Google Play Store
App Store

ERIK OLIN WRIGHT (Çevirmenin notu: Geçtiğimiz hafta Marksist sosyologlardan Erik Olin Wright’i yitirdik. Hayri Kozanoğlu BirGün’deki köşesinde, Wright’e ilişkin şunları söylemişti: “Wright son eseri ‘21. Yüzyılda Nasıl Anti-Kapitalist Olunur’a son noktayı koyduktan sonra aramızdan ayrıldı. Onun ayırt edici özelliği, temel araştırma konusu “sosyalizmi toplumsallaştırma” misyonunu kariyeri boyunca terk etmemesi, ancak ortodoksiye teslim olmayıp bu yolda […]

Bugün antikapitalist nasıl olunur?

ERIK OLIN WRIGHT

(Çevirmenin notu: Geçtiğimiz hafta Marksist sosyologlardan Erik Olin Wright’i yitirdik. Hayri Kozanoğlu BirGün’deki köşesinde, Wright’e ilişkin şunları söylemişti: “Wright son eseri ‘21. Yüzyılda Nasıl Anti-Kapitalist Olunur’a son noktayı koyduktan sonra aramızdan ayrıldı. Onun ayırt edici özelliği, temel araştırma konusu “sosyalizmi toplumsallaştırma” misyonunu kariyeri boyunca terk etmemesi, ancak ortodoksiye teslim olmayıp bu yolda sürekli yaratıcı çabalar içerisinde bulunmasıydı.” Wright’in, Jacobinmag’da yayınlanan, ‘Bugün Antikapitalist Nasıl Olunur?’ yazısını özetleyerek paylaşıyoruz.)

Antikapitalizm, sadece ahlaki olarak eşitsizliğe karşı olmakla değil, bir alternatif kurmakla ilgilidir.

Birçokları için, antikapitalizm saçma bir fikir. Sonuçta, kapitalist şirketler bize fantastik teknolojik gelişmeler hediye etti yakın zamanda: akıllı telefonlar ve internetten izlenen filmler, şoförsüz arabalar ve sosyal medya, binlerce oyuncunun beraber oynayabildiği bilgisayar oyunları, akla gelebilecek tüm ürünlerin online olarak hızlıca alınabilmesi, otomasyon teknolojisi sayesinde emek verimliliğindeki ciddi yükseliş ve daha fazlası.

Ve her ne kadar gelir dağılımı kapitalist ülkelerde eşitsiz de olsa, tüketilebilir malların çoğunun ortalama bir kişi için uygun olduğu da bir gerçek, hatta daha yoksullar için bile durum böyle. Sadece ABD’de 1965’ten 2015’e kadar yarım yüzyıllık süreyi değerlendirelim: kliması, arabası, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi, televizyonu ve evinde su tesisatı olanların yüzdesi bile çok ciddi yükseldi. Yaşam süresi uzadı, doğumda ölümler azaldı.

21. yüzyılda, temel yaşam standartlarındaki yükselme dünyanın daha yoksul kesimlerini de etkiledi: Çin’de yaşayan milyonlarca insanın maddi koşulları serbest pazar ile gözle görülür oranda iyileşti.

Daha da ötesi, Rusya ve Çin kapitalizme alternatif geliştirdiğinde ne olduğuna bakalım. Bu rejimlerin siyasi baskısı ve sertliği bir yana, ekonomik olarak başarısız oldular. Dolayısıyla eğer bu insanların yaşam kalitesini yükseltmek istiyorsanız, nasıl antikapitalist olacaksınız? Bu alışa geldiğimiz anlatı.

Başka bir hikaye anlatalım: Kapitalizmin karakteristiği, kitlelerin yoksulluğundadır.

Kapitalizmle alakalı sorunlu tek şey bu değil, ancak en büyük başarısızlığı bu. Kitlesel yoksulluk- özellikle kendi durumları hakkında bir müdahalede bulunamayacak çocuklar için- kolayca engellenebilecek zengin toplumlar için ahlaki olarak ayıplanacak bir şeydir.

Evet ekonomik büyüme var, teknolojik ilerleme, verimliliğin artışı ve tüketilebilir malların ulaşılabilirliği… Ancak bu büyüme, birçoklarının yaşamını yok eden bir fakirlikle, emek pazarının en dibindekilerinin köleleştirilmesiyle, bıktırıcı ve yabancılaştırıcı işlerle beraber geliyor.

Kapitalizm verimliliği ve kimilerinin zenginliğini müthiş büyütmüş olabilir ama yine de çoğunluk gün sonunu bile getirmekte zorlanıyor. Kapitalizm büyümeyi olduğu kadar eşitsizliği de güçlendiren bir mekanizma. Kapitalizmin sorumsuz kar arayışının sonucu olarak çevreyi nasıl yok ettiğini eklemeye dahi gerek yok.

Tüm bu durum kapitalizmin gerçekliğinin kopmaz bir parçası. Kapitalizmin insanların yaşam koşullarını yükselttiği ve verimliliği arttırdığı illüzyon değil, birçok insan bundan yarar sağlıyor. Ancak aynı şekilde, kapitalizmin devasa boyutta bir zarar ürettiği ve insanlığa sebepsiz bir çileyi ebedileştirdiği de illüzyon değil.

Öncelikli mesele, ortalama maddi koşulların kapitalist ekonomilerde uzun süreçte ne kadar geliştiği değil, tarihin bu anından ileriye baktığımızda, alternatif bir ekonomi içerisinde insanlığın çok daha iyi koşullarda olabileceği. 20. yüzyılın merkezi, otoriter, devletçi ekonomileri olan Rusya ve Çin birçok yönden ekonomik başarısızlıktı, ancak mümkün olan tek alternatifler onlar değil.

Asıl anlaşmazlık -en temeldeki- hem verimliliğin, gelişimin ve dinamizmin, herhangi bir zarara yol açmayacağı bir kapitalizmin mümkün olup olmadığı. Margaret Thatcher’in 1980lerin başındaki ünlü sözü “alternatif yok” idi, ancak yirmi yıl sonra Dünya Sosyal Forumu, “Başka bir dünya mümkün” diye cevap verdi.

Başka bir dünyanın -insanların koşullarının devamlı olarak arttığı- mümkün olduğunu savunuyorum. Hatta, bu yeni dünyanın temel taşları bugünden oluşuyor ve şu an yaşadığımız dünyadan oraya geçmenin somut yolları da var.

Anti kapitalizm mümkün, sadece küresel kapitalizmin adaletsizliklerine ve zararlarına karşı ahlaki bir duruş olarak değil, insanlığın tamamının ilerlemesi için alternatif kurma yolunda pratik bir duruş olarak da.

Antikapitalizmin Dört Türü

Kapitalizm antikapitalistleri besler.

Kimi zaman, kapitalizme direniş, zararın kaynaklarına yönelik sistematik teşhisleri ve nasıl önleneceğine dair net tarifleri olan uyumlu ideolojiler tarafından kristalize edilebiliyor. Farklı şartlarda, antikapitalizm, görünür motivasyonlarının aslında pek de kapitalizmle ilgisi olmayan, modernite reddi ve izole bir topluluk arayışındaki dini inançlara da daldırılabiliyor. Ancak her dönemde, kapitalizm var oldukça ona yönelik hoşnutsuzluk ve direniş de bir formdan ötekine var olmaya devam edecek.

Tarihsel olarak antikapitalizm direnişin dört farklı mantığı tarafından canlandırıldı: kapitalizmi ezmek, evcilleştirmek, ondan kaçmak ve sarsmak.

Bu yaklaşımlar kimi zaman iç içe sunuldu fakat hepsi ayrı ayrı kapitalizmin zararlarına karşı farklı bir yol öneriyor. Bu dört form, iki boyutta düşünülebilir.

Bir boyutta, antikapitalizm stratejilerinin temel hedefi -kapitalizmin yapısını aşmak ya da basit anlamda zararlarını önlemek – iken, diğer boyutta öncelikli olan bu stratejilerin temel hedefi oluyor – bu hedef, sistemin makro düzeyinde devletler ve diğer kuruluşlar mı yoksa mikro boyutta kişiler, organizasyonlar ve topluluklar mı gibi.

Gerçek Ütopyalar

Gerçek ütopya kendinde çelişkili bir ifade. Bir ütopya nasıl gerçek olabilir? Dünyada kimi ilerleme yolları aramak gerçekçi olabilir ama mükemmel olmaz. Hatta, mükemmeli aramak, dünyayı daha iyi yapmanın pratik görevlerini önemsizleştirebilir. Ünlü sözü hatırlayalım, “en iyi iyinin düşmanıdır”.

Dolayısıyla gerçek ve ütopik arasında içsel bir gerilim var. Gerçek ütopya ifadesinin işaret ettiği şey de aslında bu gerilim. Amaç, var olmayan adil ve insancıl bir dünya için en derinlerdeki arzularımızı canlı tutarken bir yandan da gerçek dünya için alternatifler inşa etme görevlerinin içerisinde olarak bu yöne doğru kendimizi ve dünyayı ilerletmeye çalışmak.

Anti kapitalizm mümkün, sadece küresel kapitalizmin adaletsizliklerine ve zararlarına karşı ahlaki bir duruş olarak değil, insanlığın tamamının ilerlemesi için alternatif kurma yolunda pratik bir duruş olarak da

Dolayısıyla gerçek ütopyalar, gerçek dünyada var olmayan ütopya fikrini bugünün özgürleştirici alternatiflerini yaratma çabasına dönüştürme çabası.

Gerçek ütopyalar özgürleştirici ideallerin var olan kuruluşlar ve teklifler içerisinde vücut bularak yeniden kuruluş tasarımları haline getirilmesi. Hem yapıcı elementler hem de yön ve strateji buradan oluşturulabilir. Birkaç örnek verelim.

İşçi kooperatifleri kapitalizmin gelişim sürecinde doğmuş gerçek ütopyalardır. Üç özgürlükçü ideali eşitlik, demokrasi ve dayanışmadır. Tüm bunlar, gücü elinde bulunduran kapitalist şirketler ve onların vekilleri tarafından, uluslararası kaynakların aşağılık bir eşitsizlikle dağılımı ile engelleniyor.

Bir işçi kooperatifinde, şirketin sahip olacağı tüm hisselere çalışanlar sahip olacak, aynı zamanda yönetimde de eşit olarak söz sahibi olacaklar. Küçük bir kooperatifte, demokratik yönetim tüm üyelerin genel birliğiyle sağlanacak, daha büyük yerlerde ise yine işçiler kendi yönetim kurullarını seçecek.

İşçi kooperatifleri, aynı zamanda daha kapitalist özellikler de barındırabilir, geçici işçi çalıştırmak ya da farklı etnik gruplardan işçilere ayrımcılık yapmak gibi.

Her hâlükârda, bu kooperatiflerin kapitalizmin hegemonyasını sarsmak ve antikapitalist özgürlükçü ideallerin kendisine ekonomik yaşamda daha büyük bir alan yaratmak gibi yararları olacaktır. İşçi kooperatifleri kendi aralarında bir birlik kurabilir, burası üzerinden dayanışma gösterebilir, kooperatif bir Pazar sektörü kurabilir ve -olası koşullarda- kapitalizmin hegemonyasına rakip olabilir.

Bir başka çoktandır var olan örnek ise uçta uca iş birliklerinin dijital çağdaki yeni formları. En ünlü örnek Wikipedia. Kuruluşunun ardından geçen on yılda, site üç yüz yıllık ansiklopedi pazarını yok etti; artık temel amacında, paralı bir ansiklopedi bulabilmek çok zor.

Wikipedia tamamıyla, kapitalist olmayan bir yöntemle, dünya çapında birkaç yüz bin ücretsiz çalışan editör ile küresel çapta bilgiye ücretsiz erişim sağladı. Gerekli yapısal kaynakları ise tamamen “hediyelik ekonomi” yani bağışlar ile sağladı.

Wikipedia’da çok fazla sorun var -kimi girdiler müthiş, kimisi berbat – ancak kendi başına, devasa çapta, kapitalist olmayan yöntemlerle örgütlenen dayanışma ve iş birliğinin en müthiş örneklerinden biri.

Dijital dünyada benzeri birçok örnek var. Eğer böyle bir iş birliği modelini tüm dünyada, sadece bilgi değil, zenginliğin üretimine yayabilirsek, uçtan uca işbirliği üretimlerinin kapitalizmin hegemonyasını sarsabilmesi mümkün.

Gerçek ütopyalar ayrıca toplumsal değişim ve devlet politikaları konusundaki önerilerde de bulunabilir, sadece halihazırda var olan kuruluşlar yerine. Bunun, gerçek ütopyaların toplumsal adalet ve insan özgürleşmesindeki uzun erimli stratejilerde de ciddi rolü var. Bir örnek, koşulsuz temel gelir (KTG).

KTG, temel olarak herkese, herhangi bir koşul dayatmadan, temel ihtiyaçları karşılamaya yönelik verilen gelir. Yaşam standartlarını yakalayacak, mütevazi bir gelir. Bunu yaparak sadece yoksulluğa bir çözüm sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda özgürlükçü bir alternatif yaratma yolunda yeni bir adım oluyor.

KTG, kapitalizmin zararlarından birini doğrudan kırmaya odaklanıyor -çoğunluğun yoksulluğu. Ama aynı zamanda ekonomi içerisindeki kaynakları kapitalist olmayan formlara aktararak da kapitalist hegemonyanın uzun süreçli erozyonuna katkı sağlıyor.

İşçi kooperatiflerine temel gelirin olası etkilerini düşünelim. Bu kooperatiflerin kırılgan olmalarının bir temel sebebi genellikle yaratacakları değerin, maddi giderlere ancak yetmesi ve çalışanlara düzgün bir gelir sağlayamamak.

Eğer kooperatifin pazar başarısından bağımsız bir temel gelir olursa, işçi kooperatifleri çok daha dirençli olur. Bu aynı zamanda bankalardan borç almalarını da daha risksiz hale getirir.

Ayrıca, ironik şekilde, koşulsuz temel gelir, kooperatiflerin kredi pazarı sorununu da çözer. Bunun yanında, birçok uçlar arası iş birliği üretimi ve kendiliğinden pazar geliri üretemeyen daha birçok üretici pratiği de teşvik eder.

Ehlileştirme ve Sarsma

O zaman 21. yüzyılda anti kapitalist olmak nasıl mümkün? Kapitalizm bugün için ezilebilir durumda değil. Bireysel olarak da sistemden kaçma yolları arayabilirsiniz, market içerisindeki hacminizi minimalize edebilirsiniz fakat özellikle çocuğu olanların bundan ciddi oranda kaçabilmesi mümkün değil.

Hele başkalarının hayatları için de endişe taşıyorsanız, öyle ya da böyle kapitalist yapılar ve kurumlarla mücadele etmeniz gerekiyor. Kapitalizmi ehlileştirme ve sarsma, şu an için en olası yöntemler. Hem kapitalizmi dizginleyecek siyasi pratiklere katılmak hem de kapitalizme darbe vuracak uzun erimli, daha özgürlükçü bir yapıya dönüşümü hedefleyen ekonomik ve toplumsal projelerin içerisinde olmak gerekiyor.

Dolayısıyla, enerjik ve ilerici bir muhalefeti, sadece kapitalizmin zararlarını silmek için değil aynı zamanda gerçek ütopyalar kurarak kapitalist hegemonyayı sarsma potansiyelin, yaratmak için de yeniden kurmalıyız.

Çeviri: Yusuf Tuna Koç