Bozuk plak gibi
İnsan, kentin kıvrımlarında dolaştıkça mekânlara kaydedilmiş işaretleri sese ve düşünceye çevirir. Her kentin ritmi ve melodisi farklıdır, insanların da öyle. Büyük kentler, ritimler ve melodiler çokluğudur. Aynı kentte yaşayanların sesleri ve düşünceleri birbirlerine benzemez, izini sürdükleri şeyler farklıdır çünkü. Kentte yaşayanlar sürekli bir şeylerin peşindedir; kimileri paranın, kimileri aşkın, birileri ise imgelerin peşinde. Bedenlerin ritmini izini sürdükleri, karşılaştıkları göstergeler belirler, herkes kendi şarkısını söyler. O yüzden kent bir plağa, insan da pikap iğnesine benzer. Pikap iğnesi, yerleşiklerin tek merkezli, iç içe geçmiş dairelerden oluşan mekân örgütlenmesini andıran plağa kaydedilmiş şarkıları söyler. İnsana sesini ve kimliğini veren, ister fiziki olsun ister hayali, gezindiği yerlerdir. Tek merkezli yerleşim ile bir plağın ortak noktası, her ikisinin de eş merkezli dairesel bir plana sahip olmaları. Tek bir merkezin etrafında dönüp duranlar, mekâna kaydedilmiş hep aynı melodiyi dillendirirler. Tek merkezli yerleşimlerde yaşayanların sesleri ve düşünceleri birbirine benzer. Fakat büyük kentlerde merkezlerin sayısı çoğalmıştır, sesler ve düşünceler de.
İnsan, bir merkezin etrafında dönüp durmaya, anafora kapılmaya teşnedir. Büyük kentlerin bir plaktan farkı, çok merkezli ve yolları sürekli çatallanan bir labirenti andırmaları. Ve büyük bir kent aynı zamanda anaforlar çokluğudur, bedenler bir merkezden diğerine savrulabilir. Pikap iğnesi, yolculuğa başlamak için hareket ettirici bir kuvvete muhtaçtır. Yolculuğu genellikle plağın en dış halkasından başlar ve halkaları kat edip merkeze ulaştığında yolculuğu sona erer. İğnenin görevi, hiç atlamadan bir melodiyi seslendirmektir. İnsanı hareket ettirense arzularıdır, insan yolculuğuna labirentin herhangi bir yerinden başlayabilir ve izleyeceği yola arzuları karar verecektir. Ve bir merkeze ulaştığında yolculuğu sona ermez, yollar yeniden çatallanmıştır. Ve bir merkezden diğerine savruldukça melodisi de değişecektir. Elbette bir insan faşizmi de arzulayabilir ve bir pikap iğnesi gibi, ısrarla tek bir merkezin etrafında dönebilir ve hep aynı şarkıyı söyleyebilir. Sürekli bir merkezin etrafında dönmek sadece plak iğnelerinde ya da insanlarda görülmez. Koyunlarda da görülür. Halk arasında delibaş adı verilen bu vakaya koyunların beynine yerleşen bir parazit neden oluyor. Faşizm, sadece insandan insan bulaşan bir parazittir ve beyne yerleştiğinde arzuları artık o belirleyecektir.
Mekân mı önce gelir yoksa beden mi? Vereceğiniz yanıt sizin politik duruşunuzu, kimliğinizi tanımlar. Mekân önce gelir diyorsanız, mekân size hazır olarak verilir ve yerleşirsiniz. Mekân asla masum değildir, düşünceleriniz, tavırlarınız mekâna göre biçimlenir. Hazır mekânlar tuzaklardır, bedenleri uysallaştırmak için inşa edilmişlerdir. Eğer faşizm ile enfekte olmuşsanız bunun sorumlusu yerleştiğiniz mekân olabilir. Bir merkezin yörüngesine yerleşmişseniz, merkezi tavaf etmekten başka bir seçeneğiniz yok demektir. Oysa Lefebvre’nin dediği gibi, “beden bir mekândır, kendisini mekân içinde üretirken mekânını da üretir.” Ya da beden bir kudrettir ve kudreti elverdiğince kendini ve mekânını da üretecektir. Hazır mekânlara yerleşenler kudretsiz bırakılmış bedenlerdir, dolayısıyla yerleştikleri mekânların şeklini alacaklardır. Hazır mekânlar sahipsiz değildir. Mekânın sahibi kendini merkeze yerleştirmiştir ve yörüngesine yerleşen her beden, mekânını ve kendini üretme yeteneğini yitirecektir. Bu tür bedenlere uydu-bedenler denir.
Uydu-bedenler, bir merkez tarafından enfekte olmuş bedenlerdir. Halkın tabiriyle delibaşlar, merkezi bir örgütlenmenin eseridir. Beyinlere merkez yerleşmiş, bedenlerin sinir sistemini ele geçirmiştir. Komutlar merkez tarafından verilir. Delibaşlar, pikap iğneleri gibi, pikaba yerleştirilen her plağı sorgusuz sualsiz seslendireceklerdir. Durmadan tekrar edenler için kullanılan “bozuk plak gibi” deyimi, plağı meşrulaştırmak için icat edilmiştir. Oysa deyimin doğrusu “sağlam plak gibi” olmalı; hep aynı melodiyi başından sonuna durmadan terennüm etmek. Büyük kentler, pikap iğnelerinin bir izden diğerine atlayabildiği, bir merkezden diğerine savrulabildiği bozuk plaklardır.