Google Play Store
App Store

Geçen 28 yılda Tupac’ın antikapitalist kimliği unutturuldu. Tupac; ırkçılığa, yoksulluğa, emperyalizme ve kapitalizme kafa tutan bir komünist olmaktan çıktı, birtakım radikal cümleleri olan bir aktiviste indirgendi.

Bir antikapitalist olarak Tupac

Etki Can Bolatcan - Gazeteci

Bu hafta rap müzik tarihinin en büyük isimlerinden biri olan Tupac Amaru Shakur’un 28. ölüm yıldönümü. Tupac’ı bazen Amerika’daki çete savaşlarının bir parçası bazen de bir çocuğu ölümden kurtaran bir kahraman olarak görsek de Tupac, FBI’ın kendisi için 4 bin sayfalık bir rapor oluşturmasına ve yalnızca 102 sayfasını halka açık olarak yayınlayabilmesine sebep olmuş bir “komünist tehditti”.

Tupac’ın politik görüşlerini ele alırken ailesinden başlamak zorundayız. Çünkü Tupac’ın ismi dahi 18. yüzyılda Peru’nun bağımsızlığı için İspanyalılara direnen antiemperyalist isyancı II. Tupac Amaru’nun anısına koyulmuştu –Keza aynı isim Tupac’ın doğumunundan 9 yıl sonra kurulacak olan ABD emperyalizmine karşı mücadele edecek Marksist örgüt Movimiento Revolucionario Túpac Amaru (Tupac Amaru Devrimci Hareketi) tarafından da kullanılacaktı–. Tupac’ın aile üyeleri ise Amerika’daki siyahların emperyalist ABD’ye karşı kurtuluşu ve kendi kaderlerini tayin hakkı için mücadele eden Marksist-Leninist Black Liberation Army’nin (BLA) birer militanıydı.

Tupac’ın BLA üyesi üvey teyzesi Assata Shakur, bir polis vurduğu gerekçesiyle 1977’de tutuklanmış ve 1979’da hapisten kaçmıştı (Ayrıca hapisten kaçan teyzesi Assata Shakur, FBI’ın “en çok arananlar” listesine giren ilk kadındı ve hâlâ yakalanamadı. FBI Assata Shakur’un yakalanması ve iadesi için 2 milyon dolar ödül koysa da Assata’nın 45 yıla yakındır yaşadığı Küba, devrimci Shakur’u iade etmeyi reddediyor). Üvey babası ise 1983’te hapse girmesinin ardından 40 yıl hapiste kalmış ve hapisten çıktıktan sadece 8 ay sonra hayatını kaybetmişti. Tupac’a hamileyken hapse girip çıkmış olan anne Afeni Shakur ise bir Kara Panter (Black Phanter) üyesiydi. Tupac, annesi Afeni’nin ABD hükümetine karşı 150’den fazla komplo kurduğu suçlamasıyla yargılandığı Panther 21 davasından beraat etmesinden yalnızca 1 ay sonra doğmuştu.

Böylesine politik bir ailenin içinde büyüyen Tupac, yaşadığı kenar mahallelerde gördüğü yoksulluğun sebebini anlamlandırmaya başlamıştı. Kenar mahallelerde yaşayan yoksul siyahların ve göçmenlerin devlet eliyle açlığa, uyuşturucuya ve eğitimsizliğe sürüklendiğini bizzat çevresinde deneyimlemişti. Henüz gençlik yıllarındayken Kara Panter Partisi’nin teorisyeni Huey Newton’un Marksist yazılarından etkilenen Tupac, sorunlarını Marksist yöntemle ele almaya başlamıştı bile. Annesinin politik kimliği ve yoksulluk yüzünden gençlik döneminde 3 kere şehir değiştiren Tupac, Baltimore’da lise okurken Baltimore Genç Komünist Birliği’ne (Baltimore Youth Communist League) üye olmuştu. Baltimore Sanat Okulu’nda edebiyat ve bale kulübüne katılmış, devletin siyahlara yönelik eğitimsizlik dayatmasına karşı kültürel birikimini artırmaya çalışmıştı. Lisede kendince şiirler yazan Tupac Amaru Shakur, ilk yazdığı şiirlerde dahi yaşadığı yoksulluğa ve ayrımcılığa değiniyordu.

Baltimore Genç Komünistler Birliği üyelik kartı.(Sağda)

Tupac’ın ilk stüdyo albümü olan 2Pacalypse Now, içerisinde bol bol politik gönderme bulunan, siyahların yaşadığı ırkçılığa ve polis şiddetine dikkat çeken, sosyal adaletsizlik ve eşitsizliğe karşı çıkan sözler barındırıyordu. Albümün ardından Başkan Yardımcısı Dan Quayle, Müzik şirketlerinden Tupac’ı durdurmalarını ve müziğini karalamalarını istemişti. Devlet tarafından her geçen gün daha çok hedef haline getirilen Tupac, 1993’te iki beyaz adamın bir siyaha saldırdığını görmüş ve saldırıyı durdurmak istemişti. Bu sırada iki taraf arasında çatışma çıkmış ve Tupac iki saldırganı da vurmuştu. Olayın ardından iki beyazın görev dışındaki polis memurları olduğu öğrenilince Tupac hakkında dava açılmıştı. Davada görev dışındaki polis memurlarının aktif ırkçı oldukları, delil odasından silah çaldıkları ve alkollü oldukları tespit edilmiş ve dava Tupac lehine sonuçlanmıştı. Olayın ardından ABD’deki siyasi atmosfer değişmiş; Tupac, Cumhuriyetçiler tarafından hedef haline getirilmişti. Tupac, müzik endüstrisinde pay sahibi olmaya başlaması ve siyasi kimliği sebebiyle pek çok düşman kazanmıştı. Devletin siyahları sürüklediği çeteleşme ve “gettolaşma” içinde sıkışan Tupac, ne kadar çeteleri barıştırmaya yönelik adımlar atsa da çete savaşlarının dışında duramıyordu.

Yaptığı şarkılar zaman zaman toplumsal değerlere hitap etmekten çıksa da konserlerinde ve röportajlarında yaptığı çıkışlarla da kapitalizme karşı net tutumunu dile getiriyordu. Bir konser öncesinde mikrofonu alıp hayatındaki ve ülkesindeki politik ortamın kendisini delirttiğinden bahsediyor, ardından da “Sokakları ve ülkenin durumunu düzeltene kadar hepimiz birer eşkıyayız” diyerek mücadeleye çağrı yapıyordu. Sık sık gündeme gelen bir röportajında ise “Birinin 32 milyon doları var, diğerinin hiçbir şeyi yok. Kimsenin 32 milyon dolara ihtiyacı olamaz. Bahsettiğim milyonerler yardımsever ödülü alıyor. Bir milyoner nasıl yardımsever olabilir? O bir milyonerken dışarıda bir sürü yoksul insan var. Bu yalnızca onların ne kadar acımasız olduğunu gösterir. Kimse 52 odalı bir eve ihtiyaç duymaz, senin 52 odalı bir evin varken dışarıda odası olmayan insanlar yaşıyor. Bu bana hiç mantıklı gelmiyor” diyerek kapitalist açlığı eleştiriyordu. Farklı bir röportajında da Stalin’in kitaplarını okuduğunu ve fikirlerinden etkilendiğini belirtmişti. Tupac, bulduğu fırsatlarda siyah ve göçmen çocukların yoğunlukta olduğu okullara giderek çocuklara teyzesi Assata Shakur’un nasıl bir devrimci olduğunu anlatıyor, genç devrimcileri mücadeleye kazandırmayı amaçlıyordu. “Size dünyayı değiştireceğim demiyorum ama dünyayı değiştirecek insanlara ilham kaynağı olabilirim” diyerek bu amacına da işaret ediyordu.

BLA’nın sloganlarını şarkılara taşıyan tek isim Tupac değildi. Public Enemy de “All Power To The People” (Bütün İktidar Halka) şarkısıyla ve kliplerinde kullandıkları siyah berelerle BLA’ya ve Kara Panter’e olan desteğini açıkça belirtmişti.

Tupac 1989’da Yeni Kara Panter Partisi’ne üye olsa da ilerleyen yıllarda örgütlü yaşamı benimseyememişti. Yaratılan sistemin içinde yoksul, siyah ve komünist biri olmanın zorluğunu yaşamış ancak mücadelede yetersiz kalmıştı. ABD’nin siyahları sürüklediği yoksulluğa, uyuşturucuya ve çeteleşmeye karşı çıksa da sistemle tek başına başa çıkamamış, sistemin içinde dönüşmüştü. Hayatının sonları artık Amerika’da ana akım olmuş rap müziği etkisi altına alan mafyatik ilişkilerle, çete savaşlarıyla ve türlü bireyci savruluşlarla geçse de. Yaşamında da ölümünde de müzikten kazandığı parayı “mahallesine” dağıtmış, kapitalist sisteme karşı durmuştu. Tupac belki ailesi gibi devrimci değildi. Ancak mücadeleci bir komünistti.

Geçen 28 yılda Tupac’ın antikapitalist kimliği unutturuldu. Tupac; ırkçılığa, yoksulluğa, emperyalizme ve kapitalizme kafa tutan bir komünist olmaktan çıktı, birtakım radikal cümleleri olan bir aktiviste indirgendi. En büyük temsilcisi olduğu rap müzik ise neoliberal üretim ilişkilerine, bireyci hezeyanlara, “sex, drugs, rock & roll” üçgenine kurban gitti. Tupac’ın sisteme karşı duran yanı unutulmuş olsa da bir neslin fikirlerini şekillendirdiği kesin. Kendisinin de dediği gibi, dünyayı değiştiremedi ama belki de dünyayı değiştirecek insanlara ilham kaynağı olacak.