Engin Karataş, Muğla’nın Bodrum ilçesinde öğretmendi. Olağanüstü Hal (OHAL) ilanı sonrası, 29 Ekim 2016’da Resmi Gazete’de yayınlanan 675 sayılı KHK ile yedi öğretmenle birlikte görevinden ihraç edildi.

O günden beri öğrencilerine dönmek için uğraşıyor.

Defalarca gözaltına alındı, hakkında hem idari para cezası kesildi hem de “huzur ve sükunu bozma” suçundan işlem yapıldı.

Onu diğer eylemcilerden ayıran hem tekbaşına olması hem de eylemlerinin yaratıcılığı: “İşimi ve öğrencilerimi çok sevdiğim için direniyorum. İlkokul öğretmeniyim. Eylemlerimin türüyle de, bir ilkokul öğretmeni gibi direniyorum.” Sesini duyurabilmek için paraşütle de eylem yaptı, denizin altına dalarak da. Başka bir eyleminde de, Bodrum Meydanı’nda üzerinde “İşimi istiyorum” yazan kağıt uçakları havaya attı.

Ve havada, karada, denizde gözaltına alındı.

Eylem günlüğü de tutuyor: “Bugün polis biber gazı spreyi ile geldi, ‘Yuh’ dedim. Sanki grubu dağıtıyor.”

Bir defasında da “İşimi istiyorum” yazısını Bodrum’da meydana suyla yazdı: “Polis gelip beni gözaltına alıp gidiyordu. Ben de yazıyı farklı materyallerle yazmaya başladım. Bir gün bir çuval götürdüm. Çuvaldaki delikten buğdaylarla döke döke ‘İşimi istiyorum’ yazdım. Polis delil olarak yerdeki buğdayı toplayamıyor tabii. Ben de toplaması zor olan materyallerle yazıyorum. Buğday, su uçup gidiyor, delil kalmıyor. Bir gün de koli bandıyla yazmıştım…"

İhraç edilmesinin ardından ilk işi Milli Eğitim Bakanlığı’na hem resmi yazıyla hem de CİMER üzerinden işten atılma gerekçesini sormak oldu, “OHAL döneminde bilgi veremiyoruz” yanıtını aldı.

OHAL Komisyonu faaliyete geçince de hemen başvurdu. Başvurusuna üç yıl sonra yanıt geldi. Komisyonun 7 Ekim 2019 tarihli kararında, Karataş’a ihraç edildikten sonra yaptığı “İşimi istiyorum” eylemleriyle ilgili açılan soruşturma ve davalar vardı. Komisyon, Karataş’ın, ihraç edildikten sonra yaptığı bu eylemleri gerekçe göstererek “örgütle irtibatlı olduğuna” hükmetti ve işe iade başvurusunu reddetti.

Engin Karataş, OHAL Komisyonu’nun kararını “Üç yıldır inceleme yapan komisyon, işten atılmadan önceki döneme dair bir şey bulamamış. Beni neden işten attıkları ile ilgili hiçbir delil ortaya koymamışlar. Tek gerekçeleri, ‘İşimi istiyorum’ eylemlerine açılan davalar. Öncesinde işimi istemiyordum ki, zaten çalışıyordum…” diye değerlendirmişti. Bu kararı, “Komisyon’dan Geleceğe Dönüş kararı” diye haberleştirmiştim. Engin Karataş bu karara karşı itiraz davası açtı.

Milli Eğitim Bakanlığı Teftiş Kurulu, Ankara 22. İdare Mahkemesi’ne gönderdiği yazıda, “örgüt bağlantısı” iddiasına dair ellerinde sadece OHAL Komisyonu kararı olduğunu, bu suçlamayla ilgili başka bir rapor, tutanak veya belge olmadığını ifade etti.

Yani, “örgüt bağlantısına” dair devletin elinde bir tutanak dahi yoktu.

Engin öğretmen hukuk mücadelesini bırakmadı, “Geleceğe Dönüş kararını” veren hakimleri de Hakimler ve Savcılar Kurulu’na şikayet etti. OHAL Komisyonu üyeleri hakkında yaptığı şikayet başvurusu işleme konulmayınca da Adalet Bakanlığına dava açtı. Dava devam ediyor.

İlk eylemine çekinerek başlamıştı: “Dizlerim titreyerek okulumun önündeki bodrum belediye meydanı’nda sessizce döviz taşımaya başladım. Sokağa çıkmak devrimcilik değil, sıradan bireyin yerine getirmesi gereken bir sorumluluk. Biz sokakta direnenler Deniz Gezmiş değiliz, normal olanı yapıyoruz. Ama toplum aşırı geri çekildiği için biz sokaktakiler önde görünüyoruz. Polis bana ‘Sen çok mu cesursun’ diyor. ‘Yoo, çok korkağım’ diyorum…”

O dizleri titreyen öğretmen, 7 yıldır hem sokakta hem adliyede direnmeye devam ediyor.