Beyazperdede şenlik var
Festivaller kervanı dur durak bilmiyor. Film Ekimi, Boğaziçi Festivali, Bozcaada’da Ekolojik Belgesel Festivali, İzmir’de İki Yaka Kısa Film Festivali’nin ardından İzmir’de Uluslararası Film ve Müzik Festivali başlayacak.
Eylül ve Ekim ayları uluslararası sinema basını için zorlu bir aydır. Film festivalleri olağanüstü bir yoğunluk kazanır bu aylarda. Avrupa’nın önde gelen festivallerinden Venedik ve San Sebastian önemli filmlerin dünya prömiyerlerini (ilk gösterimlerini) kapmak için birbiriyle yarışır. Toronto, Vancouver, New York bu filmlerin Amerika’daki ilk gösterimlerini yaparken, listelerine dünya prömiyerleri katmayı da ihmal etmeyen festivaller. Ekim ayında Güney Kore’nin Busan kentinde gerçekleşen festival kısa sürede hızlı bir atılım ve büyük bir bütçe ile en büyükler arasına girmeyi başardı. Avrupa’da Londra ve Zürih, kendi ülkelerinin yapımları dışında prömiyerler açısından iddialı olmasa da, seçkilerindeki kalite açısıyla Avrupa’nın saygın festivalleri listesinde yer alıyor. Almanya’da Leipzig Belgesel Film Festivali, Belçika’da, müzik üzerinde yoğunlaşan programı ile Gent Festivali bu listenin önde gelen tematik festivalleri. Türkiye’de Eylül ayının yıldızı Adana Altın Koza, Ekim ayının ise Antalya Altın Portakal. Bunlara ek olarak iksv’nin ‘Film Ekimi’ ve ‘Boğaziçi Film Festivali’ var. Üç yıldır Haziran ayında düzenlenen İzmir Film ve Müzik Festivali de yerel seçim sonrası ertelendikten sonra Ekim sonu-Kasım başına taşındı bu yıl. Ardından Ankara Film Festivali ve 14. Suç ve Ceza Film Festivali geliyor Kasım ayında.
TEMATİK FESTİVALLER
Sinema dünyasında festivallerin sayısı her geçen gün artarken, tematik festivallerin önemi iyice ortaya çıkıyor. Bu durum dünya sinemaları için olduğu kadar ülkemiz için de geçerli. Çünkü birbirini kopyalayan festivallerin özgün bir kimliğe sahip olması mümkün değil. Dünyanın dört bir yanındaki kentler tanınırlıklarını artırmak adına kendi değerlerini vurgulayan festivaller düzenliyor. Film festivallerinin diğer sanat dallarındaki festivallere oranla şansı daha fazla. Görsel boyutunun ön planda olması, yapıtların sınırlar ötesi dolaşımının kolaylığı, geniş kitlelere ulaşabilmesi gibi avantajları var. Nitekim bu son iki ay içinde katıldığım Ayvalık, Adana ve Antalya Festivallerinde salonların dolu olması sinemanın popülerliğinden bir şey kaybetmediğini gösteriyordu.
Festivaller sinema sektörüne yön göstermenin yanı sıra, kentlerin tanıtımına da büyük katkı sağlar. Geçenlerde sonuçlanan Ekolojik Belgesel Festivali’nin Bozcaada’ya, Arkeoloji ve Kültürel Miras Belgesel Film Festivali’nin Foça’ya katkısının farkındadır umarım yerel yöneticiler. İki Yala Kısa Film Festivali her yıl bir ülkeyi odağına alıyor. Geçen yıllarda Yunanistan, Almanya, Hollanda’dan gençleri konuk eden festivalin bu yılki konukları İsveç’ten. Türkiye’deki üniversitelerin sinema bölümü öğrencileri ve mezunlarının filmlerinin gösterildiği festival, kültürlerarası dostluğu ve işbirliğini geliştirmek açısından önemli. İzmir’de kısa film alanında iki festival daha var. Bornova Belediyesi’nin düzenlediği, ‘pitching’ günleri, atölye çalışmaları, sergi ve söyleşiler içeren 4. Uluslararası Bornova Kısa Film Günleri de geride bıraktığımız hafta sonuçlandı. Ülkemizin en köklü kısa film festivallerinden biri olan İzmir Uluslararası Kısa Film Festivali ise Kasım ayında 25. Kez gerçekleşecek. Bu listeye bir de Ege Kısa Film Festivali eklendi 2024 Ekim’inde. Karabağlar Belediyesi desteğinde düzenlenmiş bu festival. Gençlerin kısa film alanına ilgisi malum, ama hepsinin de aynı aylarda düzenlenmesi sorunlu. Keşke aralarında iletişim kurarak tema ya da tür bağlamında bir rol paylaşımı yapabilseler. Teknolojik gelişme sonucu kısa film yapmanın kolaylaşması yapımların da, festivallerin de çoğalmasına yol açıyor anlaşılan.
Bir zamanlar - örneğin, İstanbul Film Festivali’ni başlattığımız 80’li yıllarda film kopyalarının bir ülkeden bir ülkeye taşınması ne zorluklar içerirdi, yaşamayan bilemez. Filmleri gümrükten geçirme mücadelesi, ardından sansür kurulunu ikna etme mücadelesi, teneke kutular içindeki film bobinlerinin sinemalar taşınması, v.b. sorunlarla boğuşarak geldik bugünlere. Artık filmler internet üzerinden yapıyor yolculuklarını.
DEĞİŞEN SEYİR KÜLTÜRÜ
Evet, filmlerin ülkeden ülkeye ulaşması çok kolaylaştı; sansür engeline takılan film sayısında büyük bir azalma var, ama olumsuz yöndeki değişimlerden söz etmemek olmaz. 70’li, 80’li yıllardaki festivallerde genç seyirciler çoğunluğu oluştururdu. Bugünse orta ve ileri yaşlardaki seyirciler çoğunlukta. Gençler tabletlerden, telefonlardan başını kaldıramıyor. Sorduğunuzda, biz internette her şeye ulaşabiliyoruz yanıtını alıyorsunuz. Oysa ki bu doğru değil… her filmi bulunmuyor internette. Üstelik sinema salonunda değil de küçücük ekranlarda seyredilen filmlerden aynı keyfi almak, ayrıntıları görebilmek mümkün değil… Gençler her alanda olduğu gibi bu alanda da kolaya kaçma eğiliminde. Hayretle öğreniyorum ki, bazı gençler filmleri hızlandırarak seyrediyormuş. Ne algılanabilir ki böyle bir seyir alışkanlığıyla? “Hocam, post-modern dünyanın gereği bu. Gençlerin odaklanma süresi 30-40 saniye ile sınırlı” diye kendilerini savunan gençlere rastladım…
Peki ne yapacağız? Tüketim kültürünün dikte ettiği bu anlayışa boyun mu eğeceğiz, yoksa bu anlayışla mücadele mi edeceğiz? Elbette, direneceğiz… Festivaller bu direncin en önemli odaklarından biri; sinema tutkunlarını ve sinemacı olmak isteyen gençleri besleyen temel kaynaklardan biri… Bu yüzden üniversitelerimizin sinema bölümlerindeki öğretmenlerden beklentimiz, gençleri okul saatlerinde sinema salonlarına yönlendirmeleri ve mümkünse izledikleri filmlere ilişkin geri dönüş talep etmeleri. Akademinin şu anda festivallerin en önemli desteği olması gerekir, aksi halde sinema kültürü ana akım filmlerin ötesine geçmeyen sinemacılar yetişecek. Evet, derslerde dünya sinemasına ilişkin bilgilerle donatıyorsunuz gençleri ama bir filmi baştan sona izlemeyi zulüm olarak gören gençlerden nasıl bir sinemacı kuşağı yetiştireceğiz?
FİLM, MÜZİK, FESTİVAL
İzmir’de bu yıl dördüncüsü gerçekleşecek ve ülkemizin önde gelen tematik festivallerinden biri olan Film ve Müzik Festivali çerçevesinde, 30 Ekim-3 Kasım tarihleri arasında 5 mekanda dünya sinemasının ustalarının yeni ürünlerinin yanı sıra sinema mirasımızdan önemli örnekler de yer alacak. Sinemamızda film müziğinin öncüsü Nedim Otyam’ın “Toprak” filmi ile hakkında yapılmış bir belgesel gösterilecek. Festivalin Onur Ödülü besteci-müzisyen Mazlum Çimen’e, Kültürlerarası Sanat Başarı Ödülü Yunan görüntü yönetmeni Andreas Sinanos’a verilecek. İzmir Uluslararası Film ve Müzik Festivali’nin 12 bölümden oluşan programında 6 kıta - 30 ülkeden 54’ü uzun metrajlı toplam 58 film yer alıyor. Programda 2 yarışma var: Ulusal Yarışmada 2023-24 yapımı ve özgün müziğe sahip 9 film yarışacak; Uluslararası Yarışmada ise müzik dünyasına odaklanan 19 ülkeden 9 yapım/ortak-yapım gösterilecek.
Gösterim mekanları, İstinyePark Teras Renk Sinemaları, İstinyeArt %100 Performans Arena, Fransız Kültür Merkezi, İzmir Sanat Merkezi ve İzmir Kültür Sanat Fabrikası. Filmlere ilişkin ayrıntılı bilgiye ifmfest adlı sosyal medya hesaplarından, İzmir Büyükşehir Belediyesi web sitesinden ve festivalin www.ifmfest sitesinden ulaşılabilecek.