Başlıyor, yarın başlıyor!
Yarın 20 Ocak, yeni seçilen ABD Başkanı Trump işbaşı yapıyor.
Onunla birlikte yerküre de tümüyle değişik denilebilecek bir döneme giriyor.
Girilmekte olan dönemin ülkemizi ilgilendiren kimi özelliklerine değinilmesi gerekiyor.
BİREYSEL KAPİTALİZM
Yaklaşık 250 yıl önce, üretim teknolojisinin yeni bir düzeye gelmesiyle doğan, esas olarak iki toplumsal sınıfa, “sermaye-ücretli emek” ikilisine dayanan kapitalizm, bugünlerde “ileri teknoloji ile” yeni bir nitelik kazanıyor. Kapitalizmin en önde gelen ülkesi ABD’de, bilişim teknolojisini en iyi kullanan birkaç birey, görülmedik bir sermaye birikimi gerçekleştiriyor.
Başkan Trump’ın işbaşına gelmesinde bu bireylerden birinin, ileri teknoloji devi X’in sahibi El on Musk’ın, New York Times gazetesinin deyişiyle “açıklanan kısmı” yüz milyonlarca doları bulan büyük desteği belirleyici oldu. Şimdilerde diğer “büyük ikili” Mark Zuckenberg-Facebook ve Jeff Bezos -Amazon da Trump’a açıkça destek veriyor. Nedeni şu: ABD’nin bu teknoloji devleri, kendi ülkelerinin küresel teknoloji yarışında Çin’in gerisine düşmesinden çok ürküyor ve bunu var güçleriyle engellemeye çalışıyor. En nitelikli yabancılara kapılarını yine açık tutarak uygulanacak “sığınmacı karşıtlığıyla” ABD emekçilerini “ucuz yabancı işçi” akınından korumak isteyen Trump’ın Amerika’yı Yeniden Büyük Yapalım-MAGA yaklaşımı aslında bu ileri teknoloji yarışından kaynaklanıyor.
ABD, 1945-90 arası 45 yıl Türkiye’yi ekonomisi, savunması, iç ve dış siyaseti, giderek kültürü ile komünizm düşmanlığı ekseninde, bu ülkenin dinci ve milliyetçi geçinen kesimlerinin açık işbirliğiyle biçimlendirdi. O politikanın bir sonucu olarak ülkenin ulusal bağımsızlıkçı, Cumhuriyetçi, emperyalizm, ABD karşıtı beyinleri, başta bu hafta anacağımız Uğur Mumcu (24 Ocak) ve Muammer Aksoy (31 Ocak) olmak üzere- ki bu ikiliye, Ahmet Taner Kışlalı ve Bahriye Üçok da katılmalı -yok edildi.
BİZE GELİNCE
1990’da Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra CIA’nın açıklanan belgelerinin de kanıtladığı gibi, ABD ülkemize yeni bir görev biçti; Ilımlı Siyasal İslam ülkesi olarak tüm Ortadoğu ülkelerine örnek olmak. Örnek alırlar mı bilinmez, ancak Türkiye’nin, Cumhuriyetin değerlerinden artan bir hızla uzaklaştırılarak yönetimden eğitime, yaşam biçiminden kültüre hemen her bakımdan Siyasal İslamcı bir yapıya evrilmekte olduğu da artık saklanamıyor. O kadar ki, yıllardır Cumhuriyet Devriminin izleri silinmeye çalışılır ve son olarak “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye Cumhuriyet’e ve vatana bağlılıklarını haykıran sınıf birincisi kadın teğmenler görevlerinden uzaklaştırılma baskısı altına alınırken, Suriye’deki yönetim değişikliği, daha gerçek niteliği netleşmeden bu ülkenin yönetimince “Devrim” diye selamlanıyor.
Trump döneminde Türkiye’ye verilmiş olan “örnek ülke ol” görevinin, Suriye ve Kürt sorunu eklenerek ve Orta doğuda sorunları çözen büyük devlet türü “övgülerle” yeni bir düzlemde biçimleneceği görülüyor.
Ancak, çok daha büyük bir tehlike kapıdadır.
ABD’deki görevini başarı ile tamamlayan Musk, önce Almanya ve sonra da İngiltere’de “aşırı sağcı” siyaseti bol para ile destekliyor. Bu iki ülkede, özellikle de İngiltere’de hukukla, sendikalarla, derneklerle ve meslek örgütleriyle korunan çok köklü bir demokrasi geleneği var. O ülkelerde kişi başına gelir bizdekinin “ 8-10 katı” yüksek. Buna karşın, Almanya ve İngiltere’de seçim sonuçlarının Musk tarafından para ile belirlenebileceği korkusu yaşanıyor.
Ülkemizde demokrasi diye, yalnızca, yerinde deyimiyle “iyi-kötü” 4-5 yılda bir yapılan seçimler ya da “sandık” kaldı. Sandığa da özellikle son on yıllarda iktidar ve muhalefet partilerinin kamu olanaklarından yararlanmada “eşit koşullarda” yarışmasıyla gidilmiyor; mühürsüz oy pusulası bile geçerli sayılabiliyor; daha önemlisi “seçimlerin finansmanı”, açık kurallara ve kurumsal düzenlemelere bağlı değildir. Dahası sandık, milletvekili Can Atalay’ın hapis tutulması ve muhalefetin kazandığı belediyelere “kayyum” atanmasıyla her gün bir başka biçimde hiçe sayılıyor. Tüm bu olumsuzluklara ek olarak bu ülkenin seçmeni çok büyük çoğunluğuyla ağır yoksulluk, giderek açlık yaşıyor. Böyle bir ortamda hesabını çok iyi bilen Musk, ABD, giderek Almanya ve İngiltere’ye göre daha az bir harcama ile daha büyük sonuç almak isteyebilir. Ülkenin gerçek anayasal demokrasiye yeniden geçmesinin kilidinin yalnız sandıkla açılabileceği gerçeğinden hareketle bu tür bir dış etken kesinlikle engellenmelidir.
Bu büyük tehlike karşısında başta CHP, tüm muhalefet partilerinin “sandığı koruma amacıyla” seçimlerin finansmanının açık kurallara bağlanmasını gerçekleştirecek bir yasal düzenlemeyi bir an önce siyasetin gündemine getirmeleri gerekir. Bu, kendileri için de ülke için de Arapçasıyla “beka” Türkçesiyle “yaşam” konusudur.