Google Play Store
App Store

Dünya siyasetindeki sağcılaşma sinema dünyasında da etkisini gösteriyor. İçe kapanma, vasatlık, yaratıcılık ve heyecan yoksunluğunun egemen olduğu bir üretim içinde öne çıkanlar da var elbet.

Bir sinema yılından geriye kalanlar

Sinema endüstrisi ‘pandemi’den bu yana kendini toparlayabilmiş değil. Amerikan sineması seyirciyi yeniden sinema salonlarına çekecek formüller peşinde. Marvel çizgi romanlarından yapılan uyarlamalar bile eski yılların hasılatını getirmiyor. Şimdilerde video oyunlarından uyarlamalara yöneliyor Amerikan sinema endüstrisi. Sinema seyircisi sayısı düşerken platformlar arası yarış da sürüyor. Ülkemiz genelinde platformda film izleyenlerin sayısı önemli bir orana ulaşmadı henüz ama gençler arasında video oyunlarının giderek daha popüler olduğunu söyleyebiliriz.

Yapımcılar, dağıtımcılar ve sinema salonu işletmecileri seyirci sayısındaki düşüşü yüksek bilet fiyatlarıyla dengelemeye çalışırken, bu da seyircinin sinema salonlarından büsbütün uzaklaşmasına neden oluyor.

2024 yılı içinde 558 film gösterime girmiş, bunların 447’si yeni film (yaklaşık yarısı yerli yapım); toplam seyirci sayısı ise 33 milyonun biraz üstünde. Gösterime giren yabancı filmlerin çoğunluğunu -her zaman olduğu gibi- ABD yapımları oluşturuyor. Ama en çok izlenen film 2 milyon 815 seyirci getiren bir yerli çocuk filmi: “Rafadan Tayfa 4: Hayrimatör”. İkinci sırada başarılı bir Amerikan animasyonu, “Ters Yüz 2” var. Onu iki yerli güldürü “Lohusa” ve “Kolpaçino 4 4’lük” izliyor. İlk on içinde iki yerli film daha var: gençlik filmi “3391 Kilometre” ve ‘cin’li filmler serisinden “Siccin 7”… İlk ondaki yabancı filmler arasında dikkate değer tek film gene bir animasyon “Moana 2”. “Mufasa: Aslan Kral”, “Ters Yüz 2” ve “Vahşi Robot” ile birlikte yılın en iyi animasyonlarından biri.

NİTELİKLİ YAPIMLAR ARKA SIRALARDA

Yılın filmleri içinde nicelikle niteliği buluşturmayı başaranlar arasında yerli ve yabancı animasyonların başı çekmesi şaşırtıcı değil. Anlaşılan, her hafta bir kez sinemaya gitme alışkanlığını ekonomik nedenlerle terk eden seyirci, çocukları için bu fedakârlığa katlanıyor. Gişe kaygısının yanı sıra iyi film yapma çabasındaki yapımcılar/stüdyoları hayal kırıklığına uğratmayan yapımlar bizde de ‘box office’ listesinin görece üst sıralarında (ilk 100 içinde) yer aldı: yabancı yapımlardan “Dune: Çöl Gezegeni Bölüm 2” (Deniz Villneuve), “Glayatör 2” (Ridley Scott), “Joker: İkili Delilik” (Todd Phillips), “Furiosa: Bir Mad Max Destanı” (George Miller), “Beterböcek Beterböcek” (Tim Burton) ilk 50’nin içinde. Amerika’da büyük hasılat elde eden, ‘Oz Büyücüsü’ uyarlaması “Wicked” (Jon M. Chu) ise listeye 80’inci sırada girebilmiş. Seyircimizin müzikallerden pek hazzetmediğini biliriz. Bu andıklarımın hepsi de keyifle izlenen özenli yapımlar, ama benim kişisel listemde yer almıyorlar. Yalnızca iki film; listenin 35’inci sırasında yer alan “Zavallılar” (Yorgos Lanthimos) ve listeye 86’ncı sıradan girmeyi başaran iki İranlı yönetmenin imzasını taşıyan “En Sevdiğim Pastam” benim gözdelerim arasında.

İş yapma kaygısı taşıyan pek çok yerli yapım bu 100 filmin içinde. “Rafadan Tayfa”, “Kral Şakir”, “Üç Harfliler” ve benzerleri…  Televizyon ve platform dizilerinin kolaycılığına alışmış seyircinin beklentisine hitap ederek amaçlarına ulaşıyorlar. Bizim beğenip beğenmememiz umurlarında değil elbette... Bu ortamda nicelikle niteliği buluşturma kaygısı taşıyan “Zaferin Rengi” (Abdullah Oğuz), “Bir Cumhuriyet Şarkısı” (Yağız Alp Akaydın), “Cem Karaca’nın Gözyaşları” (Cem Karaca), “Mukadderat” (Nadim Güç), “Takıntılar” (Yunus Nihat Özcan) filmlerinin yapımcı ve yönetmenlerinin övgüyü hak ettiğini söylemeliyim. Seyirciden uzaklaşıp, içine kapanan sinemamızda ‘seyirci dostu’ filmlere çok ihtiyaç var. Bu filmlerle birlikte, Zeki Demirkubuz’un “Hayat”ının da 30.000’in üzerinde izleyici toplayarak ilk 100 film arasına girmesi sevindirici. Biyografik filmlere dönük ilginin artması, nitelikli güldürülerin sayısındaki artış yılın en belirgin özellikleri arasında.

SİNEMAMIZDA 2024’ÜN EN İYİLERİ

Kişisel listemi oluştururken  ‘box Office’i  bir ölçüt almadığımı belirtmeme gerek yok her halde. ‘Vizyon’ koşulu da aramadım. Çünkü bazı filmler 2023’te yapıldı, 24’te gösterime girdi. Bazıları 2024 yapımı ama yıl içinde gösterime girmedi, 2025’i bekledi; bazıları ise platformlarda gösterime girdi. Benim İlk üç sıramda, Almanya’da yaşayan genç yönetmen Ayşe Polat’ın -Alman ortak yapımı- “Kör Noktada” filmi, Zeki Demirkubuz’un ülkemizi Oscar yarışında temsil eden “Hayat”ı ile Ümit Ünal’ın “Evcilik”i yer alıyor. Üçü de emekçi sınıfın öykülerini anlatan, toplumsal olanla bireysel olanı çok iyi sentezlemiş, sinematografik dil açısından da usta anlatıcıların elinden çıktığını belli eden yapımlar. Mizahi ögelerle beslenen “Evcilik”, tıpkı Nadim Güç’ün “Mukadderat”, Tolga Örnek’in “Mucize Aynalar”,  Murat Fıratoğlu’nun “Hemme’nin Öldüğü Günlerden Biri” ve Yüksel Aksu’nun “Cem Karaca’nın Gözyaşları” gibi -görece- geniş seyirci kesimleri ile buluşma şansı olan başarılı yapımlar. Aslı Özge’nin “Faruk”, Eylem Kaftan’ın “Bir Gün 365 Saat” gibi belgeselle kurmacayı buluşturan filmleri, Salman Nacar’ın “Tereddüt Çizgisi”, Reha Erdem’in “Neandria”, Erkan Tahhuşoğlu’nun “Döngü”,  Türker Süer’in  “Gecenin Kıyısı”, Gürcan Keltek’in “Yeni Şafak Solarken”, Nehir Tuna’nın “Yurt”, Doğuş Algün’ün “Ölü Mevsim”, Sinan Kesova’nın “Büyük Kuşatma” gibi toplumsal sorunlara değinen ve öz-biçim tutarlılığı kaygısı taşıyan yapımlar da yılın en iyileri listesine girmeyi hak ediyor kanımca.

Ülkemizdeki sınıfsal çelişkileri irdeleyen, seyirciyi yaşadığımız hayatlar üstüne düşünmeye sevk eden yapımların sayısı fazla değil ne yazık ki. Genç yönetmenlerimizin çoğunluğu bireyciliğin doruklarında, ‘sanat filmi’ kalıpları içinde gezinmeyi tercih ediyor. Tabi, Vuslat Saraçoğlu’nun “Bildiğin Gibi Değil”, Ayçin Yeltan’ın “Fidan”, Ozan Yoleri’nin “Başlangıçlar”, Ceylan Özgün Özçelik’in “On Saniye”, Baran Gündüzalp’in “Rosinante” adlı filmleri gibi nitelikli istisnalar dışında… Geçen yılın hasatından geriye kalanlar bunlar, bana göre elbette. Erdem Tepegöz’ün “Kül”, Onur Ünlü’nün “Şımarık”, Murat Şeker’in “Çakallarla Dans 7” filmlerini henüz izlemediğimi de belirteyim… 220 filmlik bir üretim içinde 22 film, yani yüzde 10’luk bir oran azımsanmamalı. Çünkü aynı oran Amerika ya da Avrupa sinemaları için de geçerli, üç aşağı beş yukarı... Seyircinin sanatsal algısını ve beklentilerini belirleyen, kapitalizmin tüketim kültürünün bir sonucu… Yazımızın sınırlarına geldik dayandık. Yılın en iyi yabancı yapımlarına da haftaya bakarız…