Google Play Store
App Store

VIJAY PRASHAD – Tarihçi, Ortadoğu Uzmanı ABD Başkanı Donald Trump, en sevdiği televizyon programının, Fox & Friends (Fox ve Dostları) olduğunu saklamıyor. Program ABD’li yayın kuruluşu Fox Haber Kanalı’nın sabah kuşağında yayınlanıyor. 2001’de yayın hayatına başlayan program, Barack Obama döneminde muhafazakârların nabzı oldu. 2008’de Obama’nın seçilmesiyle finansal krizin birleşimi, Çay Partisi hareketinin tetikleyicisi oldu.  Çay […]

Birleşmiş Milletler’e atanan sunucu

VIJAY PRASHAD – Tarihçi, Ortadoğu Uzmanı

ABD Başkanı Donald Trump, en sevdiği televizyon programının, Fox & Friends (Fox ve Dostları) olduğunu saklamıyor. Program ABD’li yayın kuruluşu Fox Haber Kanalı’nın sabah kuşağında yayınlanıyor. 2001’de yayın hayatına başlayan program, Barack Obama döneminde muhafazakârların nabzı oldu. 2008’de Obama’nın seçilmesiyle finansal krizin birleşimi, Çay Partisi hareketinin tetikleyicisi oldu.  Çay Partisi, çağ dışı ırkçılarla, işlerinin taşere edilmesi ve evlerinin değerinin düşüşüyle öfkelenenleri  bir araya getirdi. Bu kişiler, her sabah, “Fox ve Dostları”nı izlemek için hiçbir filtresi ve hakikate bağlılığı olmayan Fox Haber’i açıyorlar. Trump, bu programın en sadık izleyicilerinden biri oldu. Programın formatı basitti: Üç sunucu sohbet ediyor ve konukları ağırlıyordu. Sohbet enerjikti ve hakikatle ilgili bir kaygı yoktu. Programın sunucularından biri kariyerine ekonomi muhabiri olarak başlayan Heather Nauert’ti. Son olarak Birleşmiş Milletler’in (BM) ABD Büyükelçiliğine aday gösterilen Nauert’in ülke dışında muhabirlik deneyimi yok. Ona bu makamı getiren, Trump’ın en sevdiği televizyon programının sunucularından olması. Onu önce Trump’la beraber Washington’a getiren de; şimdi New York’a ABD hükümetinin en ön plandaki çalışanlarından biri olarak gönderen de bu gerçek. Trump Nauert’in programının sadece hayranı değil aynı zamanda parçasıydı. Haftada bir programı arayıp sunucularla düşüncelerini paylaşırdı. Trump ne söylemek isterse söylerdi. Örneğin, Obama’nın ABD’de doğmadığını, Robert De Niro’nun “gezegendeki en parlak ampul” olmadığını ve kendisinin ırkçı olmadığını… Trump’ın Fox ve Dostları’yla telefon konuşmaları bitmedi. Son olarak programı kendi başkanlığına “A artı” notu vermek için aradı. “Kimse benim yapmayı başardıklarımı yapamazdı” dedi. 

Yapmayı başardığı şeylerden biri Nauert’i ABD Dışişleri Bakanlığı’na Sözcü olarak atamaktı. Nauert, şimdi, BM’ye gidebilir. Trump’ın aday göstermesi sonrası Senato’da onay oturumundan geçmesi gerekiyor. Bu oturumda senatörler adayın dış politika görüşleri ve deneyimini sorguluyor. Nauert’in gafları çok; çoğu uygunsuz ve sağırca… Fakat büyük ihtimalle onay sürecini geçerek ABD’nin BM Büyükelçisi olacak. Trump yönetimindeki kimsenin onu desteklemek konusunda tereddüt etmeyecek olmasının nedeni, perde arkasında BM Büyükelçisinin rolünü aşağı çekmek isteyen güçlü adamların varlığı. Bu kişiler, kendi hırsları için Nauert’i kukla olarak kullanacaklar. 

Trump’ın şimdiki Ulusal Güvenlik Danışmanı John Bolton, ABD’nin eski BM Temsilcisi. Bolton, kendi ağzıyla BM binasındaki 10 katın ortadan kaybolmasını sorun etmeyeceğini söylemişti. Bu Bolton gibi kişilerin BM ve çeşitli kurumlara duyduğu öfkenin yansıması. Çok ulusluluğa inanmıyorlar ve ABD politikalarını, BM Güvenlik Konseyi’ndeki oy sahibi ülkelerin kontrolü olmaksızın uygulamak istiyorlar. Bolton ve müttefikleri, BM’yi uzun süredir aşağılıyorlar. BM’yi aşağılama geleneği, Daniel Patrick Moynihan’ın Richard Nixon tarafından 1970’lerde, BM’nin güvenilirliğini yok etmek için BM Büyükelçisi olarak atanmasına dayanıyor. 

Bu atama Trump’ın şu andaki BM Büyükelçisi Nikki Haley’i, kurumla ve Güvenlik Konseyi’nde başı çeken devletlerle bağları tamir etsin diye ataması gibi değildi. Haley elinden geleni yaptı fakat bu yeterli değildi. Haley’in karakteri onu bir yıkım güllesi olmaktan alı koydu, fakat sürdürdüğü politikalar ABD’nin izolasyonunu ileri taşıdı, bu da Trump için BM’yi ciddiye almaması gerektiğine dair bir onay anlamına geldi. Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Bolton, AB Büyükelçisini Başkan’ın kabinesinden çıkarmaya iten de bu saygısızlıktı. BM Büyükelçisi, Pompeo ve Bolton’a tabii kılınarak, ABD Dış politikasını belirleme alanı bu ikiliye verecek. Bu, BM’deki diğer ülkelerin elçilerinin ABD’li meslektaşlarını ciddiye almamalarının yanı sıra, Washington’daki Büyükelçiliklerinin bu iki adamla hızla bağlar kurması anlamına gelir. Haley’in istifası ve Nauert gibi birinin yükseltilmesi, Pompeo ve Bolton’ın başkasının müdahalesi olmaksızın dış politikayı yürütecekleri anlamına geliyor.

Savaşa girmeye istekli bu iki adam, “tiranlık üçlüsü” dedikleri Küba, Nikaragua ve Venezuela’ya, ABD’nin “hilekar devletler“ dedikleri İran ve Kuzey Kore’ye saldırmak için daha sert bastıracaklar. 

Trump’ın Özel Kalemi John Kelly Aralık ayının sonunda Beyaz Saray’dan ayrılacağını açıkladı, tüm göstergeler Trump’ın bu göreve kendisine tamamen bağlı bir kişiyi getireceğine işaret ediyor. Bu Trump’ın yöntemi haline geldi. Kendini git gide daha fazla psikopatla çevirip beceriksizleri ve sadık olmayanları (Dış İşleri Eski Bakanı Rex Tillerson dahil) karalamaya başladı

Yönetim içinde birçok Fox Haber emektarı var. Daha fazlası da gelecek. Trump’ın fantezilerini ve söylemlerini değil, Trump’tan daha yetkin ve zeki oldukları için daha tehlikeli olan Pompeo ve Bolton’unkileri gerçekleştirecekler. “Önce Amerika” politikasının bütün gezegenin, güçleri önünde diz çökmesi olduğuna inanıyorlar. Bu politika, ABD dış politikasının genel gidişinden çok farklı değil, şimdi ise daha fazla savaş ve kibir kanalıyla şiddetlenecek. 

Çeviri: Ömür Şahin Keyif