Bir adam, bir kedi ve bir bisiklet
İskoç gezgin Dean Nicholson, bisikletiyle çıktığı dünya turunda Nala’yla tanıştı. Bu karşılaşma, sadece rotasını değil, tüm hayatını değiştirdi. Nicholson, ''Nala ile birlikte Kısırlaştır, Aşıla, Serbest Bırak (TNR) çalışmalarına daha fazla destek olmayı hedefliyoruz'' diyor.

Zeynep Tütüncü GÜNGÖR
Bir adam, bir kedi ve bir bisikletle süren dünya turu… Dean Nicholson, 2018 yılında İskoçya’dan bisikletiyle çıktığı dünya turunun üçüncü ayında ‘Nala’ ismini verdiği kediyle karşılaştı. Bu karşılaşma, yolculuğun tamamını yönlendirmekle kalmayıp Nicholson ve daha birçok kişinin hayatını değiştirdi… Dean Nicholson ile Nala’yla aralarında oluşan güçlü bağı ve Türkiye’ye uzanan dünya turu sırasında yaşadıkları maceraları konuştuk.
Öncelikle 2018 yılındaki dünya turuna çıkış hikâyenizi merak ediyoruz. Bu yolculuğa çıkmaya, özellikle bisikletle yola koyulmaya nasıl karar verdiniz?
Seyahat etmek ve dünyanın farklı bölgelerini görmek, her zaman ilgimi çekti. Tatil amaçlı seyahatlerim sırasında birçok küçük kasaba ve keşfetmek istediğim yer olduğunu fark ettim. Otobüsle ya da trenle seyahat ederken ilginç görünen pek çok yerin yanından geçip gidersiniz; oysa bisiklet, normalde tanışamayacağım insanlarla tanışmak ve bu yerlere girip keşfetmek için bana daha fazla fırsat sunuyor. Bisikletle seyahat fikri, bir gün bir arkadaşımla birlikteyken ortaya çıktı; dünyayı birlikte, bisikletle gezmenin eğlenceli olacağını düşündük.
Yolculuğunuzun üçüncü ayında, Bosna-Karadağ sınırında Nala’yla tanıştınız. İlk karşılaşmaya dair neler hatırlıyorsunuz? Nala’yı hem bu yolculuğun hem de hayatınızın bir parçası haline getirmeye karar verdiğiniz o an, neler hayal ettiniz?
Arkamdan gelen yüksek bir miyavlama sesi duydum, dönüp baktığımda minik bir yavru kedinin dikkatimi çekmeye çalıştığını ve yokuş yukarı beni takip ettiğini fark ettim. Bisikleti durdurup onunla tanışmaya gittim. Hemen yanıma geldiği için insanlarla etkileşime alışık olduğunu hissettim. O an yanımda sadece pesto vardı, yemesi için ona biraz verdim. Sonra onu bisikletimin önüne koydum; aslında planım, onu bir veterinere götürmek ve yeni bir yuva bulmasını sağlamaktı. Bir kedinin bisiklet üzerinde seyahat etmeyi seveceğini düşünmemiştim ama yolculuğun 10’uncu dakikasında sepetten çıkıp kolumdan omzuma tırmandı ve ben bisiklet sürerken o benim omzumda uyuyakaldı. O andan itibaren eğer mutluysa onu yanımda götürmeye karar verdim ve öyle yaptım. O sırada gelecekte ne olacağı hakkında hiçbir fikrim yoktu, tek isteğim onun güvende ve mutlu olmasıydı.
“Nala’nın Dünyası” isimli kitabınızda yolculuk boyunca Nala’ya karşı son derece sorumlu bir tutum sergilediğinizi okuyoruz. Yol sizi nereye götürürse götürsün önceliğiniz hep Nala olmuş. Bu denli zorlu bir yolculukta Nala’ya göre hareket etmek sizi hangi noktalarda zorladı?
Nala ile seyahat etmek çok kolaydı; yanında yiyecek, su ve ben olduğum sürece mutluydu. Birlikte seyahat etmenin en büyük zorluğu, sıcak hava ve onu güneşten korumaktı. Türkiye'de bisiklet sürerken sıcaklık neredeyse 40 dereceye ulaştı. Bu nedenle seyahat planlarımızı sabah erken saatlere çektik, gün içinde sıcaklık zirvedeyken gölge alanlarda bolca dinlendik ve güneşten korunduk.
Sizce bir adam, bir kedi ve bir bisikletle süren bu yolculuğun en zor yanları neler oldu? Bugün aynı deneyimi yeniden yaşamak isteseniz neleri farklı yapardınız?
Dürüstçe söylemek gerekirse, bu deneyimde hiçbir şeyi değiştirmezdim. Her şeyin bir sebebi olduğuna inanıyorum. Karşılaştığımız her zorluk için bir çözüm bulduk ve her durumun içinde olumlu bir yan keşfettik.
Nala ile yolunuzun düştüğü ülkelerden biri de Türkiye oldu. Türkiye’de geçirdiğiniz zamana yönelik aklınızda kalanlar neler oldu?
Türkiye, güzelliğiyle beni şaşırtan bir ülke oldu. Sınırdan girer girmez gördüğüm ağaçlar çok güzeldi, sular kristal berraklığındaydı ve insanlar hayatımda tanıdığım en dost canlısı insanlardı. Türkiye’ye dair anılarım hep yerel halkın ne kadar misafirperver olduğu ile ilgili; her gittiğimiz kasabada bizi çay ve baklavayla karşılıyorlardı.
Dünya turu, sizi özellikle terk edilmiş ve sokak hayvanları için çalışan sivil toplum kuruluşlarıyla yakınlaştırdı. Bu alanda sosyal faaliyetler yürütmeye devam ediyor musunuz/neler yapıyorsunuz?
Seyahate başladıktan sonra yardıma muhtaç çok sayıda hayvan ve bu alanda çalışan çokça yardım kuruluşu olduğunu fark ettim. Durumun bu kadar kötü olduğunu bilmiyordum. Bu nedenle, bu deneyim sayesinde elde ettiğim platformu her yıl bir yardım takvimi hazırlamak ve gelirlerini dünya çapında birçok yardım kuruluşuna bağışlamak için kullanmaya karar verdim. Şu anda ayrıca bir yardım kuruluşu olarak resmi kaydımızı yaptırma sürecindeyiz. Dünya genelinde ‘Kısırlaştır, Aşıla, Serbest Bırak (TNR)’ çalışmalarına daha fazla destek olmayı hedefliyoruz.
Bu yolculuğu bir kitap haline getirmeye nasıl karar verdiniz? “Nala’nın Dünyası” ile okuyucularınıza vermek istediğiniz mesajlar neler?
Santorini’deyken hikâyemiz viral oldu ve yayınevleri bizimle iletişime geçmeye başladı. Kitap fikri de buradan doğdu. Hayatım boyunca bir gün yolculuğumu anlatan bir kitabım olacağını asla düşünmezdim ama işte buradayız. İnsanların hikâyemizi okuyarak ihtiyaç sahibi hayvanlara yardım etmeye yönelmelerini ve sokaktan ya da barınaktan hayvan sahiplenmeye, onlara sevgi dolu bir yuva vermeye teşvik olmalarını umuyorum.
Son olarak Nala size neler kattı? Şu aralar sizinle birlikte halinden oldukça memnun görünen Nala’yı ve sizi bekleyen yeni planlar, yolculuklar olacak mı?
Nala, sadece benim değil dünyanın dört bir yanında birçok insanın hayatını değiştirdi. Hem benim hem de dünya çapında pek çok kişinin hayatında büyük etkisi oldu. Şu anda yeniden İskoçya’dan ayrılmaya hazırlanıyoruz. Bisikletle Avrupa’yı geçip Türkiye’ye doğru yol alacağız. Yolculuğumuzda önce Nala'nın memleketi olan Bosna'ya, ardından Kuzey Makedonya, Romanya, Yunanistan ve Türkiye’ye gitmeyi planlıyoruz. Oradan da Asya'ya doğru ilerleyip henüz keşfetmediğimiz yeni yerleri görmek istiyoruz.


