Bir buluşmadır sanat
Brezilya, ABD ve dünyanın pek çok ülkesinde çok başarılı sergiler açmış. Önemli dünya sanatçılarıyla grup sergilerine katılmış. Toplumcu ve enternasyonalist bir sanatçı Akbar Behkalam.
İbrahim Karaoğlu - Sanat Yazarı
Sanatçının varoluşunu belirleyen, önemli bir yaratıcı eylem ve sanatsal üretim alanıdır atölye; düş gücünü devindiren ve dönüştüren bir yer. Üretim sürecinde, elleriyle düşünür sanatçı; düşüncelerini materyallerle görselleştirerek boyutlandırır, çeşitlendirir yaratıcılığını ve orada daha bir çoğaltır kendini.
Yalnızca düşünme ve üretme alanı değil, bir birikme alanıdır atölye. Aynı zamanda sanattan alınabilecek hazların paylaşımının da kapsam alanıdır. Bu nedenle, iyi atölyelerin kapısı sanatçının bile isteye davet ettiği kişilere açıktır çoğu kez ve bu durum o mekânda üretilen değerlerin paylaşımını artırır; orayı sihirli, erişilmez duvarlar arasında kalmaktan ve yalnızca sanatçının duygu, düşünü ve sezgilerini barındıran fildişi bir kule olmaktan kurtarır, demokratikleştirir.
Geçen hafta, Berlin’de, ünlü ressam Akbar Behkalam’ın, Brandenburg’taki özel mekânı (ev/atölye) Fredzdorf Sarayı’nı gezerken, kendi içimde yeniden sorguladım atölye kavramını ve onun düşünsel boyutlarını. Yalnızca bunları değil, kendine özgü değerle; biçemini, poetikasını ve duruşunu oluşturmuş sanatçıların evrensel boyutta etkinliklere öncülük ederek, birikimlerini ve olanaklarını sanatçı dostlarıyla paylaşarak oluşturduğu olanakları da…
Sahip olduğu ev/atölye ortamının sınırlarını kendi ütopyasıyla çizmiş bir sanatçı Behkalam. İnsan hangi mekânda yaşarsa, nereye dokunursa ona ilişkin imgeler oluşturuyor. Behkalam, Fredzdorf Sarayı’na sahibi olduktan sonra, bu yeni mekânın olanak ve imgelerini, paylaşımcı ve sanat dolayımlı bir düşünceyle şekillendirmiş. Uçsuz bucaksız bahçesindeki yemyeşil alanı bile botanik ve sanat ilişkisi üzerinden tasarlamış. Ve yarattığı bu düşsel mekânda, bu yıl üçüncüsünü yaptığı “Sinerji” adlı sanat çalıştayında bizleri buluşturarak; tarifsiz bir paylaşım ve dayanışma etkinliği gerçekleştirdi 12-25 Ağustos tarihleri arasında.
Aslında, bir buluşmadır sanat; düşle gerçeğin, arkaik olanla çağdaşın, gerçeküstüyle yaşamın buluşması…
Her buluşma daha bir anlam katar, çoğaltır hayatı… Sanatlarını, vazgeçilmez tutkularla, düşünsel ve estetik bir varsıllıkla sürdüren sanat insanları, ortak bir paydada buluştukları çalıştaylarda; dinamik bir etkileşimle, benzersiz bakış açılarının farklılığından yeni sanatsal ifade biçimlerini, işbirliği ve dayanışma duygularını çoğaltırlar. Üretici bir sanat yolculuğunda yan yana durarak dayanışmanın, iletişmenin ve etkileşimin gücü her şeyi değiştirebilir.
SANATA DÖNÜŞTÜRMEK
Günlük yaşamın kargaşasından uzak, özel ve seçilmiş ortamlarda; günümüz yaşamının karmaşık sosyo-politik bağlamlarından soyutlanmadan, duygularını özgürce sanata dönüştürmek; birlik ve dostluk duygularını da geliştiriyor.
Akbar Behkalam’ın “Sinerji III” adlı sanat buluşması, uluslararası üne sahip usta sanatçılardan; Akbar Behkalam, Andreas Dorfstecher, Mustafa Dulda, Klaus Hack, Sabine Heller, Reinhard Stangl, Yunus Tonkuş ve Trak Wendisch’in katılımıyla gerçekleşti. Her sanatçı, deneyimlerini ve heyecanlarını kendi özgün biçemleri üzerinden şekillendirdi. Ve katılımcı sanatçıların yapıtları, sarayın bahçesinde ve aynı sınırlar içinde yer alan, Behkalam’ın restore ettiği eski votka fabrikasının en yalın haliyle korunmuş iç mekânında sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Binanın iç duvarlarındaki tarihsel kadim lekelerin sanat yapıtlarının fonunda yer aldığı sergi, geçmişin izleriyle büyülü bir ortamda gerçekleşti. Büyük, sessiz bir sükunet adası gibiydi eski votka fabrikası. Hafızasından silinmiş şeylerin yerine yeni anılar eklendi. Akbar Behkalam, sanatçı dostlarının yapıtlarıyla birlikte kendi yapıtlarından da örnekler sergiledi. Bahçesinde, ayakta ölmüş bir ağacın; çürüyüp yıkılmış bedeninden çıkartıp, ruhunu oluşturan parçaları bir araya getirip, büyük bir enstelasyon yapmıştı. Kadim zamanlara tanıklık etmiş bir ağacın iç dökümleriydi sanki bu enstalasyon. Ve tüm sanatçıların her bir yapıtının yüzeylerinden yansıyan enerji ve duygusal yoğunluk izleyicisini içine çekiyordu. Modern sanatı, başka hiçbir biçemin etkilemediği kadar şekillendiren dışavurumcu Alman geleneğinin kulvarından geçerek, kendilerine yeni sanatsal ifade biçimleri oluşturmuş bu sanatçılar; yaşadıkları sosyal iklimin oluşturduğu algıları, ruh hallerini duygu yoğunluğuyla sundukları yapıtlarıyla şölene çevirdiler çalıştaydaki sergi alanını.
Akbar Behkalam, İran’ın Tebriz kentindeki sanat okulunu bitirip, alanında lisans eğitimini tamamlayıp, askerliğini İran’ın Kürdistan Eyaleti’nde yaptıktan sonra, 1967-1972 yılları arasında İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’nde sanat eğitimi almış; Bedri Rahmi Eyüboğlu’nun öğrencisi olmuş bir sanatçı. O dönemde, genç bir asistan olan Devrim Erbil’in de öğrencisi olmuş. Bugünkü çağdaş resmimizin en öncü sanatçılarıyla aynı dönemde öğrenci olmuş. İlk yapıtları, İran’da yaşayarak tanık olduğu Şah ve Humeyni dönemlerinin anlatımlarıyla şekillenmiş. İran’daki baskıcı yönetimlerin devlet şiddetini eleştiren resimler yaparak tanımlamış kendini.
Paris, Frankfurt, Roma ve Berlin gibi birçok Avrupa şehrinde birkaç dönem kaldıktan sonra, 1974’te İran’a geri dönerek orada sanat öğretmek istiyormuş. Tebriz’deki sanat okulunda öğretmenlik yapmış. Ancak rejimi eleştiren sanatçının memleketine tekrar yerleşme girişimi başarısız olmuş. Siyasi zulmün kurbanı olmamış, ancak İran’daki entelektüel ve sanatsal kısıtlamaları derinden hissetmiş ve bu nedenle 1976’da orada sanatçı olarak çalışmak için Almanya’ya geri dönmüş. Orada, İran’daki politik sorunları konu alan yapıtlar üretmeye devam etmiş. 1984’te yeğeninin öldürülmesinden etkilenerek “Allah Adına Adalet” adlı bir dizi resim yapmış.
Ancak onun sanatı aynı zamanda Almanya’daki yaşamın sancılı süreçleriyle de ilgili. 1981’de, Berlin’in Kreuzberg semtindeki işgal evini konu alan resimler çizmiş.
Brezilya, ABD ve dünyanın pek çok ülkesinde çok başarılı sergiler açmış. Önemli dünya sanatçılarıyla grup sergilerine katılmış. Toplumcu ve enternasyonalist bir sanatçı o.
DİLSİZ DUVARLARI DONATMAK
Kamusal alanda, binaların dilsiz duvarlarını, yaşamsal imgelerle yüklü anlamlarla donatıp, bir yaratı alanına dönüştüren; sanatı demokratikleştirerek, düşlerini herkese bulaştıran büyük ustaların muralları nasıl da çoğaltır hayatı… Mutlandırır, düşündürür, algılarını farklılaştırır izleyicisinin…
Berlin günlerinde, Kreuzberg’de, gökyüzüne doğru yükselen bir apartmanın duvarına; Nâzım Hikmet’in “Davet” şiirinin “Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür/ ve bir orman gibi kardeşçesine,/bu hasret bizim.” dizelerini kendi biçemiyle resmine tercüme etmiş usta ressam Akbar Behkalam’ın büyük, görkemli yapıtını gördüğümde çok heyecanlandım. Behkalam, büyük insanlığın usta şairi Nâzım Hikmet’in 79. doğum günü anısına, 1981 yılında çizmiş bu resmi. Ve resminin altında şiirin dizelerini Türkçe ve Almanca olarak da yazmış. Kreuzberg Gneisenaustrasse’de gezerken 80 nolu apartmanın önünde durup gökyüzüne doğru çevirin yüzünüzü ve şiirin resmini, resmin şiirini okuyun. İki büyük ustayı; Nâzım Hikmet ve Akbar Behkalam’ı sevgiyle, saygıyla selamlayın. Ben öyle yaptım ve Kreuzberg’den Schloss Fretzdorf’a döndüğümde heyecanımı paylaştım sevgili Behkalam ustayla…