Britanya’da yeni iktidar
Seçim sonuçlarını Muhafazakârlar karşısında solun zaferi olarak görmek oldukça yanıltıcı olur.
Eren KORKMAZ / Oxford Üniversitesi
Britanya’da seçimler hiçbir özel heyecan yaratmadan, anketlere uygun şekilde, İşçi Partisi’nin tek başına iktidarı ile sonuçlandı. 14 yıllık Muhafazakâr Parti (Tory) iktidarından ve bu dönemde yaşanan Brexit, pandemi, tasarruf tedbirleri ve finansal kriz gibi ağır süreçlerin ardından gelen bu değişimin daha etkili olması ve dağılan Torylerin karşısında solun güçlü bir dalga oluşturup iktidarı almasının sarsıcı ve coşkulu sonuçlarının olması gerekirdi diye düşünüyorsanız yanılırsınız.
Gayet sönük bir kampanya, her partinin verdiği aynı vaatler, ekonomide ve dış politikada hiçbir şeyin değişmeyeceğine dair söylemler ile şayet ailenizden biri meclise aday değilse pek coşkuyla kutlanmayan bir seçimle karşı karşıyayız.
650 vekilin 400’den fazlasını alan Labour bunu yüzde 36 oyla, seçim sistemindeki en çok oyu alan vekil olur uygulamasıyla başardı. Diğer yandan yüzde 8 alan Yeşiller ve yüzde 14 alan Reform 4’er vekil alabildi. Ayrıca Corbyn’in 2019’da hezimet olarak tanımlanan seçim performansında da aldığı oy yaklaşık bu kadardı. Sadece 2 puanlık bir artış var ve o da İskoçya’da SNP’ye tepkiden dolayı Labour’a geçen yaklaşık yüzde 18 oyun etkisi.
Dolayısıyla Tory Parti çöktüğü için bu sonuç çıktı. 14 yıllık iktidarın ve kavga gürültünün ardından kendisini yeniden toparlayacak. Bu süreçte etkin olan Liz Truss, Jakob Rees-Mag, Penny Mordaubt gibi önemli figürlerin Meclis’e seçilememesi de parti içinde liderlik yarışmasını etkileyecek. Bunda ırkçı hatta politikalarını sürdüren Reform Partisi’nin seçime 6 hafta kala, ABD’de Trump için kampanya yapan ve Brexit’in önde gelen figürlerinden Nigel Farage’ı başına geçirmesi ve onun getirdiği rüzgarla yüzde 14 oy almasının önemli etkisi oldu, Torylerden sıkılan sağ seçmen de oraya kanalize oldu. Ancak seçim sonuçlarına bakınca sadece Toryleri değil Reform’un Labour’u da tehdit ettiği anlaşılıyor. Birçok eski madenci şehrinde Reform ikinci parti oldu.
Labour’un heyecansız kampanyasından ve liderinden memnun olmayan sol kesimse Yeşillerde buluştu. Yeşiller yüzde 7 oy ile 4 vekil çıkardı. İngiltere’de Yeşiller henüz Almanya’dakiler gibi militarist bir ana akım parti değil, bunu belirtmekte fayda var. Ayrıca Corbyn bağımsız olarak girdiği seçimde bölgesinde yüzde 49 oy alarak yeniden seçildi. Bir diğer ilginç sonuç da Labour’un Gazze’deki İsrail yanlısı politikalarına tepki gösteren Müslüman azınlığın Birmingham gibi birkaç yerde bağımsız adaylarla çıkması ve bunların 4’ünün kazanması, diğerlerinin de Labour’la başa baş oy almasıydı. Buralar Labour tarafından güvenli sandalyeler olarak bilinirken Gazze politikası nedeniyle marjinal sandalyeye dönüştü.
İskoçya’yı yöneten ve İskoçya’nın bağımsızlığını savunan SNP’nin seçim yenilgisi anaakım medyada memnuniyetle karşılandı, birçok vekil Labour’a, bazıları ise Torylere gitti. Kuzey İrlanda’da ise Sinn Fein birinci oldu ve Kuzey İrlanda siyasetinde Britanya’dan ayrılma ve İrlanda ile birleşme amaçlı partilerin ağırlığı pekişti.
Tory Parti ciddi bir kaos içindeydi. Genel politik ve ekonomik, hatta ciddi bir değişim olmadan, daha derli toplu görüntü sergileyen, yeni bir yönetim ile Britanya yoluna devam edecek. Bu kalıcı bir zafer olmayabilir. Çünkü genel oya yansıması olmadı, toplumsal bir dalga ile gelmedi. Bu nedenle ciddi hatalar veya politik ortamın değişimi ile veya Reform Partisi ile Torylerin yeniden birleşmesi ile bir sonraki seçimde iktidar yeniden değişebilir.