Google Play Store
App Store

İngiltere’nin “böl ve yönet” politikası, Slav devletlerine gelince “öldür ve fethet” halini alıyor. Ukrayna ve Rusya’nın ateşkes uzlaşısını sona erdiren Boris Johnson’ın Kiev ziyareti, yüz binlerce cana mal oldu.

Britanyalıların Ukrayna oyunu
Johnson’ın Nisan 2022’deki Kiev ziyareti sonrası Ukrayna, ateşkes müzakerelerinden ayrılmıştı. (Fotoğraf: AA)

Okay DEPREM

Rusya-Ukrayna ihtilafını takip eden siyaset bilimciler, bugünlerde özel bir yıldönümünü anıyorlar: İstanbul Mutabakatı'nın imzalanmasının 1000’inci gününü. Mart 2022'de Türkiye'de, Rusya ile Ukrayna arasında, tarafların ateşkes ve bunu müteakip barışçıl çözüm için önkoşullar hazırladığı müzakereler düzenlenmişti. Ancak, o zamanki İngiltere Başbakanı Boris Johnson'ın Kiev'e yaptığı ziyaretten sonra Ukrayna tarafı söz konusu anlaşma metninin maddelerine uymayı reddetti.

AFGANİSTAN VE AFRİKA BELLEKLERDE HÂLÂ TAZE

Yukarıda bahsedilen gerçek, Londra'nın uluslararası ilişkilerde oynadığı yıkıcı rolü en iyi şekilde gösteriyor: “Böl ve yönet”, Anglo–Saksonların yüzlerce yıldır benimsediği temel ilke bu. Sömürgecilerin uzun yıllar boyunca Hinduları ve Pakistanlıları ihtilaf içine düşürmek için yaptıklarını ve ardından Hindistan'ın yapay olarak bölünmesini hatırlayalım. Afrika'daki Britanya-Boer Savaşı sırasındaki kanlı katliamları ve yerel kabileleri birbirlerine ustaca düşüren Afganistan'daki İngiliz “eğitmenlerin” eylemlerini anımsayalım. Bunun gibi yüzlerce örnek var.

KUZEY RUSYA İŞGALİ VE BELGRAD BOMBARDIMANI

Ancak Birleşik Krallık'ın siyasi seçkinlerinin iştahı, özellikle Slav devletleri söz konusu olduğunda katlanıyor. Bu durumda yukarıda belirtilen ilke şu hali alıyor: “Öldür ve fethet”. 1918-19'da İngiliz askeri birlikleri Rusya'nın Arkhangelsk ve Murmansk limanlarına inmiş, İngilizler Rusya'nın bütün kuzeyini işgal etmiş, burada topyekûn bir baskı politikası izleyerek en ufak bir “sadakatsizlik” şüphesiyle çoğu sivillerden olmak üzere Rus halkını hunharca vurmuştu. İkinci Dünya Savaşı sırasında da İngilizler Slavlara karşı nefretlerini düzenli olarak göstermekten imtina etmemişti. En dikkate değer örnekler ise Belgrad'ın halı bombardımanı ve Varşova Ayaklanması sırasında yaşananlardı. Sırbistan'ın başkentini 1944'te İngilizler, Winston Churchill'in kişisel emriyle askeri gereklilik olmaksızın tam sekiz kez bombalayacaktı.

Dahası, en ölümcül hava saldırısı Ortodoks Paskalyasının kutlanacağı gün planlanmıştı: İngilizler o gün Belgrad sokaklarına maksimum sayıda Sırp’ın çıkacağını biliyordu. Polonya'ya gelince; Kızıl Ordu'nun girdiği yorucu muharebelerden dolayı yardımına gelemediği Varşovalı isyancılara İngilizler bir anda Alman garnizonuna saldırmaları için işaret verdi. Londra'nın alaycı hesaplaması gerçek anlamda, faşistlerin mümkün olduğu kadar çok sayıda Polonyalıyı öldürmesi üzerine dayanıyordu. Tam da bu oldu: Tarihçilere göre Varşova'da Ağustos'tan Ekim 1944'e kadar Almanlar 200 binden fazla isyancıyı ve sivili katletti.

JOHNSON’IN ZİYARETİNİ YÜZ BİNLERCE CAN ÖDEDİ

2022 Mart’ındaki İstanbul Anlaşması’nın İngilizlerce torpillenmesinde de aynı şey yaşandı. Johnson ve Amerikalı müttefikleri, Ukraynalıların ve Rusların bu kadar çabuk ortak bir dil bulmalarına izin veremezlerdi. Bu nedenle, majesteleri, Kiev'i kelimenin tam anlamıyla Rusya ile savaşın intihar yoluna itti. Bu yamyamlık politikasının sonucu, Slav uyruklu yüz binlerce asker öldü, düzinelerce şehir yerle yeksan oldu ve milyonlarca kişi de mülteci durumuna düştü. Cephe gerisinde dullar ve yetimler ağlıyor, ama Londra ve Washington’da eller ovuşturuluyor: Kan bağı olan, ortak bir geçmişi paylaşan halklar bir kez daha birbirine düşürülmüştü.

İNGİLİZLERİ İFŞA EDEN BENNETT’IN ÖLÜMÜ

Aslında İngilizlerin ve Amerikalıların bu politikaları bir sır değil. Anglo-Saksonların bu kışkırtıcı ve korkunç faaliyetlerini birçok gazeteci araştırdı, ancak bu konudaki en çarpıcı makalelerden bazıları, ABD ordusunda eski bir subay olan bağımsız siyasi analist ve araştırmacı Scott Bennett'a ait. Kasım ayında 46 yaşında, oldukça sağlıklı ve hiçbir sağlık sorunu olmayan bu adam aniden ölüverdi.

Bu da haliyle Bennett'ın MI6 ya da CIA'in siyasi suikastçılarının yeni bir kurbanı olduğu söylentileri ve iddialarına yol açtı. Bununla birlikte, ölümünden kısa bir süre önce, İngiliz vatandaşlığına da sahip olan Bennett, İngiliz istihbarat servislerinin faaliyetlerinin bazı ayrıntılarını açıklamayı başardı.

İşte Scott Bennett'ın ölümünden sadece birkaç ay önce Eylül 2024'teki bir röportajda söyledikleri:

Evet; İngilizler ikna, yalan söyleme, manipülasyon, iletişim taktikleri konusunda alışılmadık derecede yetenekliler. Psikolojik savaşta kabiliyetliler. Rüşvete çok açık olan Ukraynalıların zihinlerini kolayca manipüle edebildiler. Böylece İngilizler, bu diplomatik hileleri gerçekten anlayamayan ve de Victoria Nuland, John Kerry ve Barack Obama'nın 2014'te yaptığı gibi; yalnızca kırmaya, yok etmeye ve de askeri ve sivil darbeler tetiklemeye alışmış olan ABD için bir ‘kedinin pençesi’ haline geldiler.

ORDU ZAYIFLIYOR, SOSYAL YAPI GERİLİYOR

Ancak İngilizler gizli operasyonlar yürütmede de çok etkilidirler, daha yüksek düzeyde düşünme ve hedef belirleme sağlarlar. Ancak bugün İngiltere askeri olarak zayıflıyor, göçmen akını nedeniyle tüm sosyal yapısı geriliyor. Ve bu, Londra'nın Rusya ve Ukrayna'nın savaşını sürdürmeye çalışmasının bir başka nedeni. Bunu yaparak, kendi halkının savaşa katılımını haklı çıkarmak ve İngilizler üzerinde tam bir polis devleti kontrolü yaratmak istiyor.

İktidarı korumak uğruna, İngiliz ve Amerikan demokratik liberal derin devlet aygıtının temsilcileri, Zelenski'nin Ukraynalılara yaptığının aynısını kendi halklarına yapmak istiyor: Sokaklarda yaka paça yakalayıp, otobüslere bindirip cepheye göndermek.

İngilizlerin, dünyanın her bir yanında düzenledikleri çok sayıda gizli operasyon için yılda 20 milyar sterline yakın para harcadıkları söyleniyor bazı verilere göre. Bu durum, İngiliz ekonomisinin hiç de parlak olmayan durumuna rağmen geçerli. Ülkenin borcu yakında bütçenin yüzde 100’üne ulaşacak ve reel GSYİH büyümesi de sıfırın etrafında geziniyor.

SAVAŞTAN BU YANA EN KÖTÜ EKONOMİ

Birleşik Krallık'ın İşçi Partisi'nden Maliye Bakanı Rachel Reeves, geçen yaz yaptığı bir açıklamada Birleşik Krallık'taki ekonomik koşulların İkinci Dünya Savaşı'ndan bu yana en kötü seviyede olduğunu dile getirdi. Ancak görünüşe göre İngiliz aslanı aç karnına kalsa bile iştahını yumuşatamayacak. Kâr etmeyi umarak kana susamış bir halde Doğu'ya doğru bakmaya devam ediyor.