Google Play Store
App Store

...Bilmedik bir durum değil. Yıllardır bir çok eğitim kurumu, toplumsal otorite ve anne-baba, çocukların davranışlarının tümüyle çocukların ve gençlerin kendi kontrollarında olduğu varsayımından hareketle...

...Bilmedik bir durum değil. Yıllardır bir çok eğitim kurumu, toplumsal otorite ve anne-baba, çocukların davranışlarının tümüyle çocukların ve gençlerin kendi kontrollarında olduğu varsayımından hareketle, dikkatin dağılması, kendini tutamama, aşırı hareketlilik vs gibi davranışların sadece çocuğun ya da gencin iradesizliği ya da anne-babanın kifayetsizliğinden ibaret olduğunu hep söyleyegelmişlerdi. Bu duruma bir başka açıklama getirmek (anne-baba ya da eğitim gibi mutlak etkilere bir ‘aracı ortam’ sağlayan beyin yapımızı da sisteme katarak geliştirilen), bu açıklamaya da bir isim takmak, isim takılanlara (yani, klinik anlamda bir dikkat dağınıklığı bozukluğu ya da hiperaktivitesi var denenlere) bir avantaj ve zorluklarını aşma fırsatı getiriyorsa neden olmasın? Bu tanılamanın bazen yalanyanlış ya da rasgele yapılması ya da tedavi düzeninin kişinin ihtiyaçlarını gözönüne almadan tek yönlü yapılması (sadece ve her durumda ilaç vermek, sadece ve her durumda terapi yapmak vs gibi) gibi hatalı uygulamaların varlığı, kavramın da hatalı olduğunu düşündürmemeli.
Ödev neden bir ölçüdür? Hiperaktif çocuğun (ve yetişkinin) dikkati ve davranışları üzerinde denetimi, yapısal sebeplerden ötürü ve  ona ‘ağır gelen’ koşullarda zayıflar. ‘Motive’ olduğu veya iyi becerebildiği konularda, bu denetimi geçici olarak da kurabilmesi, ‘denetim zayıflığı’nın duruma özgü olduğu sonucunu, dolayısıyla ‘isterse’ yapabileceği ‘yargısı’nı doğuruyor. Oysa, dikkat, motivasyon nereyi işaret ederse, oraya yönelir. Motivasyon dediğiniz ise, bize kısa zamanda bir geri dönüşü olacak, fazla zorlayıcı olmayan durumlara hamle eder. Bir öğrenciyi düşünelim. Ödev bir yanda, TV dizisi, oyun, (maalesef giderek daha az oranda) arkadaşlık diğer yanda dururken, motivasyon hangisine götürür bizi? ‘En iyi okullarda okumak, başarılı olmak’ gibi hedefleri benimsemeyen, ya da reddeden bir çocuk nadiren görürüz. O noktaya gelmeden, o nihai hedefe erişeceğinden umudu kesmeden, ‘dönme’den öncesinde bir biçimde çocuk ve aile okumaya ilişkin bu hedefi bir süreliğine olsun koymuştur.
Çocuk ödev yapma eyleminin, ‘okuyup da sonunda adam olma’ nihai hedefi ile ilişkisini bir türlü kuramadığından ötürü, ödevi bir kenara atara ve televizyonun karşısına kurulur. Bu noktada dikkati dağınık diye tanımlanan çocuğun olmayandan bir farkı var mıdır? Fark, onu ödevin başına geri çağırdığınızda ortaya çıkacaktır. Bunun ne kadar zor olduğunu bu satırları okuma zorluğuna katlanan herkesin tahayyül edebileceğinden kuşkum yok. Dikkat dağınıklığı denen problemi ne ölçüde yaşadığını düşünen herkesin bu noktada kullanabileceği ilk ölçüt, ‘dikkati toplama’ gereken noktalarda ne olduğuna bakmak, ödev, görev ya da sorumluluk durumlarında dikkatini dağınıklık durumundan toplama durumuna geçirip geçiremediğini görmektir. ‘Sevmek’ dikkat sistemini harekete geçiren, toparlayan bir başka durum olarak görülebilir. Tutku yaratan durumlardaki dikkat işlevi ‘oldukça iyi’ sayılabilir. O noktada küçük bir pürüzü unutmamak iyi olur; sevmek, sevdiği şeyleri yapmak gibi algılandığında, dikkat dağınıklığı olan kişilerin genellikle kendileri için zahmet yaratmayan, emek gerektirmeyen durumlarda bu sevgi-dikkat bağlantısını aktifleştirdiklerini görebiliriz.
Ek bir ölçütümüz, ‘sevdiği durumlarda zahmete ne kadar katlanabiliyor?” olacaktır. Sevdiklerimizle beraber olurken bile, eğlenceli günlerde beraber olmaktan ziyade (“iyi gün dostu’ lafı en az yüzyıllık), zor zamanlardaki beraberliğin değerinin farklı olduğunu düşünün. Televizyon seyretmenin ya da bilgisayar oyunu oynamanın zihin açısından getirdiği zahmetin oldukça az olduğunu biliyoruz. Çocuğun yaptığı ödevin (ya da katlandığı herhangi bir zahmetin) nihaii hedefleri için taşıdığı anlamı kavramasını nasıl sağlayabiliriz, attığı her küçük adımın daha başka adımların öncülü olduğunu nasıl hissettirebiliriz? Hayatı tatlısıyla ve acısıyla nasıl sevdirebiliriz? Dikkat dağınıklığı tanısı alan çocuklarda ya da dikkati dağılabilen her çocukta bu sorular aynı...
Dikkat eksikliği ya da hiperaktif olarak tanımlananlarda, özel bir gayret, özel bir yaklaşım gerekliliği gerekiyor. Hepsi bu. İsim modern, içerik klasik.

* Geçen haftaki yazının devamıdır.