Google Play Store
App Store

Elinizdeki (ekranınızdaki) BirGün, gazetenin yirmi ikinci 14 Nisan sayısı. 21 yılımızı bitirdik dün ve bugün, 22. yılımızın ilk günündeyiz.

Bu yazı mutlu, gönençli bir doğum günü yazısı değil. Künyesinde yayın hayatına başlama tarihi 14 Nisan 2004 tarihi olsa da ömrü 21 yıl değil; henüz doğuyor ve binlerce yaşında. BirGün, kadim zamanlardan bu yana devam eden bir sürecin taşıyıcılarından biri olarak ortaya çıkmıştı ve sırtındaki sorumlulukla geçirdi bu yirmi bir yılı.

BirGün, öncelikle “haberdar etmeyi” temel ilke edinenlerin gazetesi olmak için kuruldu. İnsan, diğer insanı haberdar edince hayatta kalabildi doğada. Gerçek ve doğru bilginin iletilebilmesiyle “insanlık” olabildi. 21 yılda yayınlanmış tüm haberlere dönüp baksanız, bir tane bile “yalan” haber bulamazsınız gazetede. Yanlış haber yapılmış olabilir, ki oldu da ve hemen özür dilendi ama bile isteye, okuru/halkı yanlış yönlendirmek için üretilmiş tek bir haber bulmak mümkün değil gazetede. BirGün muhabirlerinin hemen her yıl ödüllendirilmesi de gazetenin gerçekten ve doğrudan yana olduğunun göstergelerinden biri.

∗∗∗

Üstelik BirGün bu ilkeyi “hakikat sonrası” dönemde sürdürebildi. Dahası gözlerini “yalan çağına” açan, şimdi yirmili yaşlarında ya da Birgün yayın hayatına başladığında ilkokul çağında ya var ya yok olan, İsmail Arı, Havva Gümüşkaya, Deniz Güngör, İlayda Kaya, Sibel Bahçetepe, Özgür Çeliktürk, Sarya Toprak, Mustafa Mert Bildircin gibi her yıl gazetecilik ödüllerini toplayan “genç” muhabirleriyle ve Timur Soykan gibi mesleğin yüz akı abileriyle birlikte başardılar. Demek ki BirGün, hem “gerçek ve doğru” haber veriyor, hem de “gerçekten ve doğrudan” yana haberciler yetiştiriyor.

İkincileyin, ilk sayısından bu yana, BirGün bir “fikrin” taşıyıcısı oldu. BirGün, özgürlük, eşitlik ve dayanışmayı savunanların gazetesi. Kimi zaman “falan kişi de bir zamanlar sizde yazmış” diye eleştirenler, tutarsızlıkla suçlayanlar olur. Evet deriz, bir zamanlar yazdı ama aramızda duramadı. BirGün bir “turnusol” işlevi de görür çünkü. BirGün, taşıdığı fikri savunanlara sayfalarını açar, sonra o fikrin altında ezilenler, o fikri taşıyamayanlar, BirGün aracılığıyla “meşhur” olmak isteyenler dökülür, giderler. Susturulmak istenenlere de sayfalarını açtı BirGün ve onlara kendilerini ifade etme olanağı verdi. Bundan da hiç gocunmadı.

Üçüncüleyin, BirGün’ün ilk iki özelliğinin garantisi olan gücü ise kelimenin tam anlamıyla “halkın gazetesi” olmasında yatıyor. BirGün’ü halk kurdu, bu memleketin insanları. BirGün’ü kuran ve yaşatan, dişinden tırnağından artırdığını dayanışmaya ekleyenlerdi. İşçisinden köylüsüne, öğretmeninden işverenine, doktorundan mühendisine hesabını sormadan gücü yettiğince karşıladı masrafları. İlk yıllarda kapandı kapanacak diye fal açanlara inat köşe yazarları başka yerden aldıkları maaşlarından artırarak tek geçim kaynağı gazete olan gazete emekçilerinin maaşlarını ödediler. Kendi gazetecisinin emek hakkı için yaptığı iş bırakma eylemini haberleştirirken bir an bile düşünmeyenlerin gazetesi olmak; ancak bir fikri, o fikrin verdiği ahlaki sorumluluğu taşımakla mümkün. Tek sermayesi okurları olan bir gazete olarak BirGün, sadece Türkiye için değil, dünya için de örnek olmayı sürdürüyor.

∗∗∗

Bir kişi ya da grubun sermaye gücüne dayanmadığı için, editöryal sorumluluğu sadece okuruna karşı duyan bir gazete olmanın özgüveni ve disiplini ile yayınlanıyor BirGün. Böylece, muhabir olarak katılanların yayın kurulunda görev aldıkları bir gazete oldu BirGün. Uğur (Koç) 25, Berkant (Gültekin) 26 yaşlarındaydılar Gezi zamanı BirGün’e başladıklarında. İbrahim (Varlı) otuzlarının, Yaşar (Aydın) kırklarının başındaydı. Muhabir olarak başladılar, şimdi yayın kurulunu temsil ediyorlar ve sonra onlardan da daha gençler gelecek. “Asırlık çınarımız” İlker Yaşar ile daha otuzlarındaki Mustafa (Kömüş) her gün yeni bir BirGün diye didişerek çıkarıyorlar gazeteyi.

BirGün’ün yirmi bir yıllık tarihi boyunca tirajındaki iniş çıkışlar, tanınırlığındaki değişim, Türkiye’nin ve dünyanın bu yıllar boyunca değişimiyle dolaysızca bağlantılı. Bugün, bağımsız/dijital medyada haberleri en çok alıntılanan, sosyal medyada haber içerikleri en çok paylaşılan gazetelerin baş sıralarında yer alması da boşuna değil. “BirGün yazdıysa doğrudur”, doğru olduğu için öyle.

Kurumları insan ömrünün özellikleriyle anlamaya çalışmanın sakıncaları var. Doğum, çocukluk, ergenlik, gençlik, yetişkinlik, yaşlılık ve ölüm diye devrelenir ya insan ömrü, aynı dönemlendirmeyi kurumlara da yapmak yaygındır. Kimi kurum yaşlılığıyla övünür, yüzyılı aşkın tecrübe diye; kimi ise gençliğiyle, taze bir soluk getiriyoruz diye. Her iki bakış da içinde ölümü taşır, kaçınılmaz olarak.

BirGün ise bir kurum değil; vardık, varız, varolacağız diyenlerin sesi. Kendinden önce başlayıp, kendisinin de katıldığı büyük bir akışın bileşeni. Gerçek, doğru ve ahlaki olanın mücadelesini, özgürlük, eşitlik ve dayanışmanın savunuculuğunu üstlenenlerin tarihsel uğrağı. Aynı anda hem çok genç, hem de bin yıllar yaşındayız. Henüz doğmadık ve çoktan yaşlandık. BirGün, bir gün mutlaka, diyenlerin gazetesi.