Google Play Store
App Store

Maçın bitiş düdüğünde, Hatay da Beşiktaş da memnundu aslında. Hatay, "onur mücadelesi yapan" Beşiktaş karşısında 1 puan aldığı için. Beşiktaş ise böyle bir kritik dönemeçte belki de "yarım puana bile" razı geldiği bu deplasmandan 1 puan çıkarabildiği için.

Görkemli, büyük ama bir o kadar da ultra-acıklı bir 'Aile faciası" senaryosu yazmaya kalksanız, bu kadar abartamazdınız herhalde.

Şöyle bir hayal edin:

Ailenin gözbebeği büyükanne vefat etmiş. Ertesi gün cenaze dönüşünde anne - baba boşanmaya karar veriyorlar. Dava açılıp eve döndüklerinde büyük kızın evden kaçtığını ve aslında serserinin biriyle takıldığını öğreniyorlar. Oğlan, uyuşturucu çeteleriin ağına düşmüş. O gün eve bir de hırsız girmiş, akşamına bir de yangın çıkmış.

Çok mu abarttım?

Vallahi, bu Beşiktaş'ın başına gelenlerle kıyaslandığında. bence sıradan ve "hafif" bir senaryo bile kalabilir.

Murhpy Yasaları'nın birincisi ne der, bilirsiniz.

"Eğer bir şeyin ters gitme ihtimali varsa mutlaka ters gider"

Beşiktaş'ta bu aralar "Hiçbir şeyin düz gidebilme ihtimali yok" gibi.

Yazılarımı düzenli takip edenler hatırlayacaktır.

Kasımpaşa maçında karşılaşılan hezimetin sonunda, basın toplantısında teknik direktör G. Van Bronckhurst'a aynen şu soruyu sormuştum:

"Bu kulübün tribün folklorunda şöyle bir şarkı vardır:

Ne Zaman Şampiyonluk Diye Bağırsak / Kursağımızda Kalıyor / Söylesene Bize Hoca / Takım Niya Oynamıyor?... Bu şarkıyı yakın bir gelecekte duymaya hazır mısınız? "

Giovanni Hoca, "Bu aylar, şampiyonluk gibi konuları konuşmak için çok erken. Hele bir Nisan - Mayıs gelsin. O zaman konuşuruz..."

Garibim'e, bırak Nisan'ı - Mayıs'ı, o maş'um şarkıyı bile duymak nasip olmadı.

Hezimetlere bir de kulüp yönetimindeki depremler, hem de 8.0 büyüklüğünda depremler eklenince, bugün Mersin'de Hatayspor karşısına çıkacak olan Beşiktaş takımının ne yapacağını herkes merak ediyordu.

Olur böyle şeyler. Her takımın başına gelebilir böyle felaketler.

Bu kez Beşiktaş'ın başına biraz abartılı şekilde gelmiş olsa da.

"Kadrolu yedek hoca Serdar Topraktepe"nin yönetiminde çıktılar sahaya.

Bütün felaketler saki yetmiyormuş gibi, iki stoperi de (Paulista ve Udokhai) sakatlanan Kara Kartal'ın o mevkiinde Tayyip Talha ve Emirhan vardı.

Serdar Hoca aylardır kulübede adeta "Pas tutan" Salih Uçan'ı da sürmüştü sahaya. Serdar, sonradan birkaç yüzyıldır kulübede bekleyen Chamberlain'i (Rashica'nın yerine) bile hatırladı.

Takımın ayaklarının titrediğini hisseder gibiydik ta oturduğumuz yerlerden.

Ama spor bu. Düştüğün yerden kalkabilmek için karakter göstereceksin.

Dakikalar ilerledikçe Beşiktaş takımında bu karakteri gördük ama. Yine de son birkaç haftanın dağınıklığı devam ediyordu.

Nitekim konsantrasyonun yitirildğii 29'ncu dakikada bir türlü uzaklaştırılamayan topa Hataysporlu Görkem çok düzgün vurdu. Hiçbir Beşiktaşlı müdahale edemeyince durum 1-0 oldu.

Beşiktaş golden sonra, ilk haftalardaki "hızlı ve birlikte hücum" alışkanlığını hatırlar gibi oldu ve peşpeşe goller de kaçırdı.

Ama beraberlik golü böyle bir hızlı hücumdan değil, duran toptan geldi.

41'de, Masuaku'nun köşe vuruşuna İmmobile harika vurdu ve durumu eşitleri. 1-1 oldu skor.

Bu arada, hakkını teslim etmek gerek:

Beşiktaş'ır o muhteşem deplasman taraftarı, herşeye rağmen takımına itici güç olmayı bir an bile ihmal etmiyordu. Ancak keşke aynı çaba ve ruh sahada da olaydı. Orta sahada Salih ve Gedson uzun süredir birbirlerini görememiş uyumsuz bir ikili, hücum hattında Gido, Semih ve Rashica, çok uzun süredir birlikte çuvallayan bir üçlü. Rafa yine "Issız Adam" filminin başrol oyuncusu gibiydi.

Defansı zaten anlatmaya gerek yok.

Maccabi bile 3'lemiş bu takımı, afedersiniz. Sürekli bir panik hali.

Masuaku hâlâ geçen hafta İnönü'deki inanılmaz protestoların etkisinde. Svensson bildiğiniz gibi ama, yetmiyor.

Zaten bunu, Beşiktaş'ın sezon başında "Gelene 3 gidene 5 attığı' günlerde de yazıyorduk. Arşivler orada. Bakabilirsiniz.

70 ve 75 arası Beşiktaş Gedson'un ayağından karşı karşıya iki önemli pozisyonu harcadıktan sonra bir "penaltı umuduna" kapıldı. Ama 76'da Immobile'nin düşüşünde hakem Kadir Sağlam doğru kararı verdi. Yani, müdahale topaydı ve Immobile biraz "kolay" düştü. Tartışma yok bence.

84'te Serdar Hoca, yine kenarda pas tutmuş bir Bahtiyar Zaynudinov'u oyuna aldı.

Giovanni'nin kulakları bolca çınlamıştır bugün yani...

Maçın bitiş düdüğünde, Hatay da Beşiktaş da memnundu aslında.

Hatay, "onur mücadelesi yapan" Beşiktaş karşısında 1 puan aldığı için.

Beşiktaş ise böyle bir kritik dönemeçte belki de "yarım puana bile" razı geldiği bu deplasmandan 1 puan çıkarabildiği için.

Gözler şimdi cumartesi İnönü'de oynanacak Fenerbahçe maçına ve tabii ki, hâlâ görüşmelerin sürdüğü anlaşılan Sergen'e çevrilmiş durumda.

Lige havlu atıldığı kesin de...

İnönü'de bir derbi galibiyeti, hele ki Sergenli bir derbi galibiyeti, en azından yüzleri güldürürdü ama o iş de olmayacak gibi...

Biraz da gülmek lazım. Hep gözyaşı olmaz ki.

Yeterince döktü bu taraftar.