Google Play Store
App Store

Geçtiğimiz hafta tarımsal üretim için iki önemli gelişme oldu. İlk olarak, Hazine destekli sübvansiyonlu tarım kredilerinde faiz indirim oranlarının düşürülmesi kararı, yoğun tepkiler üzerine bir hafta içinde geri çekildi.

İkinci ve daha kritik gelişme ise, Tarım Politikaları Uzmanı Ergin Kahveci’nin dikkat çektiği üzere, borçlu çiftçilere yeniden kredi yolu açılmasıydı. Bu düzenleme ile, borcunu ödeyemeyen çiftçiler bir kez daha borçlanabilecek; zira Kahveci’ye göre, kararnameden “vadesi geçmiş ya da yapılandırması bozulmamış borcun olmaması” şartı kaldırıldı. Bu durum, yalnızca borçlu çiftçilere kredi yolunu açmakla kalmadı, aynı zamanda girdi maliyetlerinin (gübre, mazot, enerji) enflasyonist bir seyir izlediği bir ortamda, tarımsal üretimin devamlılığının nasıl bir finansal zemine oturtulmaya çalışıldığını da gözler önüne serdi.

Daha önce, çiftçinin yeni krediye erişebilmesi için vadesi geçmiş ya da yapılandırması bozulmamış borcunun olmaması şartı aranıyordu. Malumunuz borçluluk verilerine göre, çiftçilerin büyük çoğunluğu kritik düzeyde borçlu. Artık tek başına kamu destekli ve kredisiz üretim de mümkün değil. Mazotu, gübreyi, tohumu krediyle alan üretici için borçsuz üretim neredeyse imkansız hale gelmiş durumda olduğu için bu değişiklik, tarımsal üretimin devamlılığı açısından işlevsel görünebilir. On binlerce çiftçi için kısa vadede bir rahatlama yaratabilir.

∗∗∗

Ancak tarım politikasının temel ekseninin krediyle sürdürülebilirlik haline gelmesi pek de iç açıcı bir aşama değil. Meseleye biraz daha yakından bakınca, böylesi bir kararın tarım finansmanının kamusal bir destekten bankacılık ilişkisine dönüşmesinin yeni bir adımı olacağını görebiliriz. Böyle olursa borçluya kredi esnekliği ile üretimin devamını sağlanırken çiftçiler de kalıcı bir borçlanma rejimine itilir. Krediye erişim, söylendiği gibi mülkiyete, ipotek gösterebilmeye bağlanırsa büyük işletmelere göre daha az veya daha değersiz ipotek varlığına sahip olan küçük üreticiler aleyhine çalışır. Gelirinin giderek büyüyen bir kısmı borç geri ödemesine giderken ipotekli varlıkların riske girmesi (tarla, ekipman vb.) olasılığı artar. Bu yüzden düzenleme kısa vadede nefes aldırabilirse bile uzun vadede finansal bağımlılığın derinleşmesi anlamına gelir.

Dahası, tarımın finansmanı hala tamamen krediye dayalı kalıyor. Böylece, tarımsal üretim bir kamu politikası olmaktan çıkıp bir finansal ürün haline geliyor. Bu nedenle üreticiye destek olarak sunulsa da bu mekanizma esasen özel sermayenin alacaklı konumunu güçlendiren bir kaldıraç görevi görür: Çiftçi üretimde kalır ama mülkiyet ve gelir üzerindeki kontrol giderek bankalara ve teminat sistemine geçer.

Kısacası bu düzenleme temelde tarımsal desteklerin özünün de dönüşümünü beraberinde getirir. Tarım politikası, üreticiyi borçlandırmadan değil, borcu yöneterek sürdürülecekse, tarım finansmanı da kamusal bir destekten bankacılık ilişkisine dönüşür.

∗∗∗

Halbuki dünyanın farklı yerlerinden de biliyoruz ki bu tür uygulamalar üretimi sürdürülebilir kılamadığı gibi, kırsal yoksulluğu kalıcı hale getirdi. Hindistan örneği, borcun sürekli yeniden yapılandırılmasıyla yaratılan borç tuzağının (debt trap) en acı küresel örneğidir.

Milyonlarca çiftçi, yeniden yapılandırma süreçlerinin de etkili olduğu karmaşık bir kredi ve gelir istikrarsızlığı döngüsü nedeniyle borç tuzağında yaşamaktadır. İklim değişikliği, piyasa dalgalanmaları ve yüksek girdi maliyetleri karşısında sürekli risk altında olan çiftçiler sık sık bankalara veya tefecilere borçlanmaya itilmiştir. Bankalar, çiftçilerin ödeyemedikleri kredileri yeniden yapılandırma ve yenileme yoluna gitse de bunlar çoğunlukla çiftçiye gelir sağlamaz ve bu döngü, çiftçinin sürekli artan bir borç yükü altında kalmasına ve ne yazık ki daha acı sonuçlara da sebep olur.

Türkiye’deki yeni düzenleme de benzer bir yönelim taşıyor: üreticiyi borçlanma döngüsünde tutarak üretimi sürdürmek. Ancak tarımının uzun vadeli sürdürülebilirliği için politika ekseninin kökten değişmesi; çiftçinin gelirini istikrara kavuşturacak ve borçlanma ihtiyacını azaltacak mekanizmalar gerekiyor.