Türkiye, Mayıs ayının 14’ünde 13. Cumhurbaşkanı seçimi için sandığa gidecek. Aynı gün milletvekili genel seçimi de yapılacak.

Gazetelerin ve televizyonların yüzde 95’i iktidarın kontrolünde olması nedeniyle bu mecrada doğal(!) olarak muhalefet partileri ve liderleri kesilip biçiliyor. Kendilerine bu konuda bir söz söylendiğinde “resmi” ve “fiili” olarak iki ayrı cevap alıyorsunuz. Birincisi “efendim muhalefet çok fazla elini taşın altına sokmuyor” şeklinde, ikincisiyse çok “içten” ve “samimi” biçimde şöyle oluyor:

-Reisin hoşuna gitmeyecek bir şey yazıp, söylemek mümkün değil. Anında kapının önüne konulabiliriz!

Ülke yönetimine bir eleştiri getiremeyince geriye kalanlarla idare ediyorlar! Geriye de sadece muhalefet kalıyor.

Altılı Masa etrafında pusu kuran iktidar medyası uzun süre “açıklayın adayınız kim?” kulvarında uygun adım yürüdüler. Sonunda Altılı Muhalefetin adayı belli oldu:

-Kemal Kılıçdaroğlu!

Şimdiye kadar “Bay Kemal” hakkında söylenmedik bir şey bırakmadıkları için harıl harıl dosya araştırmaları yapıyorlar. Bu konuda onlara yardımcı olacak bazı “anti-Kemal” bilgileri esirgememek lazım…

Kemal Kılıçdaroğlu’nun, rakibi Tayyip Erdoğan karşısında çok büyük “eksiklikleri” var:

*Öncelikle çok kibar!

*Ne siyasi rakiplerine -ne de önüne kim geldiyse ona- hakaret etmiyor!

*Küfür etme kabiliyeti sıfır!

*Argo deseniz hiç yok.

*İtibar meselesinde de çok eksikleri var. Sadece ahlaki konularda dürüst kalarak itibarlı olacağını düşünüyor.

*Zenginlikle “itibar” arasında sağlam-sağlıklı bağlantı kuramadı.

*Paradan kaçarak aday olduğu makamın itibarından tasarruf edeceğini alenen gösterdi.

*Onca yıldır siyasette dişe dokunur bir maddi varlık edinemedi.

*Kendine “faydası” olmadığı gibi aile bireyleri dahil hiç bir yakınına da bir faydası olmadı.

*Kendi kontrolünde vakıflar kurup en yakınlarını varlıklı hale getirmedi.

*Kadınlara karşı hep saygılı davrandı.

*Kadın mıdır, kız mıdır belli değil tarzı bir ayrım yapmadı.

*Ülkenin paralel devleti olan Gülen Cemaatinin “devlet başkanı” Fetullah Gülen’e görkemli toplantılarda çağrılar yapıp “Bu sıla hasreti bitmelidir, bitsin istiyoruz” demedi.

*Akçeli konularda kendi üzerinde hiç soru işareti oluşturmadı.

*Oğluna “askerlikten muaf” raporu alamayıp, onu askere yolladı! *Bırakın gemiyi falan bir sandal bile almadı!

*Dini konular üzerinden siyaset yapmayı tercih etmedi.

*Parlamentonun kutsiyetine inanarak çıktığı kürsülerde lisan-ı münasiple konuşmayı seçti.

Görüldüğü gibi Kemal Kılıçdaroğlu’nun aday olduğu makam konusunda rakibine karşı çok büyük eksiklikleri bulunuyor. Bu koşullardan sonra iktidar medyasının markalı imzaları seçmenlere yönelik şu soruyu sorabilirler

-‘Bay Kemal’, Tayyip olabilir mi?