Belediye konserleri üzerine
Bu ülkede yapılacak en zor mesleği seçmişim. Müzisyenliği… Yine dünyaya gelme şansım olsaydı tercihim yine bu olurdu ama sanatçısına bu kadar hoyratça davranan, bunun için neredeyse fırsat kollayan insanlar yordu artık beni.
Sahnede görünce çılgınca alkışlayan, şarkılarına bağıra çağıra eşlik eden dinleyiciler en ufak fırsatta sevdikleri sanatçıları yerden yere vurabiliyorlar. Özellikle konu siyaset ve paraysa.
Yaklaşık on gündür Ebru Gündeş ve Mor ve Ötesi özelinde bir linç kampanyasıdır gidiyor. Başını trajikomik şekilde Osman Gökçek’in çektiği bir ekip akıl almaz iddialarla sadece Ankara Büyükşehir Belediyesi’ni değil Ankara’da konser veren sanatçıları da zan altında bırakmaya çalışıyor.
Trajikomik demem şu nedenden Osman Gökçek’in babası eski Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in -şu anda kapalı bulunan- Dinozor Parkı 750 milyon dolara mal etmesi. Sözde Ankara için yaptığı akıl almaz ve gereksiz masraflar… Neyse hiçbir siyasi partinin mensubu olmadığım için hangi partinin yerel yöneticileri ya da başkanları usulsüzlük yaptıysa kamuya hesap vermelerinden yanayım ben de.
Ama olaylar o kadar yanlış yerlere çekiliyor ki sanki sanatçılar aldıkları ücretleri açıklayınca her şey güllük gülistanlık olacak. Bu konuda en masum olan insanlar, yaptıkları performans ve toplumdaki popülerliklerine göre bir ücret alan sanatçılar.
∗∗∗
Herkes sahnede kaldıkları süreye bakıp bir değerlendirmede bulunuyor ama oraya gelinceye kadar çektikleri sıkıntılar, ömür boyu süren çalışmalar, provalar, güzel bir şarkı yapabilmek için uykusuz geçen geceler… Bunlar hiç düşünülmüyor bile.
Ayrıca her sanatçı “biricik”tir. Taklitleri olabilir ama ikinci bir Sezen Aksu yoktur… Neşet Ertaş da. Ama sanatçı konserleri ve kültürel etkinlikler de 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu’na göre yapılıyor. Yani bir mal ya da hizmet alımı gibi. Bir konsere karar verildiğinde belediyeler ya doğrudan temin yoluna başvuruyor ya da açık ihale yoluna.
Doğrudan temin yoluyla yapılan alımlarda şeffaflık ve rekabet bulunmadığından bu yöntemle yapılan alımlarda piyasa rayiçlerinin üstüne çıkılması ihtimali olduğundan belediyeler genellikle açık ihale yoluna gidiyor. Burada sanatçının aldığı paranın da netleşmesi açısından sözleşmenin sanatçının kendisiyle ya da menajeri ile yapılması gerekiyor bence.
Ama ne yazık ki böyle olmuyor. İhale komisyonu açık ihale yoluyla -yani pazarlık yoluyla- birtakım organizasyon firmalarına haber veriyor ve aralarında en uygun olanını seçiyor. Burada ne yazık ki bizleri zan altında bırakan durum da bundan kaynaklanıyor.
Diyelim bizden bir konser istedi bir belediye. Bizim fiyatımız da şu kadar. Bu ihaleyi kim alırsa alsın bizim fiyatımız aynı. Ama A firması bunu 20’ye yapabilir B firması 30’a. Ama sanatçılar toplumda tanınan, bilinen insanlar olduğu için bu işi yapan, ihaleyi alan organizasyon firmalarından ziyade bizlerin adı geçiyor ne yazık ki.
∗∗∗
Bir sıkıntı da konser hizmetinin fiyatı veya yaklaşık maliyeti belirlenirken sadece organizasyon firmalarından bilgi alınması. Aslında aynı hizmeti alan diğer kurum ve kişilerden de fiyat bilgisi alınması bu tür rakamsal spekülasyonların önüne geçecektir. Benim naçizane görüşlerim bunlar. Belediyeler tabii ki konserler, festivaller yapacaklar, yapmalılar da. Ama arada ne kadar çok kişi olursa bu işlerin maliyeti de o kadar artar. Bu aracıları en aza indirmekte fayda var.
Kalın sağlıcakla...