Son 3 gün kaldı. Gönderiyoruz.

21 yılın her günü bu felaketler iktidarını göndermek için mücadele ettik. Aldanmadık, aldatılmadık.

Sosyal Güvenlik ve Genel Sağlık Sigortası yasasına karşı salgında parası olmadığı için hastaneye alınmayarak yaşamını kaybedenler olmasın, depremde yıkıntılardan çıkarıldığında param yok, beni özel hastaneye götürmeyin diyen acıları yaşamayalım diye biz mücadele ettik.

Nerede bir işçi direnişi varsa oradaydık. 80 darbecilerinin mirasını devralarak iktidara gelen AKP “ülkeyi bir anonim şirket gibi yöneteceğiz” dedi. Kamu kurumlarını tek tek satılığa çıkardı. En önemli direnişlerden birisi de 78 gün süren TEKEL direnişi oldu. Devrimciler, sosyalistler TEKEL direnişini, tüm direnişleri kucakladık, sıkıca sarıldık, büyüttük.

Cehenneme giden yolların taşları 2010 referandumunda ‘yetmez ama evet ve boykot’ desteğiyle döşendi. AKP’nin demokrasi havarisi ilan edilerek muhalefetin bir kesimince desteklendiği bu günlerde HAYIR bloku oluşturarak, birleşik bir mücadeleyi örgütlemeye çalıştık.

Taraf’ın ve Fethullahın medyasında boy boy sahne alanlar Mahirlerimize, Denizlerimize, İbrahimlerimize uzanan saldırılarla devrimciliğin mezar kazıcılığına soyunurken, devrimci geçmişimize sahip çıkmaktan tek bir an olsun geri durmadık.  

4+4+4 yasasına karşı Dicleler, Fidanlar iş cinayetlerinde çocuk yaşta yaşamlarını kaybetmesin, Ensar’da, Aladağ’da çocukların yaşamlarını, umutlarını ellerinden alan, 6 yaşında çocuklara gelinlik giydiren karanlık memleketi kuşatmasın, Enes Karalar hayatlarının en güzel dönemlerinde yaşamlarına son vermesin diye biz mücadele ettik.

Eşit ve özgür bir memleket için Gezi direnişinde memleketin her yerindeydik. Umut olduk, direniş olduk. Gezi’nin ruhu “görülmeyenlerin mücadelesi” memleketin her yerine dalga dalga yayılsın diye Haziran Hareketi olduk.

Laiklik mücadelesi vermenin en büyük suç ilan edildiği günlerde sokaklarda laiklik eşitliktir, özgürlüktür diye haykıranlar, laiklik boykotunu örgütleyenler olduk.

10 Ekim’de “Ne çok özlemiştik gökyüzüne kansız bakmayı” diyerek on binlerle Ankara’daydık. Katledildik, çocuklarımızı, arkadaşlarımızı kaybettik. Bir arada yaşam mücadelemizden asla vazgeçmedik.

Memleketin baskıyla kuşatıldığı günlerde 2017 HAYIR referandumu için tek adam rejimine karşı ilk sokağa çıkanlar, mücadeleyi en önde göğüsleyenlerdik. Halkın en geniş muhalefet cephesini örgütlediğimizde bu karanlığı yenebileceğimizin o büyük umudunu Beyoğlu’nda İstanbul seçimlerinde yaratanlardık.

8 Martlarda,25 Kasımlarda, İstanbul Sözleşmesi için biz sokaktaydık.

Kopya skandallarına, mülakat hukuksuzluğuna, üniversiteleri kuşatmak isteyenlere karşı biz mücadele ettik.

Salgında emekçilere, halka ses, nefes olmak için biz vardık.

Depremde terk edildik çığlığına ilk koşanlardık. Kızılay,  hükümet istifa eylemimizde 18’inden 78’ine gözaltına alındığımızda elli yılı aşkın sürdürdüğümüz mücadelemizin onurunu taşıyanlardık.

Bir gün bile vazgeçmedik.

SOL’a, devrimcilere verilen oy boşa gider mi?

Bu tartışmanın yaratıcıları 80 darbecileriydi. Yıllardır bitmek tükenmek bilmeyen tartışma ile de amaçlarına ulaşmış görünüyorlar.

Katliamları, hücreleri, işkenceleri, sürgünleri yetmedi. Biz darbenin, darbecilerin fikrine inanalım, ikna olalım diye o barajları kurdular. Onların kurdukları barajlar kendimize, gücümüze, devrimcilerin öz gücüne inanmanın önünde set oldu.

Solu, sosyalistleri, devrimcileri zayıflatılmış bir memleket gericiliğe ve faşizme teslim oldu.

14 Mayıs’ta cehennemin kapıları kapanacak. Bu memleket bir nefes alacak. Ama bu sadece bir başlangıç olacak.

Yarın bugünden daha farklı olsun isteniyorsa bu dünün aktörleriyle başarılamayacağı açıktır. Sağın gerici ve milliyetçi kodlarını aynen üstlenmiş, neoliberal sermaye düzenini sürdürmeyi birincil hedef olarak tayin eden reformist bir programa onay vererek zaten başka bir gelecek de beklenmemeli.

Unutulmamalı yarını kuracak olanlar da bu karanlık düzene karşı laiklik, bağımsızlık, emeğin hakları, barış ve kardeşlik için mücadele edenler olacak.

15 Mayıs sonrası ittifak dengelerinin ters yüz olacağı günlerde bu memleket için mücadele edenler yine devrimciler olacak.

Bu memleketin ilericileri, devrimcileri, emekçileri, kadınları, gençleri birbirimizin çaresi yine biz olacağız.

SOL Parti’ye oy vermek haklarımız ve geleceğimizi kazanmak için yürütülmesi zorunlu örgütlü mücadeleye güç vermek anlamına gelecek.

SOL Parti pusulada bir mücadele çağrısıdır. Eşitlikten, özgürlükten, laiklikten, barıştan ve bağımsızlıktan yana olanları mücadeleye, örgütlenmeye, birlikte yürümeye çağırıyoruz.

İnandığınız fikre, inandığınız programa, inandığınız partiye oy verin!