Google Play Store
App Store

Gün ışığı insanın canını acıtır. Gün boyu çıplak gerçekliğe maruz kalan ruh yorgun düşer, günün sonundaki karanlığı özler. Tüm çıplaklığıyla gözünüze batan, ruhunuzu yaralayan şeyleri karanlık örtünce bakış gücünü yitirir, yerini bedensel duyulara bırakır. Belirsiz olan, adlandırılamaz, sınıflandırılamaz. Bu yüzden insanın içinde tuhaf bir ürperti belirir. Gece, gün içinde hayal kırıklıkları yaşayanların sığınağıdır. Tanıdık şekiller biçimsizleşir, heyulalara dönüşür. Heyula, Yunanca şekilsiz ilk madde anlamına gelen ‘hyle’den türetilmiştir. Heyula, hayal gücünün ham maddesidir. Ve şekillerini yitiren nesneleri hayal gücünüzle yeniden biçimlendirmeye başlarsınız. Ya da romantikseniz, kendinize şiirsel bir atmosfer de yaratabilirsiniz. 19. yüzyılın ünlü romantiklerinden Leopardi geceye şiirsel bir anlam yüklemiştir: “Geceyle ilgili betimlemeler son derece şiirseldir, çünkü gece nesneleri belirsizleştirir, zihnimiz gerek gece gerek gecenin içerdikleriyle ilgili belirsiz, seçik olmayan, eksik bir görüntü algılayabilir sadece” (Calvino, Amerika Dersleri, YKY). Bakış keskinliğini yitirince diğer duyular keskinleşir. En küçük bir uyarana beden kulak kesilir. Gün ışığında gözler ve bilinç iş başındadır. Gece, bilinç askıya alınır, gün ışığında uğultu olarak algılanan sesler gece olunca tekilleşir, ayırt edilir hale gelir. Zira bilinç mikro algıları globalleştirir ve size sonuçlarını bildirir, nedenlerini bilmezsiniz. Bedeninizin nelere aç olduğunu fark edemezsiniz, sadece acıktım demekle yetinirsiniz. Ya da birbiriyle çarpışan milyonlarca su damlasının tekil seslerini ancak dalga sesi olarak algılayabilirsiniz. Gece, mikro algıların alemidir, duyumsama gücünüz artar.

∗∗∗

Gün boyunca bedenler görünür olanın, imajların saldırısı altındadır. Bedenler imajlara yakalanır ve biçimlendirilir. Kapitalist imajlar bedenleri durmadan yerinden eder ve yeniden yerleştirir. İmajlar bedenleri ıslah etmek içindir. İmaja dönüşen bedenler güçlerini yitirir. İmaj, evcilleştirmenin ürünüdür. Özneye bakan bir nesne, bakışıyla öznenin konumunu tehdit eder, fakat özne kendini yerinden edebilecek yabani bakışı imge perdesinde yakalar ve imgeleştirip evcilleştirir (Lacan). Diyelim ki yürürken bir kameraya yakalandınız; beden akışkanlığını yitirir, hareket etmeyi bırakıp poz verirsiniz. Hareket halindeki özne ekranda bir forma dönüştüğünde ıslah edilir. Şair, müzisyen, yazar ve aktivist Gill Scott- Heron çok haklı, “devrim televizyonlardan yayınlanmayacak”. Yayınlanırsa, devrim yapmakta olan bir halk kendini ekranlarda gördüğü an, devrim yapmayı bırakır ve poz verir. Poz vermeyi en iyi ölüler bilir. Gece görünür olan yerini görünmez olana, karanlığın güçlerine bırakır. Ve gün içinde ölü taklidi yapan bedenler karanlığın güçlerine yakalandıklarında dirilirler. Henüz gerçekleşmemiş, gerçekleştiklerinde mevcut düzeni değiştirecek olan bedenin gizil güçleri karanlıktadır.

∗∗∗

Bedenin zamanı gecedir, ten hiç olmadığı kadar duyarlı hale gelmiştir. Şamanın davulu gibi gergindir, bilincin globalleştirdiği uyaranları artık teninde tüm şiddetiyle hissetmektedir. Gün ışığı olup bitmiş, konturları tanımlı bir varlığın alanıysa gece, konturları sürekli değişen, oluşmakta olan varlığın alanıdır. Beden, bir mikro kozmos olarak içinde barındırdığı yeryüzünün öğelerinden herhangi birine dönüşebilir. Hayvan olur, kadın olur, ötekileşir. Beden bir mekândır. Olaylar tende gerçekleşir ve geçmişte yaşanmış olaylar derinlerde birikir. Bilincin bastırdığı duyumsamalar yüzeye çıktıkça özne ile nesne arasındaki ayrım ortadan kalkar. Geçmiş, farklı bir geleceğe doğru geçerken, zamanın hem geçmiş ile gelecek arasında hem de farklı düzeylerdeki geçmişler arasında uzanan farklı boyutlarını kat ederek yeniden etkinleşir. Bastırılmış olan aynı şekilde geri dönmez, her seferinde mutlaka bir fark üretir ve özneyi farklılaştırır.

Ve “Belirsizliğin şairi, hazır ve emin gözleri, kulakları ve elleriyle en ince duyumu yakalamasını bilen kesinliğin şairi olabilir” (Calvino). Duyular keskinleşince bilincin maruz kaldığı çıplak gerçeklik, iktidarın pornografisi yerini duyuların erotizmine bırakır. Pornografik gerçekliğin aksine erotizm, imgelemi zenginleştirir. Umut, bedenin belirsizliğinde, asla ele geçmemesindedir.