Bir Türkiye resmi
Münih'teki Alte Pinakothek Müzesi'nde, rönesans döneminin Flaman ressamlarından Rogier Van der Weyden'in çok ünlü bir yapıtı sergileniyor: Bilge Kralların Tapınışı (1450-55). Aslında bir üçlü (triptik) olan resmin ilk çerçevesinde Cebrail'in Meryem'i tanrı tarafından seçildiği konusunda müjdelemesi, ortadaki büyük çerçevede İsa'nın doğumu ve kralların tapınışı, üçüncü çerçevedeyse bebek İsa'nın vaftizi anlatılıyor. Resim adını, "gökte beliren yıldızı takip ederek Nasıra'daki ahıra gelen ve İsa'ya hürmetlerini sunan üç bilge kral" anlatısından (orta çerçeve) alıyor.
Bu bir rönesans resmi olduğu için hem mekan detayları hem de figürlerin kıyafetleri epey ihtişamlı ve gösterişli. Yani sıfır yılının Kudüs topraklarındaki yaşam tarzıyla hiçbir ilgisi olmayan bir resme bakıyoruz. Bu resmi dönemdaşları arasında öne çıkaran özel bir detay var: Kadrajın tam ortasına denk gelen, Meryem'in arkasındaki sütunda asılı "çarmıha gerilmiş İsa" figürü. Yani İsa'nın doğum anını anlatan bir resimde, bu karakterin nasıl öldüğüne dair anakronik (zaman çizgisine uymayan) bir unsur görüyoruz.
Van der Weyden, internette bazen "tarihte ilk spoiler (sürprizbozan)" başlığıyla alay konusu edilen resmindeki bu haçı oraya yanlışlıkla yerleştirmedi elbette. Kaldı ki, yanlışlıkla yapmış olsaydı bile, sonradan değiştirme olanağı vardı. Demek ki, günümüze kadar bu şekilde gelen yaklaşık 500 yıllık bu resimdeki çarmıh görüntüsü bir hata ya da basitçe hikayenin sonunu açık eden bir spoiler unsuru değil. Tam tersine, Van der Weyden'in anlatımsal tavrına dair çok iyi bir örnekle karşı karşıyayız: Sinema ve fotoğrafta "resimsellik" (pitoresk) dediğimiz şeyin tersine çevrilmiş bir versiyonu, tuval üzerinde "sinematografik" bir uygulama. Ressam, doğumun kutsanmasına tanıklık eden seyirciye öykünün sonunu da anımsatarak, tüm olay dizisini belli bir tarihsel çerçevede ele alması gerektiğini vurguluyor.
∗∗∗
Bugünün Türkiyesi, Van der Weyden'in resmindekini fazlasıyla andıran bir anlatı çerçevesi oluşturuyor. Örneğin "bay başgan" çıkıp "Gençler unutmayın, 2028'den sonra yeni bir İstanbul, yeni bir Türkiye inşa edeceğiz." derken, Milli Eğitim Bakanı çocuklar Fatiha'yı öğrensin diye müfredat değişikliği yaptıklarını söylerken hepimiz biliyoruz ki, AKP gibi bir partinin iktidarda olduğu bir ülkenin kendisine de, dünyaya da bir hayrı olmayacaktır.
Çeyrek asırda çizilen AKP resmi, bunca yalan dolana, bunca kutsallaştırmaya rağmen, demokrasinin, temel hak ve özgürlüklerin, emekçilerin, gençlerin, zeytinliklerden sokak hayvanlarına dek tüm canlıların karanlık geleceğini gösteriyor. Hem de zarif bir estetik tavırla değil, bağıra bağıra!
∗∗∗
Ben bu yazıyı yazarken, üç BirGün emekçisi arkadaşımızın gözaltına alındığı haberi geldi. Berkant Gültekin, Uğur Koç ve Yaşar Gökdemir, Kafka'yı kıskandıracak bir “Nasıl olur da siz bu ziyaretin haberini yaparsınız?!” absürdlüğüyle karşı karşıyalar.