"Ben de Ermeni'yim"... Hemşinli olanından!...
Tekrar hepimizin başı sağ olsun. Okurlarımızdan gelen çok sayıda 'Hrant Dink* mesajına yer vermeyi bu hafta da sürdüreceğim. Bu mesajlar taziye metinleri olduğu kadar, sevgili Hrant üzerine yazılmış yazılardı da... Yan sütunlarda yayımlıyoruz...
Tekrar hepimizin başı sağ olsun. Okurlarımızdan gelen çok sayıda 'Hrant Dink* mesajına yer vermeyi bu hafta da sürdüreceğim. Bu mesajlar taziye metinleri olduğu kadar, sevgili Hrant üzerine yazılmış yazılardı da... Yan sütunlarda yayımlıyoruz... Ama iki noktaya değinmeden başlığı özel olarak açmalıyım. Zaten yazı da bu başlık/slogan üzerine olacak...
Hemşinliyim. Ne oralarda doğdum ne de toplasam bir yılım geçmemiştir Hemşin'de. Rize'nin doğusunda; Pazar ilçesinden dağlara, dağlardan da (aslında) bütün doğu sınırına kadar uzanan bölgeye genel olarak Hemsin deniyor. Do-ğu'daki Hemşinli kardeşlerimiz Hopa havalisinde yaşıyor ve günlük dilleri Ermenice. Kırık (ve 'dağlı dili* diye tabir edilen) Ermenice. Sadece bu dili konuşurlar. Batı Hemşin'de ise günlük dilde kalmış yüzlerce sözcük var. Agos, bölgede de ark, hat, yol demek... Kısa açıklama bu. Yoksa, bu yazının muradı; Hemşinli, neyin nesidir sorusuna yanıt aramak istemiyoruz...
ÜRKÜTEN SLOGAN: "HEPİMİZ ERMENİ'YİZ..."
Girizgâh niyetine yaptığımız girişteki iki noktamız ise şöyle: Ara başlıktaki sloganı benimseyenler ve karşı çıkarlar üzerine bi'kaç lafımız olacak. Ayrıca çok tirajlı gazetelerdeki 'Okur Yorumları' sütunlarındaki ırkçılığa değineceğim... Kendini başkasının yerine koymayı (empati yapmayı) bilmeyenler, elbette bu slogandan korkar. Hayatları boyunca, ayakları taşa değse, azınlıklara küfür eden bir zihniyet elbette bu slogandan korkar... Okul kitaplarında geleneksel düşmanlar serisinden anılan Ermenileri bu ülkede hâlâ 'yabancı' saydıran zihniyet oldukça, elbette insanlar bu slogan altında buluşmaktan çekinir... Hem yabancı, hem de düşman!.. Aslında düşmanlığın ta kendisi bu zihniyeti besleyen kültürel, politik iklim... Orhan Pamuk için de Hrant Dink için de mesaj yayımlamamayı marifet sayan anlayış aslında bu çekingenliği besleyen zihniyet... Gazeteler ve köşe yazarları genel olarak görevlerini iyi yaptı. Tercüman ve Türkiye gibi gazetelerle adlarını bile anmaya gerek olmayan siyasi broşür paçavraları, bir ölünün ardından demedik lafı, küfrü bırakmadı. Laflarını misliyle iade ediyoruz kendilerine... Vicdanlarının kiri olarak ömür boyu taşısınlar...
Medya, olabildiğince çabuk, 'taraflı* davranarak olayı kamuya mal etmeyi başardı. Kamuoyunu bilgilendirme ve oluşturma gibi özel işlevini gerektiğince yerine getirdi ama sonrasında gene şirazeden çıktılar...
Hrant'ın toprağa verilişinin ertesi gününden başlayarak anket düzenlediler. Neredeyse "Ermenilere Ermeni mi demeliyiz?" anlamsızlığında bir soruyu, zırcahil kamunun önüne attılar ve ailesi henüz taziyeleri kabul ederken, konuyu oyuncak hale getirdiler... Tebrikler!..
Z0NTAXtr07'nin YORUMU: "TÜRKLER, EZELDEN EBEDE TÜRKTÜR"
Gazeteler suç işledi. Okur yorumu başlığı altında ırkçılık yapıldı, cinayet övüldü... İyi... Afferim... Ezelden ebede turşusunu kur bu kafanın... Edirne'den ötesini bilmeyen-istikrar ve süreklilik bağlamında-, bilse de sarı kart cezalısı durumundan öteye geçemeyen bir anlayış; kazara Batılı bir rakiple bir maça çıksa, hep beraber "Hepimiz filanca takımdanız" falan, denmiyor mu? Ya da daha ciddi bir örnek: Bir felaket yaşandığında, "Hepimiz Vartolu'yuz, Hepimiz Körfezli'yiz" denmez miydi? Peki, 17 Ağustos depremi sonrasında Yunan basınının yardım kampanyaları için "Hepimiz Türk'üz" sloganına ne demeli! Bu slogan, sıkıntı çekene, dayanışmaya ihtiyacı olana destek lafı değil midir? Yahu, anaokul öğretmeni gibi tane tane anlatıyoruz. Yazdıklarımdan ben sıkıldım. Ama, atgözlüklü kalem eşrafıyla, meşrebi bir adım öteyi bile görememek olan politikacı ahva-dı, sıkılmadı. Çünkü nemalanıyorlar. Halk da, kendi gibi olanı seviyor. İleri gitmiş gibi görünebilirim. Ama geri gitmeyi de hiç düşünmüyorum.
GAZETEMİZ NELER YAPABİLDİ?..
Gazetemizin 'sıcak' sayfalarını her gün bi'kaç saat içinde doldurup matbaaya yollamalıyız. Cinayet günü de ekstradan akşam gazetesi hazırlandı. İki kez baskı yaparak, gazeteyi okurlarımıza yetiştirmiş olduk. Ertesi günden itibaren de aklını, emeğine, mesleki görgüsünü ve insan duyargalarını konuya odaklayan bütün çalışanlarımız kesinlikle bir önemli bir test yaşadı. Bazılarının mesleki ömründe, kimilerinin de içeriden yaşadıkları böylesine önemli bir olay yoktu hayatlarında. Ama gereken çabuklukta, doğrulukta ve başarıyla görevini yerine getirdi herkes. Hepsine teşekkür ediyoruz. Bir kusuru da hatırlatarak; uyarılıncaya kadar Hrant Dink için 'gazeteci, yazar' ibaresini kullandılar. Oysa, Hrant bizim için, "yazarımız, kardeşimiz!"...
Bu haftayı acılar içinde geçirdik. Hatta 10 günü... Bütün ömrünü 'nezaket, bilgi, barış, kararlılık ve süreklilik' sözcükleriyle tanımlayacağımız bir başka gazeteciyi daha sonsuzluğa uğurladık. Eski Dışişleri Bakanı İsmail Cem vefat etti... O da ışıklar için yükselsin...