Google Play Store
App Store

Ortadoğu’da ve Türkiye’de birbirleriyle bağlantılı ilerleyen süreçlerde yeni bir evredeyiz. Türkiye’deki süreç Suriye’ye endeksli, Suriye’deki de Ortadoğu’ya. Oyun kurucu aktör ABD, oyuncular rol kapmaya çalışıyor.

Birinci aşama bitti, ikinci aşama başladı: Fotoğrafın bütününe bakmalı
Şara (sağda) ABD’nin Ankara Büyükelçisi Barrack (solda) ile İstanbul’da görüşmüştü. (Fotoğraf: AA)

Ortadoğu’da ve Türkiye’de birbirleriyle bağlantılı ilerleyen süreçlerde yeni bir evredeyiz. Bölgedeki sancının etkisiyle Türkiye’de bir yıl önce başlatılan süreçte 26 Ekim itibariyle ikinci aşamaya geçildi. 7 Ekim 2023 itibariyle Ortadoğu’da başlayan sürecin ilk aşaması ise 13 Ekim’de geride kaldı. Birbirine paralel ilerleyen her iki süreçte de birinci aşamalar geride kalsa da yeni dönem sancılara gebe. Her iki tabloda da aktörlerin hesapları, beklentileri farklı. Sancının kaynağı da bundan kaynaklı.

İlk aşama: ABD-İsrail ittifakı 7 Ekim 2023 Hamas saldırısı sonrası dünyanın gözleri önünde kanlı bir yol temizliğine kalkıştı. Savaşlarla, bombalarla, saldırılarla bölgede eş zamanlı bir süreç işletildi. Gazze, Lübnan, Suriye, İran ve Irak silah zoruyla hizaya çekildi. Hamas, Hizbullah, Esad yönetimi, Haşdi Şabi devreden çıkarıldı. Yemen ve Katar dahi bombalandı. İran’a açılan 12 gün savaşı Netanyahu ve Trump’ın gözlerini nasıl da karartabileceğini gösterdi. 13 Ekim’deki ateşkeslere rağmen İsrail’in Lübnan’a, Suriye’ye, Gazze’ye saldırıları devam etse de şimdi yeni bir döneme geçildi.

İkinci aşama: Trump’tan Merz’e, Erdoğan’dan Sisi’ye ve Körfez Arap şeyhlerine 20’den fazla liderin katıldığı 29 Ekim’deki Şarm El Şeyh’te imzalanan anlaşmayla başladı. Masa üstünde bir imza olsa da sancılara gebe süreçte çatışmalar, krizler, gerilimler iç içe. “Havuç-sopa stratejisi” devrede. “Yeni Ortadoğu”nun nasıl şekilleneceğiyle ilgili “muktedir aktörler” arasında tam bir uzlaşı sağlanabilmiş değil. Bunun da ötesinde “muzaffer cephe”nin dışındaki aktörlerin varlığı ve direnci istenilen adımların istenilen hızda atılmasının önünde büyük engel. Ancak tüm aktörlerin ağzında "Yeni Ortadoğu" söylemi var. Öyle ki Trump, Gazze anlaşması öncesi İsrail Parlamentosu Knesset'te yaptığı konuşmada, "yeni bir Ortadoğu'da tarihi bir şafak" yaşandığını ilan etti.

'Yeni Ortadoğu' bir ABD projesi: Yeni Ortadoğu denilen meftun bir Amerikan ve de İsrail projesi. ABD’nin inşa etmek istediği "yeni düzen" kendisinin ve İsrail çıkarlarını önceleyen dikensiz bir Ortadoğu projeksiyonundan ibaret. İsrail’e ve kendi çıkarlarına engel olarak görülen İran, Hamas, Hizbullah gibi aktörlerin devre dışı bırakıldığı, İsrail ve ABD’nin kurduğu düzene biat eden bir bölgesel tasarım söz konusu. ABD emperyalizmi Hint-Pasifik seferine çıkarken Ortadoğu’nun sadık vekillere teslim edildiği bir senaryo hayalinde. İsrail ve kendisi ile uyumlu liderler, rejimler üzerinden Ortadoğu’nun kontrolünü sağlama alma niyetinde.

Barrack'ın çizdiği yol haritası: ABD’nin sadece Türkiye ve Suriye elçisi değil aynı zamanda Ortadoğu sorumlusu da olan Tom Barrack, aktörlerin Amerikan planına “entegrasyonu” için Kafkasya’dan Akdeniz Havzası’na geniş bir alanda bölgede mekik dokuyor. Hemen her gün farklı bir başkentte. Beyrut’tan Amman’a, Şam’dan Ankara’ya girmediği kapı yok. Bahreyn’in başkenti Manama’daki forumda yeni dönemin ipuçlarını şu sözlerle veriyor: “Türkiye ve İsrail savaşmayacak. Hazar Denizi’nden Akdeniz’e kadar bir işbirliği göreceksiniz.” Mehmet Ali Güller’in de Cumhuriyet’teki yazısında vurguladığı gibi, “ABD, inşa etmeye çalıştığı İsrail hegemonyasında yeni Ortadoğu düzeninde, Türkiye-İsrail merkezli bir cephe inşa etmeye çalışıyor. Bu cephede Azerbaycan’ın, dört ülkedeki Kürt örgütlerinin, Irak ve Suriye’deki bazı Arap aşiretlerinin ve Körfez sermayesinin olmasını istiyor.”

Yol haritasındaki pürüzler: ABD ve İsrail sahada istediğini önemli oranda elde etse de sürecin dizaynında engebelerle karşı karşıya. Hamas’sız Gazze, Hizbullah’sız Lübnan, İran’sız bir Ortadoğu tasavvuru istenilen şekilde ilerlemiyor. ABD Elçisi Tom Barrack’ın Hizbullah’ı silahsızlandırma girişimleri şu ana kadar tutmadı. Hamas’ın silahsızlandırılmasında da yol alınmış değil, öyle ki Trump, eğer bırakmazlarsa onları kendilerinin silahsızlandıracağı yönünde tehditler savuruyor. Suriye’de de mesafe alınsa da SDG ile Şam’ın entegrasyonu konusunda taraflar arasında arabuluculuğunu sürdürüyor. Barrack, SDG ile ‘ortak noktaya yaklaştıklarını’ söylerken Ahmet Eş Şara (Colani) haftaya beyaz Saray’da ağırlanacak.

Adı konmayan süreçte 2'inci aşama: Ortadoğu düzleminde bunlar olurken içerideki Suriye'ye endekslenen içerideki “yerli” ve “milli” sürecin ilk evresi tamamlanırken, ikinci aşama fiilen başladı. Ancak taşlar yerine oturmuş değil. SDG’nin entegrasyonuna yönelik anlaşmazlıklar Türkiye’deki süreci de temelden etkiliyor. Gerek AKP, iktidar ve Saray çevresi gerekse de DEM ve Kürt hareketinin tüm bileşenleri söz birliği etmişlercesine içerideki sürecin dışarıdaki süreçle paralel ilerlediğini söylüyor. Haliyle içerideki süreçte ilk aşama geride kalırken ikinci aşamaya yönelik belirsizlikler ve de kuşkular sürüyor.

Ortakların beklentiler farklı: DEM yetkilileri, Kürt hareketi temsilcileri, HDK ittifakındaki partilerin sözcüleri de rejimin adım atmamasından, süreci yokuşa sürme girişiminden yakınıyor, Saray’ın oyunlar çevirdiğinden bahsediyor. Şaşırtıcı değil zira Berkant Gültekin cumartesi günkü BirGün yazısında vurguladığı üzere aktörlerin sürece yükledikleri anlamlar farklı. Haliyle beklentiler de ayrışıyor. Yüzünü Ortadoğu’ya dönmüş bir iktidar ve Kürt hareketi söz konusu. Belki de tek ortak noktaları burası. Rejim ABD’nin Ortadoğu planlarında kendisine yer kapmaya çalışırken Kürt hareketi de Suriye’deki kazanımları öncelemiş halde.

Tablo net, Saray süreci oyalıyor: Beklentiler, hesaplar farklı olunca süreçte arzulananlar farklılaşıyor. Meclis’te kurulan komisyonun üyelerinden Emek Partisi vekili İskender Bayhan Evrensel’e verdiği mülakatta sürece dair sıkıntılara şöyle değiniyor: “Süreç komisyonunun son toplantısı yine kapalı oturumla geçti. Ne yeni bir bilgi, ne ikinci aşamaya dair somut bir plan, ne de yol haritası var. Bakanların kamuoyu önünde söyleyemediklerini içeride dile getirmeleri dışında hiçbir ilerleme yok. Tablo net: Saray, süreci tıkıyor. Cumhur İttifakı’nın Saray kanadı, yalnızca “silah bırakma” eksenine sıkışmış, isteksiz ve oyalamacı bir çizgide. Hiçbir başlıkta adım yok. Suriye’deki gelişmeler, iktidarın bahanelerini geçersiz kıldı. Saray, bu süreci artık Suriye bahanesiyle erteleyemez.”

Adım yok çünkü süreç Suriye endeksli: Evet, “hiçbir başlıkta adım yok” çünkü süreç tamamıyla Suriye ve Ortadoğu endeksli. Alelacele pişirilen sürecin de ana motivasyonu içerideki barış ve demokrasi sevdası değil, Suriye’ye ve Ortadoğu’nun yeni denkleminde yer alma isteğiydi. Tek adam rejimi muhalefete yönelik baskıyı tırmandırırken Kürt meselesi üzerinden beklentiler yaratarak “iç cephesini” tahkim etmenin peşinde. Haliyle, “Suriye’deki gelişmeler, iktidarın bahanelerini geçersiz kılsa” da rejimin demokratikleşme gibi derdi yok. Bu gerçeklik ortadayken Sabah’a röportaj veren Ahmet Türk, çözüm sürecine büyük bir fotoğraf olarak bakmak gerektiğini, bunun Ortadoğu’nun demokratikleşmesinin önünü açacak büyük bir proje olduğunu söylemesi “fotoğrafın bütünün” görülmediğinin işareti.

Oyun ABD'nin, oyuncular belli: 7 Ekim saldırısı Ortadoğu için bir dönüm noktasıydı. Trump’tan Barrack’a, Netanyahu’dan Erdoğan ve Kürt  hareketine hemen herkes “yeni Ortadoğu”dan bahsediyor. Ahmet Türk’ün de vurguladığı gibi bölgede büyük bir Ortadoğu projesi var. Fotoğrafın bütünü de burada! Emperyalistlerden “meşruiyet” alan rejimin planları da bu çerçevenin dışına taşamaz.