Google Play Store
App Store

Kant felsefi projesi kapsamında Saf Aklın Eleştirisi, Pratik Aklın Eleştirisi ve Yargı Gücünün Eleştirisi isimli üç Kritik kaleme almıştır. Kant Sonrası Kant kitabı bu üç Kritik’in yanı sıra Kant’ın çağının siyasi sorunları üzerine çeşitli metinlerde öne sürdüğü görüşlerini ele alarak, sorgulayan, dönüştüren ve yeni kavramlar icat ederek “düşünce makinası”na eklemlenen filozoflar üzerine kapsamlı bir çalışma.

Bir düşünce makinası

BELMA FIRAT 

Kant Sonrası Kant, Immanuel Kant’ın çığır açıcı felsefi düşüncesini, onunla ilişkilenen filozoflar üzerinden tartışmaya açan kıymetli bir çalışma. Kant için “düşünce makinası” ifadesini Deleuze’ün kullandığını Ali Akay’ın makalesinden öğreniyoruz. Kant’ın felsefeye sunduğu kavram zenginliği ve felsefi düşünce biçimlerine getirdiği radikal değişiklik, ardından gelen filozofların felsefi görüşlerini temellendirirken Kant’a vurgu yapma, Kant ile hesaplaşma gereğini duymalarına neden olmuş; Kant’ın eleştirisi yeni düşünsel hatların ortaya çıkmasına hizmet etmiştir.

Kant’ın felsefi projesi doğa ve özgürlüğün bağdaştırılmasıdır. İnsan bir yandan doğadaki zorunluluklar tarafından belirlenirken bir yandan da özgür seçimleriyle kendi kendini belirleyebilen bir varlıktır. İnsanın ilk bakışta çelişkili görünen bu konumunu çözmek için Kant, aklın kritiğini yapar öyle ki akıl, doğayı bilmek söz konusu olduğunda deneyime tâbi olmalı ancak insanın eylemleri söz konusu olduğunda özgürce evrensel yargılarda bulunabilmelidir. Bu da Kant’ın insan aklının deneyime dayalı ve deneyim dışı kullanım tarzlarına dair sınırlarının belirlenmesi çabasıyla ilişkilidir.

Kant bu felsefi projesi kapsamında Saf Aklın Eleştirisi, Pratik Aklın Eleştirisi ve Yargı Gücünün Eleştirisi isimli üç Kritik kaleme almıştır. Kant Sonrası Kant kitabı bu üç Kritik’in yanı sıra Kant’ın çağının siyasi sorunları üzerine çeşitli metinlerde öne sürdüğü görüşlerini ele alarak, sorgulayan, dönüştüren ve yeni kavramlar icat ederek “düşünce makinası”na eklemlenen filozoflar üzerine kapsamlı bir çalışma.

Kronolojik bir sıra izlenmesinin tercih edildiği Kant Sonrası Kant’ın ilk makalesinde, kitabın editörlüğünü de üstlenen Selda Salman, Kant’ın doğaya tâbi oluşumuzdan kaynaklanan determinizm ve özgürlük arasındaki yarığı ortadan kaldıracak bir “ben bilinci” üzerine düşünen Fichte’nin görüşlerini değerlendiriyor. Elif Çırakman, aklı hukuksal bir model şeklinde ele alan Kant’a karşı, organik bir model çerçevesinde, özgürlüğünü ve otoritesini diyalektik bir gelişim sürecinde kavrayan bir akıl anlayışını öne süren Hegel’i yorumluyor. Gamze Keskin’in makalesi Kant’ın doğa ve özgürlüğün birliğini kurmayı amaçlayan Yargı Gücü’nün Eleştirisi’ni öne çıkararak yaşam ile felsefenin birliğinde sanatın, hayal gücünün ve Kant’ın deha kavramının rolünü irdeleyen Alman Romantiklerini ele alıyor.  A. Onur Aktaş’ın kaleme aldığı Schopenhauer’ın Kant eleştirisi; hayvanlar ve Avrupa dışı kültürleri odak dışı bıraktığını düşünmekle birlikte kendi eserlerine girmenin bir ön koşulu olarak gördüğü Kant’ın felsefi projesini yeniden düşünme denemesi. Kant’ı Marx ile diyaloğa sokan Türker Armaner, Kant’ın aydınlanma düşüncesini komünizm ile ilişkilendirmenin imkânını irdeliyor. Buket Korkut Raptis, Kant’ın doğa ve özgürlük anlayışının yol açtığı ikili dünya ayrımını Hristiyanlığın çileci ahlakı üzerinden eleştiren Nietzsche’nin görüşlerini kaleme alıyor. Analitik kanatta ise, aklın doğru kullanımının sınırları üzerine düşünen Kant’tan esinle, doğruluk değeri taşıyacak önermelerin yapısı ve bu bağlamda dilin sınırları üzerine düşünen filozoflardan Frege’yi kaleme alan Özgüç Güven ile Wittgenstein’i yorumlayan H. Bülent Gözkân’ın makaleleri göze çarpıyor. Bunun yanı sıra bilimlerin yükselişi karşısında felsefenin meşruiyetini tesis etmeyi amaçlayan Yeni Kantçı akımın katkılarını Kubilay Hoşgör’den okuyoruz.

Bilindiği üzere Kant kendi felsefi projesini Kopernik Devrimi’ne benzetir. Bunun nedeni Kant düşüncesinde bilgimizin nesnesine değil nesnenin bilgimize uymasıdır. Kant’ın Saf Aklın Eleştirisi’nde öne sürdüğü bu bakış açısı, fenomenolojiye esin kaynağı olmuştur. Kant Sonrası Kant’ta fenomenolojinin iki önemli düşünürü olan Husserl ve Heidegger ele alınıyor. Emre Şan’ın makalesi, bilincin dünyayla kurduğu yönelimsel bağlara vurgu yapan ve fenomenolojik indirgeme yaklaşımını geliştiren Husserl’in Kopernikçi devrimin devamı olup olmadığını sorguluyor. Kaan H. Ökten ise Heidegger’in Kant ile ilişkisinin kronolojisinin yanı sıra, Heidegger’in Kant’ın Aristoteles’in kalıpları içinde hareket ettiğini düşündüğü zaman anlayışı eleştirisini ele alıyor. Kant’ın zaman anlayışını eleştiren bir diğer filozof olan Bergson’u ise Çetin Türkyılmaz değerlendiriyor. Kant’ı psikoloji bilimiyle ele Karl Jaspers’i Nebil Reyhani kaleme almış. Kant’ın Pratik Aklın Eleştirisi’nde; aynı zamanda evrensel bir yasa olmasını isteyebileceğimiz bir ilkeye göre eylemeye dayanmak bakımından akılda temellenen ve insanın kendi koyduğu yasaya uyması hasebiyle özgürlüğünün de garantisi olan ahlak yasasını, Freud’a atıfla Süper Egonun baskısının içselleştirilmesi olarak yorumlayan Adorno’yu, Toros Güneş Esgün değerlendiriyor. Kant’ın ahlak yasasını Levinas ile ilişkilendiren Lyotard’ı ise Emine Sarıkartal’dan okuyoruz.

Kant, aklın kritiğini yapmış ve insan aklının deneyime dayalı ve deneyim dışı kullanım tarzlarına dair sınırları belirlemeyi felsefesine çıkış noktası yapmıştır. Ferda Keskin bu bağlamda Foucault’nun, Kant’ın aklın kullanımının meşru sınırları üzerine düşünme projesine yönelik eleştirilerini ele alıyor. Kant’ın sınır anlayışını sorunlaştıran filozoflardan bir diğeri Sanem Yazıcıoğlu’nun incelediği Arendt. Diğer yandan, Yazıcıoğlu’na göre Arendt’i bir filozof olarak ayrıcalıklı kılan, Kant’ın Yargı Gücünün Eleştirisi’nde ele aldığı estetik yargılar ile politik yargılar arasında kurduğu benzerliktir. Estetik yargıları politik alanla ilişkilendiren bir diğer önemli filozof olan Rancière’i, Arendt ile ortaklıklarına da vurgu yaparak Mehmet Şiray yorumluyor.

Kant’ın politik konulardaki diğer metinleri ahlak felsefesi ile birlikte adalet teorilerine, toplumsal sözleşme modellerine esin kaynağı olmuştur. Tuğba Sevinç’in Rawls üzerine kaleme aldığı makalesi, Kant’ın ahlak felsefesinin adil bir toplumsal sözleşme modeline gerekçe olabileceği görüşünü değerlendiriyor. Ömer Turan ise, Habermas’ın Kant’ın ahlak felsefesi ile “Aydınlanma Nedir” metnindeki aklın kamusal ve özel kullanım alanlarına yönelik ayrımını tartışma etiği ve iletişim teorisi bağlamında hayata geçirmesini ele alıyor.

Kant Sonrası Kant, politik ve estetik ilişkisine yönelik makalelerin yanı sıra, Kant’ta doğa ve özgürlüğün bağdaştırılması kapsamında; estetik ve doğa ya da Kant’ın sanatın özgür üretimi olan techne ile physis’in kendine özgü üretimi arasında deha kavramı üzerinden kurduğu ilişkisellik üzerine Özge Ejder’in Derrida’yı yorumladığı görüşlerine yer veriyor. Hakan Yücefer’in, Jean-Luc Nancy odağında Kant’ın felsefesinin konumlandırılması üzerine yazdığı makale ise Kant’ın matematiksel kesinliği ön plana alan bir filozof olmakla birlikte çeşitli metinlerinde üslup kaygısını dile getirdiği olgusundan yola çıkıyor. Felsefe yaparken felsefe olmayana yani edebiyata yaslanmak kaçınılmazdır çünkü felsefe yazarak yapılır. Belki de felsefenin hem açmazı hem de imkânı matematiğin kesinliğiyle edebiyatın muğlaklığı arasında bir karar verilemezlikte söylem üretme çabasıdır.