Bir bellek aktarımı
'Sıcak Demir' adlı kitabıyla okuyucularıyla buluşan İsmail Afacan, "Şiirimizin 1923-2000 arasındaki 77 yıllık serüvenine odaklanan Sıcak Demir bir bellek aktarımı. Akademisyenler dönem tanığı şairler ve araştırmacılara itilaflı konuları da sordum. Eleştirel çeşitliliği yansıtmak istedim. Bu nedenle kitabın şerhli okunmasında fayda var" diyor.

Kadir İNCESU
Uzun bir yolculuğun sonucunda ortaya çıkan İsmail Afacan'ın 'Sıcak Demir' adlı kitabı Everest Yayınları’ndan okurla buluştu. Bu yolculuk sürecinde çokça konuştuk, bilgi alışverişinde bulunduk. İlk konuştuğumuzdaki heyecanı hiç azalmadı. Bu sefer ben sordum, o yanıtladı.
Sıcak Demir’in şiir dünyasındaki nasıl bir eksikliği tamamlayacağını düşünüyorsun?
Yeni çalışmalara, tartışmalara yol açabilir mi? Hissettiğim tek duygu mutluluktu. Şiirimizde yüreklendirici ya da eleştirel anlamda tartışmalara rastlamak pek mümkün değil. Sıcak Demir gibi kitaplar değerlendirilirken “ben niye yokum”, “o niye var” gibi yaklaşımlar belirleyici oluyor. Bu durum, birçok edebiyatçının ve araştırmacının kitabı görmezden gelmesi için yeterli bir neden! Buna dair beklentim yok açıkçası. Ama edebiyat yolculuğuna yeni başlamış bir şair “şiirimiz nereden gelmiş, nereye gidiyor” diyerek bakarsa; edebiyat fakültelerindeki öğrenciler yardımcı kaynak olarak yararlanabilirse; akademik makalelerde referans gösterilirse benim için çalışma amacına ulaşmıştır.
Anlatılan dönemi yaşayan isimler kadar, araştırmacılarla da görüştün. İçeriden ve dışarıdan bakış açısı nasıl bir gerçeklik oluşturdu?
Kani İrfan Karakoç, Emine Tuğcu, Alphan Akgül, Mahmut Temizyürek, Nilay Özer, Öner Yağcı, Mehmet Sümer, Aslı Uçar, Yılmaz Gruda, Yalçın Armağan, Sabit Kemal Bayıldıran, Eray Canberk, Ataol Behramoğlu, Veysel Çolak, Yaşar Miraç, Gülsüm Cengiz, Gülce Başer, Bâki Asiltürk, Orhan Kahyaoğlu, Şeref Bilsel, Mustafa Köz ve Betül Dünder yanıtlarıyla çalışmaya değerli katkılar sundu. Akademisyenlerin yanıtlarında mesafe ön plandaydı, daha serinkanlı değerlendirmeler söz konusuydu. Dönem tanığı şairlerin ve araştırmacıların yanıtlarında ise içeriden ve daha iddialı bir bakış vardı. Temasın ve mesafenin iç içe geçtiği bu birleşim bende güzel bir tat bıraktı. Umarım bu okura da geçer.
Kitapta şairlerin ve akademisyenlerin bazı dönemlere dair itilaflı görüşleri de var…
Şiirimizin 1923-2000 arasındaki 77 yıllık serüvenine odaklanan Sıcak Demir bir bellek aktarımı. Söyleşiler kitabı olduğu için bu durum kaçınılmazdı. Ayrıca itilaflı konuları özellikle sordum. Çünkü eleştirel çeşitliliği yansıtmak istedim. Bu nedenle kitabın şerhli okunmasında fayda var.
Altı bölümden oluşan kitabın bölüm başlıkları da ilginç. Özellikle “Şiirde Bahar Temizliği” vurgusu çok iddialı değil mi?
Bölüm başlıklarını tekrar hatırlatırsak: “Erken Cumhuriyet’ten Şiir Manzaraları”, “Şiirde Bahar Temizliği”, “Şiirin Ucunda Yepyeni Bir Çingene”, “Toplumcu Kalkışma”, “Şiirin Sonbaharı” ve “Benlik Arayışı”… Bölümleri isimlendirirken şiir anlayışlarının zamansal etki aralığını baz alarak ve buradan esinlenerek koydum. 1940’lı yıllara dair bölümün adı “Şiirde Bahar Temizliği”… Bu ismi koyarken Melih Cevdet’in Garip için kullandığı “temizlik şiiri” benzetmesinden esinlendim. Bu tespite katılıyorum. Bir de Garip’in insani duyarlılığını, yaşam sevincini dikkat çekmek için “bahar” vurgusu yaptım.
Kitaptaki söyleşilerde Nâzım Hikmet’in etkisini sadece kendi döneminde değil farklı dönemlerde de görüyoruz. Bu durumu nasıl açıklarsın?
Nâzım Hikmet yıkıcı ve kurucu şairlerden… “Putları Yıkıyoruz” yazıları dönemin edebiyat ortamını sarsmıştı. Dünya görüşüne uygun bir şiir yazmakla kalmadı, estetik anlamda çığır açtı. Düzmece bir davayla hapsedildi. Ardından kitaplarının yasaklı kaldığı çok uzun bir dönem yaşandı. Buna rağmen şiirimizi derinden etkiledi. 1960’lı yıllarda devrimci mücadelenin yükselmesiyle birlikte kitapları üzerindeki yasak da delindi. 1960’lı yıllarda Nâzım Hikmet’in şairler üzerindeki etkisini dönemin tanıklarıyla etraflıca konuştuk. Bu konuda çok güzel anekdot ve anılar paylaştılar.
Kitap, aynı zamanda bir Cumhuriyet tarihi okuması olarak da değerlendirilebilir mi?
Kesinlikle… Kitabın öznesi ne kadar şiir olsa da arka planı Cumhuriyet tarihi. Siyasal ve toplumsal gelişmelerin en fazla etkilediği edebi tür şiirdir. 1920’lerde şiirin Anadolu’ya yönelmesinde, 1960’larda toplumcu şiirin güç kazanmasında, 1990’lı yıllardaki şairlerin benlik arayışında bu etkilenmeyi görmek mümkün… Şiirimizin serüveni siyasi ve toplumsal gelişmelerden bağımsız düşünülemez.
2000 sonrası şiiri, bir üyesi olarak nasıl değerlendirirsin?
2000 öncesi şiir için Sıcak Demir benzetmesi yaptım. Bu dönemlerde şairlerin şiiri şekil vermek için mücadelesini görürüz. Poetik kavgalar, iktidar mücadeleleri bunun olmazsa olmazı. Modern şiirimizin 20. yüzyılda denemediği biçim kalmadı. Estetik anlamda yeni buluşlar yapmak artık çok zor. 2000 sonrası şiirimiz estetik anlamda, bu geleneğin işlediği demirle; yani soğuk demirle, hazır malzemeyle yapısını kuruyor. Poetik çıkışlar olmuyor değil ama etki alanı artık çok sınırlı… Yanlış anlaşılmasın bugün de çok iyi şairlerimiz var ve çok güzel şiirler yazıyorlar.


