Bu hesap kolay kapanmaz
Köşe yazılarında ajitatif laflar etmekten hazzetmem ama bu defalık müsade edin en baştan söyleyeyim: 2013 yılının 1 Mayıs’ında bedenlerini faşizmin zulmüne siper eden kardeşlerimiz bu ülkenin onurudur, namusudur.
* * *
Şakşakçılardan biri “maksat direniş olsun diye inat ediyorlar” yazmış; aklınca “maksat spor olsun” zevzekliğiyle eş tutarak... Yahu sen direnişin d’sini hayatın boyunca yaşadın mı? Ne anlama geldiği konusunda en küçük bir fikrin var mı? Bütün siyaset hayatınız aşağılık uzlaşmalarla, kendinizden güçlülerin önünde tam siper yatmakla, kimliğinizi saklamak için kırk takla atmakla geçmiş. Direniş, bir toplumun hâlâ hayatta olduğunun belirtisidir. Adaletsizliğin ve zulmün olduğu yerde direniş yoksa o toplum utanmalıdır. Zelil olmuş demektir. Başı önüne düşmüş, ayak altına alınmış demektir. Ama senin için ne gam!
Öte yandan, “maksat direniş olsun” derken, alttan alta bir hasetin izlerini bulmak da mümkün. Kendi siyaset tarihlerinde direnişin esamisi olmayınca, hasım bellediklerini akılları sıra küçük düşürmek için beyhude lafazanlığı iş ediniyorlar. Ve akılları almıyor, bu kadınlar... bu adamlar... bu cesareti nerden buluyor? Zaten anlayamadığınız bu ya!
* * *
Taksim ısrarı “ideolojik”miş! 12 Eylül paşalarının ağzını nasıl da bellemişler. Nerede ideoloji var, orada bir hınzırlık, bir şer var, öyle mi? Cehalet üzerinden siyaset yapmak Türk sağının, muhafazakarlarının en iyi bildiği iştir. Eh, karşılığı da yok değil bu topraklarda... 30 yıldır siyasetle ilişkisi dumura uğratılmış bir topluma köy kahvesinin ufkuyla sınırlı bir dille yön vermenin keyfini sürüyorlar. İyi de senin hangi icraatın sahip olduğun ideolojiden muaf? Attığın her adım, hesabını yaptığın her plan ideolojik. Biz Taksim derken, 35 yıllık bir tarihin mirasına ve hatırasına sahip çıkan, emeğin, adaletsizlik ve zulüm karşısında haysiyetli insan olmanın ideolojisine dayanıyoruz. Neyin karşısında? AVM ve rezidans kapitalizminin, yağma ve rantın ideolojisinin karşısında. Senin ideolojine karşı bizim ideolojimiz. Bu mücadele bitecek sanırsan, çok yanılırsın.
* * *
“Komedyen” Şahan Gökbakan’ın 1 Mayıs yorumu: “Sanki dün polisin Taksim’e çıkışa izin vermeyeceği ve oraya gidip buna direnirlerse olayların çıkacağı belli değildi. Bile bile lades!!! Amaç?”
Tek tek isim vermeyeceğim... Televizyonlarda, köşe yazılarında takip etmişsinizdir, hani şu ruhunu muktedire satmış sözüm ona sureti haktan görünen , bir kısmı eski solcu taifesinden yeni zaman liberallerini... Hemen hepsi aşağı yukarı aynı lakırdıyı ettiler, nam-ı diğer Recep İvedik’le... Geldikleri yer burası! Bunların hepsi artık birer Recep İvedik. Üstelik en az Recep İvedik kadar sıkıcı ve ahmak. Bu kadar mı tatlıymış be kardeşim, iktidarın kanatları altında nemalanmak! Çıktığınız ekranlarda iktidarın “medya sorumluları” karşısında kem küm etmeye değer mi, kazandığınız paralar? Neredeyse hepiniz yaşınızı başınızı almış insanlarsınız. Hâlâ bu kadar mı ihtiyacınız var mala mülke? Dünya malı dünyada kalır. Bırakın artık geride uzun bir miras terekesi bırakmanın telaşını... Aklınızı başınıza toplayın, iyi bir isim bırakmanın derdine düşün.
* * *
Evet, bu yazı biraz hissi oldu. Kusurumu hoş görün. Bu kadar yalan ve vicdansızlık karşısında insan ister istemez öfkeleniyor. Elbette AKP’nin 1 Mayıs siyaseti üzerinden iktidarın bugüne ve yakın geleceğe dair hesaplarının bir analizi de yapılabilirdi. Ama gerek kalmadı; çünkü BirGün beş gündür hem haberleriyle hem köşe yazılarıyla zamanımızın müstekbirinin ipliğini pazara çıkardı. Çok şükür bizim arkadaşlarımız, kardeşlerimiz namuslu ve cesur. 2013’te gazla, suyla Taksim hesabını kapattığını sananlara daha çok ders verecekler, vereceğiz ömrümüz oldukça...
Not: Fotoğraftaki yaşlı adam müteveffa Edward Said. İntifada’ya destek veriyor; Filistin topraklarından İsrail mevzilerine taş atıyor. Siyonistlere kalırsa, o da “marjinal”.