıklı son bölüm bir çocuk kitabına yakışır aydınlığı yansıtıyor. Ciddiyetin muzip karikatürler ile dengelendiği kitap ‘Nasıl bu hale geldik?’ sorusunun yanıtlarıyla dolu. Kesik ve yanık izleriyle dolu bir deneyimler özeti.

Dinozor Genç
Yazan: Bengt-Erik Engholm
Resimleyen: Jonna Björnstjerna
∗∗∗
The Fan Brothers’ın tasarımı olan Okyanus Gökyüzüyle Buluştuğunda adlı resimli kitapta bir çocuk hatıralarından birini yanına alır ve ‘yas’ın güvertesinde yolculuğa çıkar. Kitap bize derin bir özlemin, sevginin hatta ölümsüzlüğün hikâyesini anlatır. Gerçek duyguları sırtlanıp fantastik bir görselliğin içinde bulursunuz kendinizi. Herkesin içinde okyanusun gökyüzüyle buluştuğu bir yer vardır. Buluşma zamanını ise kişi kendi belirler. Oraya ulaşmak, sevdiğimiz, özlediğimiz, hatırlamak istediğimiz her ne ise onunla buluşabilmemiz için gökte parlayan ay bile yardımcı olur bize…Yaslarımız birikmiş, yaslarımız derinleşmişken kitaplar birer nefes değildir de ne?

Nobel Çocuk
Tasarım: The Fan Brothers
∗∗∗
Adonis ‘yolun aynası, dalların güncesi’ başlıklı şiirinde
“Ne idiyse odur, olduğu gibidir her şey
ve rüzgarların dostu başkaldıranlar
yaralar günü ve yürürler
yaralar arasından…
…
Ne idiyse odur, olduğu gibidir her şey:
rüzgarların dostu başkaldıranlar
yoksullar, kadınlar, çocuklar
günü yaralar ve yürürler yaralar arasından” der.
Yürüsek de başka başka yönlere, şairin değimiyle “ekmek yoldur” bundan böyle! Hoş kalın…