Bir cinayetin anatomisi
Hukukun getirildiği durum hepimizin malumu. Ancak son rejim dönemecine kadar hiç değilse adi suçlar için hukuk hâlâ bir adalet ihtimali barındırıyordu.
Son haftanın gündemi, vahşice hayattan koparılan gencecik pırıl pırıl bir polis memuru Şeyda Yılmaz cinayeti oldu. Bu cinayet bir uyuşturucu müptelası manyağın anlık fevri hezeyanları ya da intikam planlarıyla açıklanamayacak kadar toplumsal ve derin sebep / sonuç içeriyor. Bu cinayetin ardında bizi yönetemeyen çıkar iktidarında oluşan ve derinleşen toplumsal yaralar var.
Uyuşturucu baronlarını koruyan, onlarla yakın ve duygusal ilişkiler kuran, makam fotoğrafları yayınlayan siyasetçilerin yönetim anlayışının izi var. Kimine göre 26 kimine göre 32 suç kaydı olan ama her defasında serbest bırakılan katil daha bir kaç ay önce annesini dövmekten gözaltına alınmış. Şeyda’nın gençliğini elinden alan serseri bir kurşun değil eli tabancalı, sabıkalı bir vahşiyi defalarca salıveren emniyet ve hukuk mensupları. Şeyda gibi kaç kadın Yunus Emre’nin, kocasının, komşusunun, tahrik olmuş ya da gözü dönmüş bir erkeğin kurbanı oldu biliyor musunuz? Hatırlıyor ve bu bağlantıyı kurabiliyor musunuz? Yanıtınız hayırsa sızlanmanız, ağlamanız, üzülmeniz beyhude! Çok yakında yine yaşayacaksınız aynı isyanı. Şeyda’yı öldürenler İstanbul Sözleşmesini Kaldırarak kadına yönelik şiddeti, sayısız suçluyu, şiddet vakasını önemsiz bulup zanlıyı salıveren yetkililer. Sokak hayvanlarına şiddetin önünü açanlar, şiddetin her gün gündemde kalmasına yol açan nefret söylemiyle şeriat özentisi fetvaları gösterişle ortaya salıverenler. Bu haberleri yorumsuz aktaran hatta alkışlayan medya mensupları. Şiddetin hafifletme sebebi olarak ‘doğru’ yaşam biçimi tanımlayanlar. Bu bakış açısıyla ideolojik ve toplumsal baskılar kurup hak ve özgürlükleri kısıtlayanlar. ‘Şiddetin gerekçesi olamaz’ netliğinden imtina eden toplumsal baskılara yenik düşerek hak arayışını bile ‘tasvip etmiyorum ama’ cümleleriyle ifade eden muhalefet liderleri. Özetle şiddetin olağan ve sıradan olduğu bir ülkeyi el birliğiyle yaratanlar.
Benim çocukluğumda şiddet çocuk kitaplarında, çizgi filmlerde yer almazdı. Hoş şimdi çocuklar kitap okuyor mu ki?! Şimdi silahsız bilgisayar oyunu yok gibi. Kitaplar müfredattan bile kaldırılıyor, yasaklanıyor. Yasaklama sebebi elbette şiddetin teşviki ya da çocukları olumsuz etkileyebilecek içerik falan değil. Okullarda, örneğin 15 Temmuz kahramanlık öyküsü olarak boğaz kesme ya da Menderes’in idamı gibi önemli tarihsel detaylar okul öncesinden itibaren geleceğin kindar ve dindarlarına anlatılıp öğretiliyor. Gerekçe; kitapların iktidarın tarihi kendi istediği şekilde yorumlayarak yeniden yazdırdığı şeklini boşa düşürecek bilgiler barındırması, istenmeyen özgür ve adil toplum için ihtimalen bir muhakeme kapısı aralaması. Malum masaldaki kralın çıplaklığı da mahrem!
Şeyda’nın katiline çöp torbası giydirmek! Neden ihtiyaç duyuldu, nasıl gelişti bu saçmalık? Mantıklı bir açıklaması olduğunu sanmıyorum. Bir güvenlik malzemesi olarak battal boy çöp poşeti emniyet teçhizatı arasında yer alıyor mu? Yoksa köşedeki süpermarketten mi aldırılıverdi bilmiyorum ama aklımda deli sorular. Çöp torbası neyi saklamak için gerekti?
İhtiyaç duyulan gündemi hemen güçlü şekilde yaratan bu çöp torbasını gördüğümde aklıma çocukluğumdan bir örnek geldi. Tommiks, Texas okumazdım pek ama Red Kit’i pek severdim. Kumarbazlar için uygulanan ve yüz gülümseten bir teşhir ve islah uygulaması olarak suçluyu önce katrana bulayıp, sonra üzerine tavuk tüyleri yapıştırarak uzun bir tren rayına oturtup kasabada dolaştırmak sıklıkla bu çizgi romanda yer alırdı. Bunun aslında suçluyu küçük düşürmek gibi masum bir saikten çok uzak, gerçek bir uygulama olduğunu ve gözü dönmüş kalabalıkların galeyana gelerek uyguladıklarında ağır yanıklara ve ölüme sebep veren bir linç kültürü buluşu olduğunu çok sonra öğrenecektim. Amerika’da ilk uygulanışı sömürge döneminde kaçakcıları İngiliz gümrük yetkililerine bildirdiği için kaptan Willam Smith’e çıkarı bozulanların verdiği cezaymış. Şimdilerde bizim ne olduğunu anlamadan öğrendiğimiz şiddet bir linç kültürü olarak çocuk yaştan itibaren özenle işleniyor.
Çöp poşetiyle birlikte halk yine ikiye ayrıldı. Adil bir hukuk düzeninden çoktan umudunu kesmiş kendi işini kendi görmek isteyen, şiddetten bezmiş ama şiddet duygusuna esir düşmüş isyankârlar ile demokrasi, hukuk yerine şeriat kanunlarını getirmek isteyen, hatta kim bilir böylece her canını sıkanı kendi biçeceği şiddet derecesinde cezalandırma hevesinde olanlar. Her ikisi de cehaletten. Her ikisi de çocuk yaşta intikam ve şiddet güdüleriyle tanıştırılmış olduklarından ve ortak yönlerinin ne kadar fazla olduğunu fark etmediklerinden birbirine diş biliyor.
Kendine gazeteci diyen iktidar borazanlarına da gün doğdu. Bunlardan; üniversiteli eli yüzü düzgün, parlak gençlere el atan cemaatin yetiştirdiği söylenen bugün RTE’nin baş trolü ünlü fenomen(!) elbette hemen bu cinayetten kendine görev biçmiş. Yorumu şu:
“Türkiye bir an önce Şeriat kanunlarına dönmezse büyük bir hızla kaosa doğru sürüklenecek. Suçluyu yakalayamayan, hapse atamayan, pek çok suç işlemesine rağmen serbest bırakmak zorunda kalan Kemalist Laik düzen bizi çöküşe götürüyor. Gaz almak için çöp poşeti giydirmekle olmuyor bu işler. Çöp poşeti giydirince Şeyda kızımız hayata döndü mü? Hayır. Sadece sen yetkin olmadığı halde şov yapmak için bir suçluya kanun dışı muamelede bulunmuş oldun. Yani engel olman gereken şeye dönüştün. Asabiliyor musun suçluyu? İdam edebiliyor musun? Hayır. Öyleyse şov yapmayı bırak. Eğer şeriat düzeninde olsaydık katil çoktan toprağın altına girmiş, Şeyda kızımız da hayatta olacaktı.”
Fenomenliğin sınırsız fırsatlar ülkesinde, büyük acıları suistimal ederek iktidar lehine rejim devrimi arayışında olanların etkilediği kayıp gençler bakalım daha kaç can alacaklar? Hukuk herkes için işlemelidir. İşkence, mobbing, aşağılamanın iç sağaltıcı bir araç olarak alkışlanması ancak kaos ve daha büyük acılar getirir.
Çöp poşetinin yeri çöplüktür. Güzelim ülkemiz çöplüğe dönüştürüldü.
'diyar-ı küfrü gezdim beldeler kaşaneler gördüm
dolaştım mülk-i islamı bütün viraneler gördüm
(Ziya Paşa)'
sokakları çöplük çöplük
evleri çöplük
selamları çöplük çöplük
elleri çöplük
kanser uru gökdelenler
köyleri çöplük
işyerleri işhanları
aracılık çöpçatanlık
kaçakçılık karaborsa
hepsi
hepsi
hepsi çöplük
gözgöze gülüşmeler
nişan nişan sevişmeler
nikah nikah çiftleşmeler
hepsi
hepsi
hepsi çöplük
çöplük çöplük içinde
çöplük çöplük üstünde
en tepede bir horoz
çöplüğün tepesinde
çalımı ortaçağlı
gagası boklu
ağrıyor biryerlerim ey insanoğlu
utanıyor biryerlerim
bu ağrının bu utancın
bu utancın bu ağrının
bir adı yok mu*
*Hasan Hüseyin Korkmazgil