Besic milisleri ya da Türkiye’nin IŞİD’i kim?
Türkiye'de protesto hakkı var. Peki, bu protesto hakkı kimlere tanınıyor? Cihat çağrıları yapıp mağazaları, restoranları basan, dans eden gençlere saldıran, şeriat çağrıları eşliğinde çay, kahve içen insanları rahatsız eden grupların protesto hakkı var.
Peki, kimlerin protesto hakkı yok?
Parasız, özerk üniversite talebi olan gençlerin, insanca yaşanacak bir ücret ve çalışma koşulları isteyen emekçilerin, derelerine, topraklarına, dağlarına sahip çıkan halkın protesto hakkı yok. Filistin’de aylardır süren katliamı gerçekleştiren İsrail ile ticaret yapanlar, İsrail bombalarına demir, çelik, mühimmat sağlayanlar protesto edilemiyor.
Aslında Türkiye’de olan bitene benzer işler komşu İran’da çok önceden başlatılıp devam ettirilmiş. İran'da, Humeyni'nin 1980’de kurduğu Besic milisleri tarafından, mağazalara, konserlere, restoranlarda ve yaşamın her alanında düzenlenen saldırılar neredeyse kanıksanmış durumda. Besic milisleri, kadınlara ve kadınların kıyafetlerine yönelik saldırılar başta olmak üzere ahlak polisliği yapılıyor.
Hazır İran’la başlamışken biraz daha buradan devam edelim.
Bildiğiniz gibi Humeyni, siyasal İslam rejimini ve Şii teokrasisini şekillendirdikten sonra aile koruma kanunu kaldırıldı ve İslam hukuku uygulanmaya başladı. Kamusal ve özel alanda kadınların hakları geriletildi, İslami kıyafetler tüm kadınlar için zorunlu hale getirildi. Boşanma ve velayet hakları kadınların elinden alındı, kız çocuklarının evlenme yaşı dokuza indirildi. Eğitim alanı, rejim inşasında en temel adım olarak görüldü; üniversitelerde Kutsal Savaş/Cihad başlatıldı. On binlerce eğitimci ihraç edildi, zorla veya baskılar yoluyla emekli edildi. Müfredat ve ders kitapları içerikleri, tüm okullar siyasal İslam üzerinden yeniden şekillendirildi.
Tüm bu adımlar ne kadar ne kadar tanıdık değil mi? Yargı paketinden medeni kanuna, evlilik yaşı tartışmalarına, eğitimde atılan adımlara kadar bir süreç işliyor. Yani şeriat bir gecede gelmiyor.
BESİC BİZİM IŞİD’İMİZ SENSİN
Yine İran’la devam edelim.
Besic'in yüz binlerce gönüllüsü ve silahlı gücü bulunuyor. Ahlak emniyeti sağlamak, toplumsal olaylara müdahale etmek ve İslam Devrimi’nin hedefleri doğrultusunda halkı örgütlemek başlıca yasal görevleri arasında yer alıyor. Sokak protestolarının bastırılmasında kanlı yöntemler uygulanıyor.
Bu yüzden Mahsa Amini’nin katledilmesi sonrası protestolarda en çok atılan sloganlardan biri “Besic; bizim IŞİD’imiz sensin” oldu.
Siyasal İslam, Müslüman dünyaya ve Türkiye'ye dışarıdan ithal edilen bir fetih operasyonudur. Yirminci yüzyılın başlarına kadar, Bağlantısızlar Hareketi'nden Endonezya'ya, BAAS hareketinden Filistin Kurtuluş Örgütü'ne kadar Müslüman dünyasında solcu, sosyalist, laik hareketler egemendi. Sol, sosyalist, laik hareketler o kadar yaygınlaşmıştı ki, yalnızca Endonezya’da 1968’de yapılan askeri darbe bir milyona yakın insanı komünist olduğu için katletti.
Sermayenin ve patronların imdadına emperyalizm yetişti. Bazen askeri darbeler, bazen de IŞİD türevi yapılar veya halkın bünyesinden çıkmayan düzmece hareketler imal edilerek siyasal İslam'ın fetih operasyonu gerçekleştirildi.
Bizim için bu fetih operasyonunun miladı, emperyalistlere “Bizim çocuklar kazandı” dedirten 1980 darbesiydi. İkincisi Sivas, yakın dönemde ise Ankara Katliamı oldu. Laiklikten söz etmekten kaçınmak, laiklik mücadelesini ısrarla sınıf mücadelesinden izole eden dil kurmak, ideolojik bir tercihtir. Bu tercih, halktan yana değil, sermayeden ve siyasal İslam'dan yana bir tercihtir.
Dün Ankara Katliamı davası vardı. 2 Temmuz Sivas Katliamı’nın yıldönümüne ise sayılı günler kaldı. İran halkının sorduğu şimdi bizim sorumuz; Besic Milisleri İran’ın IŞİD’i ise Türkiye’nin IŞİD’i kim?