Google Play Store
App Store

AKP’nin iktidarının doktorlara, sağlık çalışanlarına en büyük “hediyesi” sağlıkta şiddet oldu. Hastanelerde geçmişte “münferit vaka” düzeyinde olan şiddet şimdilerde “rutin vaka” düzeyine yükseldi. AKP döneminde şiddete uğramayan doktor, sağlıkçı neredeyse kalmadı.

Daha dün Kahramanmaraş Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi’ni basan bir saldırgan elindeki pompalı tüfekle çalışanları rehin alıp korku dolu anlar yaşattı.

Oysa Sağlık Bakanlarımıza göre kendileri sağlıkta şiddete karşı gereken bütün önlemleri alıyorlar.

Önlem dedikleri hastanelere Ramazan mahyası asar gibi “Şifa Veren Ele Vefa”, “Sağlıkta Şiddete Sıfır Tolerans” afişleri asmak. Bakan Beyler herhalde afişi gören saldırganın arkasına bakmadan kaçacağını sanıyorlar.

Haksızlık etmeyeyim, sözde bir de yasa değişikliği yapıp cezaları arttırdılar. Güya bundan sonra kimse sağlıkçının kılına bile dokunamayacak, hele bir dokunsun, kendini en yakın eyalet hapishanesinde bulacaktı.

Peki, ne oldu? Sıfıra sıfır elde var sıfır, şiddet bütün hızıyla devam ediyor.

Çünkü AKP’nin yaptığı yasa değişikliğinin göz boyamaktan ibaret olduğunu, sağlıkta şiddeti durdurmayacağını, iktidarın zaten böyle bir niyeti olmadığını saldırganlar daha en baştan anladılar, icraatlarına kaldıkları yerden devam ettiler.

Yüce Türk Yargısı da yasal değişiklikleri aynen öyle okudu.

Sokak röportajında “Sonuna kadar Reis. Yirmi beş sene önceyi hatırlamazsınız. Şu an biz doktor dövüyoruz. Doktorları beğenmiyoruz, dövüyoruz.” diyen kadını hatırlarsınız.

TTB, tabip odaları, sendikalar suç duyurusunda bulunmuştu. Peki, muhalif bir vatandaşın attığı en masum tweetten bile “şiddeti övmek”, “halkın bir kesimini diğer bir kesimi aleyhine kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek” suçu çıkaran yargımız ne karar vermişti?

İfade özgürlüğü kapsamındadır, soruşturmaya gerek yok!

∗∗∗

İstanbul Küçükçekmece’de bir Mahkeme de benzer bir olayda böyle bir karar vermiş.

Olay İstanbul’un Batı Yakasındaki bir devlet hastanesinde geçmiş. Dahiliye uzmanı hekim poliklinikte hasta bakıyormuş. Bir kadın hasta randevu saatini kaçırmış. Doktor buna rağmen kayıt açtırıp beklerse randevusu gelen hastalara bakarken boşluk olduğunda kendisine de bakacağını söylemiş. Nitekim de öyle de yapmış, hastayı muayene etmiş.

Buraya kadar her şey normal. Yalnız olay burada bitmiyor.

Kadın hasta muayene olmak için beklerken kocası arayıp neden geç kaldığını sormuş. O da durumu anlatmış. Bunun üzerine kocası hemen telefona sarılıp Sağlık Bakanlığı’nın Alo 184 SABİM hattını aramış. Bir yığın sayıp döktükten sonra "Bazı doktorlar da sopayı hak ediyor!" diyerek doktoru tehdit etmiş.

SABİM doktorun bir saldırıya karşı dikkatli olması için bu tehdidi hastaneye, hastane de doktora iletmiş. Sonra da şahıs hakkında tehdit suçundan dava açılmış.

∗∗∗

Peki mahkeme ne karar vermiş?

“Sanığın sarf ettiği sözlerin kime yöneldiğinin belli olmadığı, sopayı hak eden bazı doktorlardan bahsettiği, sanığın yakınmak için SABİM hattını aradığı, katılana iletilmesi kastıyla hareket etmediği anlaşılmakla atılı suçun hukuki unsurlarının oluşmadığından BERAATİNE!

Yani neymiş?

Sanık ifadesinde de kabul ettiği gibi Alo 184’ü hastanenin ve doktorun adını vererek, şikayet için aramış ama hakim sanığın SABİM’i öylesine yakınmak, dertleşmek, hasbihal etmek için aradığını kabul etmiş.

Zaten sanık o sözleri de şikâyet ettiği doktor için değil “sopayı hak eden” bazı doktorlar için söylemiş! O doktorlar da herhalde Patagonya’da imiş!

Bu durumda ortada bir suç da, suçlu da yokmuş.

∗∗∗

Adalet Bakanlığı’ndan ricamdır.

Sağlık Bakanlığı’nın doktorları, sağlıkçıları şikayet için kurduğu SABİM hattı gibi savcıları, hakimleri şikâyet için de bir HABİM hattı kurulsun.

Bir hakim aleyhimize bir karar mı verdi, sabah saatine duruşma verip de öğleden sonraya kadar kapıda mı bekletti, velev ki duruşmayı saatinde başlattı da uzaktan geldik, trafik sıkışıktı filan yetişemedik, altı ay sonraya mı attı, hemen HABİM’i arayıp şikâyet edelim.

Sonra da ekleyelim:

Bazı hakimler de sopayı hak ediyor!