Bir annenin en karanlık kâbusu

Bahar Ekin OKSU
Annelik zor iş. Özellikle de günümüzde kadının binlerce sorumluluk arasında bölünmek zorunda kaldığı, dolayısıyla çoğu zaman bir şeylerden feragat etmesi gerektiği düşünüldüğünde kurulan hassas dengelerin altüst olması için küçücük bir tökezleme bile yeter. Ancak anneliğin gücü de buradadır. Çocuğundan aldığı güçle âdeta bir Hacıyatmaz’a döner anne. Yıkılsa bile hemen kalkar. En karanlık kâbusu gerçekleşen bir anne ise durdurulamazdır. Bir gün çocuğu okuldan dönmeyen, tanıkların ifadesine göre motosikletli bir şahıs tarafından kaçırılan bir anne, elindeki tüm imkânlara rağmen evladının izini bulamıyorsa ne yapar peki? Böyle durumlarda annenin çaresizliği, zamanla öfkeye, ardından da soğukkanlı bir kararlılığa evrilir. İnsanı insan yapan sınırların ötesine geçmek işten bile değildir; çünkü başka bir seçenek yoktur.
Işıl Işık’ın son romanı “Kardan Adamın Külleri”, tam da bu duygularla mücadele eden bir ana karakterle tanıştırıyor bizleri: Devin Komiser. Duygusal ve karanlık bir atmosferi temel alan romanda Devin Komiser ve ekibi yalnızca kaybolan çocukların değil, kaybolan adalet duygusunun da peşine düşüyor.
Başkarakter Devin, üstleri tarafından peşini bırakması istenen bir vakayı araştırmaya el altından soruşturmaya devam ettiği için cezalandırılarak çocuk şubeye sürülen ve bir süredir Ankara’da sırra kadem basan çocukların izini sürerken kendini bir anda araştırdığı suçun mağduru konumunda bulan bir karakter. Devin, yalnızca bir komiser değil, başta kendi çocuğu olmak üzere ailelerinden koparılmış tüm çocukları bulmak için umudunu hiç yitirmeyen çabalayan, bir yandan da uğradığı haksızlığı herkese göstermek ve adaleti sağlamak isteyen bir kadın. Yazar, roman boyunca Devin’in içsel yolculuğunu, bu farklı karakterleri arasındaki geçişleri gerilim ve psikolojik çözümlemelerle harmanlayarak derinlikli bir anlatı oluşturmuş.
Romanın başlangıç noktasını oluşturan hadiseler sıradan bir suç hikâyesi izlenimi verse de kısa sürede hem hikâyenin hem de karakterlerin farklı katmanları yavaş yavaş gözler önüne seriliyor ve okur gittikçe derinleşen bir gizemin içinde buluyor kendini. Devin’in, kaybolan Asrın’ın peşinde ilerlerken karşılaştığı ipuçları ve bağlantılar, geçmişe ait karanlık sırlarla örülmüş bir ağın ortasına çıkmasını sağlıyor.
Işıl Işık, incelikle planlanmış bir olay örgüsüyle heyecanı bir an bile düşürmezken kaybolan çocuklar meselesi üzerinden toplumsal bir sorgulamaya da girişiyor. Zengin ve nüfuzlu insanların derin bağlantıları, mafyanın şehrin göbeğindeki yapılanması, polis teşkilatının içindeki zayıf halkalar, toplumsal çürüme ve daha pek çok benzer temayı ustalıkla birbirine harmanlıyor.
Işıl Işık’ın anlatımı sade ama etkileyici. Sayfalar ardı ardına çevriliyor. Karakterlerin iç dünyası kadar, olayların dış gerçekliği de aynı ustalıkla aktarılıyor. Gerilimi sürekli tırmandıran üslubuyla okuru yakalarken bir yandan da ipuçlarıyla onu da çözüme davet ediyor.
Artemis Yayınları tarafından okurun beğenisine sunulan “Kardan Adamın Külleri”, devamını merakla bekleyeceğiniz bir noktada sona eriyor ve okuru merakta bırakıyor. Çocuğunu arayan bir annenin çaresizliğiyle başlayan bu roman, okurunu empatiye ve pek çok farklı toplumsal mevzu üzerine düşünmeye zorluyor. Devin’in mücadelesi, adaletin yalnızca bir kavram değil, bir eylem olduğunu hatırlatırken Işıl Işık’ın akıcı kalemi, okuruna sıradan bir suç hikâyesinden daha fazlasını sunuyor.