Birleşik Krallık’ta genel seçimler: Muhafazakarların iflası, heyecan yaratmayan İşçi Partisi ve yükselen aşırı sağcı popülizm
Birleşik Krallık’ta bugün genel seçimler yapılıyor. 14 yıldır muhalefette olan İşçi Partisi’nin ezici bir çoğunlukla iktidara geleceği kesin görülüyor. Seçime bir gün kala yayınlanan son kamuoyu yoklamalarında İşçi Partisi, şu sırada iktidarda olan Muhafazakar Parti’nin hala 15-20 puan ilerisinde. Muhafazakar Parti’nin içine düştüğü durum alay konusu olmaya başladı. Bazı yorumcular ülkede Muhafazakarlar da dahil, iktidarın 14 yıllık sicilini savunan kimsenin kalmadığı şakasını yapıyorlar.
İşçi Partisi’nin en büyük şansı Muhafazakar Parti’nin sadece politikaları açısından değil, ahlaken de tamamen iflas etmiş durumda olması.
Avrupa Birliği’nden çıkma kararının (Brexit) etkilerini yavaş yavaş göstermesi, bunun ve ancak son sıralarda dizginlenen yüksek enflasyonun neden olduğu ciddi geçim krizi, ulusal sağlık sisteminin içine sokulduğu kriz, pandemi döneminin iyi yönetilememesi, ve bütün bunlar olurken Muhafazakar Parti içindeki hizipler arasındaki mücadelenin kontroldan çıkması, son beş yıl içinde dört kere başbakan değiştirmek zorunda kalmaları Muhafazakar Parti’yi seçilemez bir duruma getirdi.
Saygın bir araştırma kurumuna göre (Institute of Fiscal Studies), ülkedeki gerçek ücretler Muhafazakarların iktidara geldiği 2010 yılı düzeyinde. 2010 yılından bugüne, kişi başına ekonomik büyüme, önceki 16 yıla kıyasla 10 kat daha düşük. Uzmanlara göre, Brexit nedeniyle ekonomik üretkenliğin uzun vadede %4 azalacağı, ihracat ve ithalatın da %15 düşeceği tahmin ediliyor.
Son 14 yılda işçi hakları sürekli geriledi, işçi sendikalarının yetkileri tırpanlandı, gösteri ve protesto hakları sınırlandı. Yeterli yatırım ve desteğin sağlanmadığı kamu hizmetleri, özellikle de bir dönemin en çok gurur duyulan ulusal sağlık sistemi dizlerinin üstüne çökmüş durumda. Bir zamanlar birer mini refah devleti işlevi gören yerel yönetimler iflas etmiş halde. Üniversiteler birer pazarlama kurumuna dönüşmüş durumda. Üniversite eğitimi almak isteyenler, geri ödemesi yıllar sürecek ağır bir borç yükü altına girmek zorunda. Bugünün gençlerinin ebeveynlerinin yaşam düzeyine erişebilmelerine neredeyse imkansız gözüyle bakılıyor. Bütün bunların yanısıra, iktidarda, halka sürekli yalan söyleyen, bu yalanlar ortaya çıkınca da pişkinliğini koruyan bir kültür gelişti. Muhafazakar Parti’deki bu çürüme bugün seçmen tarafından reddedilmesinin ana nedeni.
HEYECAN YARATMAYAN ‘DEĞİŞİM’
Buna karşılık, olası bir İşçi Partisi iktidarının da pek bir heyecan yaratmadığı görülüyor. ‘Değişim’ sloganı ile kampanya yürüten İşçi Partisi mümkün olduğu kadar az değişim vaat eden bir programı benimsemiş durumda. İster kamu harcamalarının arttırılmasında, ister sosyal reform talepleri veya iflas etmiş durumdaki yerel yönetimlere destek konusunda seçmene verilen mesaj çok net: fazla bir şey beklemeyin.
Sıfır karbon hedefiyle yeşil ekonomiye geçiş için vaadedilen 28 milyar sterlinlik yatırım programından vazgeçildi. ‘Çalışanlar için Yeni Sözleşme’ adıyla ilan edilen ve işçi haklarının genişletilmesini hedefleyen program sulandırılma tehdidi altında. Partinin önde gelen bazı isimlerinin bu sözleşmenin ‘yumuşatılacağı’ yönünde işveren temsilcilerine güvence vermek amacıyla görüşmeler yaptıkları söyleniyor. Seçmenin yüzde 57’si, kamu hizmetlerinin geliştirilmesi için kullanılması amacıyla, gelir vergilerinde yapılacak bir artışı kabul edebileceklerini belirtmesine karşın vergi konusu bir tabu halinde. Ulusal sağlık hizmetlerine yatırım yapılacağı vaadediliyor fakat sistemin bazı parçalarının özelleştirilmesi yönündeki sürecin durdurulacağı, ya da tersine çevrileceği konusunda söylenen tek söz yok.
Geçtiğimiz Kasım ayından bu yana tüm ülkede Filistin halkıyla dayanışma için defalarca devasa gösteriler düzenlenmiş olmasına rağmen, İşçi Partisi liderliği İsrail’deki Netanyahu yönetiminin Gazze halkına karşı yürüttüğü soykırım girişimini lanetlemeyi reddediyor. Buna karşın, siyonizmi eleştiren partinin sol kanadı anti-semitizm ile suçlanarak büyük ölçüde tasfiye edildi. Birçok seçim bölgesinde ön seçim yapılmayarak adaylar merkez tarafından belirlendi ve bu, sol adayların engellenmesi amacıyla kullanıldı. Partinin bir önceki lideri Jeremy Corbyn dışlandı ve bu seçimlere bağımsız aday olarak giriyor.
Tüm bunlar hem İşçi Partisi tabanında, hem de seçmen arasında hoşnutsuzluk yaratmış durumda. Partilerin beğenilme endeksinde şu andaki Keir Starmer liderliğindeki İşçi Partisi, bir önceki Jeremy Corbyn liderliğindeki dönemin gerisinde görülüyor. Sıkça dile getirilen bir şaka da İşçi Partisine oy vermeyeceklerin İşçi Partililer olacağı şeklinde.
İFLAS EDEN MUHAFAZAKARLAR
Bir yanda iflas etmiş durumdaki Muhafazakarlar, diğer yanda iktidara gelecek olsa da pek bir heyecan yaratmayan İşçi Partisi var önümüzde. Dolayısıyla oldukça sönük bir seçim kampanyası yaşandı. Yoklamalar 18-34 yaş grubunda seçime kalımın son yılların en düşük düzeyinde olacağını gösteriyor.
Seçmendeki bu ilgisizlik ya da apati ise tehlikeli bir kapıyı aralamış durumda. Göçmen karşıtlığı ve sağ popülist politikalarıyla aşırı sağcı Reform Partisi kamuoyu yoklamalarında %17’ye kadar yükselmiş ve üçüncü parti durumuna gelmiş görünüyor. Bu oranı sandıkta yakalayabilecekleri belirsiz ama ülke tarihinde ilk kez aşırı sağcı temsilcilerin parlamentoya gireceği anlaşılıyor.
Bu seçimin soncu hemen hemen belli. Asıl tartışma seçimin hemen ardından yeni İşçi Partisi hükümetinin politikaları, Muhafazakar Parti’nin infilak edip etmeyeceği ve aşırı sağcı Reform Partisi’nin ülke siyasetinde ne derece etkili olacağı üzerinde başlayacak.