Google Play Store
App Store
Biz ufacıkken her şey ne kadar da karmaşıktır

GÖKHAN YAVUZ DEMİR 

Hayat, dünya ve insanlar, muhtemelen bizim için her yaşta karmaşıktır. Belki de tek fark, her yaşın bu karmaşaya kendi perspektifinden bir anlam vermesinde yatar. Yoksa bir yetişkinin dünyası da asla bir çocuğun dünyasından daha anlaşılır ve bilinebilir değildir. Yahut bir çocuğun dünyası da bir yetişkinin dünyasından daha huzurlu ve daha konforlu değildir. Sadece geçen zaman hem kendimiz hem de dünya hakkındaki kavrayışımıza dair bilgimize hasar verir. İşte edebiyat da bu hasarı tespit etmek, gidermek ve bize hem kendimiz hem de dünya hakkındaki kavrayışımızı hatırlatmak için var.

Ufacıktım Çarlık Rusya’sından Bulgaristan’a göçen Dora Gabe’nin on dört hikâyesinden mürekkep bir kitap. Özdemir İnce’nin Türkçeleştirdiği, Volkan Ükünç’ün editörlüğünü yaptığı bu hikâyelerin kahramanı ve anlatıcısı aslında hep aynı küçük çocuk. Olaylar besbelli ki Dora Gabe’nin çocukluğunun geçtiği Dobruca’daki bir çiftlikte cereyan ediyor. Bütün bu hikâyelerin müşterek noktasıysa, küçük anlatıcımızın hayatı ve dünyayı kavrama çabası. Meselâ her şeye inanan ve her şeyi abartan ağabeyinin aksine, bizim küçük anlatıcımız kendisine anlatılan her şeyin gerçekliğini sorguluyor. Hatta bu sorgulamada o kadar derinlere iniyor ki bir süre sonra gerçek ile düş arasındaki ayırım da zihninde bir başka devasa soruya dönüşüyor.

Kırda şiirsel ve pastoral bir masal havası içinde geçen bu hikâyeleri birbirine bağlayan en kuvvetli bağsa, küçük anlatıcımızın muhayyilesindeki ses ve renk cümbüşüyle havai fişek gibi patlayan ve düşsel bir gerçeklik kazanan doğa. Doğayla mücadele eden köylüler, köy evlerinin bekçisi köpekler, hasat öncesi esen rüzgârla dalgalanan tarladaki buğdaylar, göç eden kuşlar, karanlık, kar, yollar, at arabaları, yangın, karanlık ormanlar ve uzaklarda yürüyen telgraf direkleri hep gerçek ile düş arasındaki ince çizgide yürüyen küçük anlatıcımızın zihninde korku dolu bir serüvene dönüşüyor. Bu serüvenler ise onu hep Tanrının ne olduğu, meselâ annesinden daha mı büyük olduğu sorusu veya cezanın anlamsızlığı üzerine düşünmeye sevk ediyor. Peki ama bu kadar çok yıldız gökyüzünde nasıl asılı duruyor? Alın size korkmak için yeni bir sebep: Peki o yıldızlardan biri düşerse bizi ezer mi?

Dora Gabe gerçekten hiç tahrif etmeksizin, yani bir büyüğün kendi yanılgılarını bir küçüğe empoze etmeksizin, küçük bir çocuğun iç dünyasını, heyecan ve kaygılarını renkli, canlı ve şiire bezenmiş bir dille anlatıyor. Güneş, Ay, Tanrı, rüzgâr ve yıldızların küçük bir çocuğun ucu bucağı olmayan muhayyilesinde birer canlı kişilik kazanıyor. Fakat elbette küçük anlatıcımızın cevabını bilmediği pek çok soru, Gabe’nin her yaştaki biz okurları için hâlâ bilinemez kalmaya devam ediyor. Meselâ neden her ne zaman canımızın istediği bir şeyi yapsak hemen cezalandırılıyoruz? İşte hepimizin cevabını merak ettiği bu ve benzeri sorular üzerine düşünmek için Ufacıktım bir hayli vaatkâr hikâyeler içeren “cici” bir kitap.