Bir zamanlar yılbaşı
Çocukken, çatıları kardan görünmeyen evleri, Noel Baba’sı, geyikleri ve kızak yapan çocuklarıyla dolu simli yılbaşı kartpostallarını çok severdim. Hâlâ da çok severim.
Zaman zaman internette önüme düşünce, Ankara’da geçirdiğimiz yılbaşı akşamları gelir aklıma. Gazetelerin sayfa sayfa yer ayırdıkları TRT Televizyonu Yılbaşı Programı, gece saat 24.00’te çıkacak dansözün kim olacağı, TRT denetiminin yılda bir kez izin verdiği arabeskin kralı Orhan Gencebay, sanat güneşimiz Zeki Müren’den yeni yıl mesajı, parodiler, skeçler…
Güzel günlerdi. Gerçekten de gelen yeni yıl ile birlikte samimi ve sahici bir umut taşırdık içimizde. Uzunca bir süre okul defterlerimize, mektuplarımıza eski yılın tarihini atar, yeni yıla hemen uyum sağlayamazdık. O senenin en çok dinlenen şarkıları, plak evlerinden alınan listeler, radyo programcıları ve müzik yazarlarının da görüşleri alınarak Hey, Gong, Ses gibi magazin dergilerinde yayınlanır, dönemin ünlü isimleri TRT Arı Stüdyosu’nda bir araya gelip sevgili dostum Ömer Önder’in piyanosu eşliğinde bir yılbaşı şarkısı seslendirirdi.
O zamanlar yılbaşı bir eğlence, bir umuttu. Ne damda Noel Baba’yı kovmak için bekleyen yaşlı, sakallı meczuplar vardı, ne internet fenomenleri ne de Alpay Öcalan gibi maganda vekiller. Profesörler, şairler, parti başkanları vardı ve birbirlerine sayın diye hitap eden siyasetçiler. Yine isteyen namazını kılar, orucunu tutardı ama bunu bir gösteriye dönüştürmezdi. Mesleğindeki başarısı nedeniyle tanınan, ünlü olan insanlar vardı. Bunlar müzisyen, yazar, futbolcu ve oyuncular olurdu genellikle. Her maç sonrası televizyonlarda aynı şeyleri konuşan zevzek futbol yorumcuları da yoktu, neredeyse teşhirciliğe dönüşen fotoğraf paylaşma da.
∗∗∗
Artık başka bir dünya var ve ben bu dünyaya uyum sağlamakta çok zorlanıyorum. Özellikle mesleğimle ilgili bir yabancılaşma yaşıyorum desem, yanlış olmaz. Müziği, müzisyenliği, zaman zaman sahnede olmayı çok seviyorum. Şarkı söylemekten ziyade kendimi bu yolla anlatmayı seviyorum. Ama her geçen gün daha zor geliyor bu iş bana. Bana zor gelmesi önemli değil; ben az çok yapacağımı yaptım ama çok değerli şarkı yazarı, genç müzisyenler var. Onların da benim gibi zorlanmasını hiç istemiyorum. Ama piyasanın bu vahşi koşullarıyla mücadele etmek o kadar zor ki… Zaman zaman bu genç arkadaşlarımla bir araya geliyoruz, ya bir kuliste ya da bir sohbet ortamında. Birçoğu çalacak sahne bulamamaktan şikayetçi, birçoğu belediyelerin sadece popüler isimlere yer vermesinden.
∗∗∗
Birçoğu yapımcıların yapmak istediği sözleşmelerin ağırlığından dolayı kendi küçük ama bağımsız yapım firmalarını kurmuş ya da kurma hazırlığında. Bu genç müzisyenlerin ortak yönü, kendi müziklerini yapmak konusundaki kararlılığı. Bunun için kendi aralarındaki yardımlaşma görülmeye değer. Birbirlerine vokal yapıyorlar, kayıtlarda enstrüman çalıyorlar, miks-masteringi de aynı şekilde hallediyorlar. Müzikten kazandıkları -az da olsa- parayı yine müziğe yatırarak mikrofon, pedal, enstrüman gibi müzik ekipmanlarına yatırıyorlar. İşleri çok zor ama bir o kadar da değerli. 2025 yılında yolları açık olsun. Siz değerli okuyucularıma da sevdiklerinizle beraber mutlu, sağlıklı bir yıl diliyorum.
Kalın sağlıcakla…