Anneler Günü mü? Tabiat Ana’ya Kazdağlarını geri verebilecek misiniz ya da Marmara’nın bir zamanlar içinde yüzdüğümüz sularını, balıklarını? İkizdere’nin kestane balı yapan arılarını, zeytinlikleri, dereleri, meraları? Bir kereden bir şey olmaz dediğiniz çocuklarımızın yaşama sevincini? Geri verebilecek misiniz?

Bugün çiçek istemiyoruz

Dünyada her gün milyarlarca insan çiftleşiyor. Bir kadın ve bir erkek, binlerce rastlantı sonrası bir araya geliyor. Hayatın, biyolojinin türlü çeşitli dürtüsü ile, zincirleme tesadüflerle, o size özel erkekle-kadın, o size özel anda çiftleşiyor ve siz oluyorsunuz. Dileğimiz o ki hepimiz aşk çocuğu olalım. Doğduğumuzda yatacak yerimiz, bize verebilecekleri aş ve sevgileri bol olsun.


İçine doğduğumuz şartlar bir yana, bizi biz yapacak iki hücre var. Annemizde, adet döngüsü sırasında o ay için olgunlaşmış o ‘tek’ yumurta hücresi ki sadece 12-24 saat canlı kalıyor. Babadan gelen sperm hücresi ise yumurtaya doğru, bazen üç gün bile sürebilen uzun ve engelli yolunda en fazla 3-4 gün canlı kalabiliyor. Aslında olasılığı bayağı düşük olan o çok özel andan 9 ay sonra, doğuyoruz. Milyonlarca tesadüfü aşıp dünyaya gelme şansını yakalayan, başka eşi benzeri bulunmayan o tek ve biricik siz, biz, hepimiz!

İnsan bebeği, diğer memeli tür bebeklerine göre doğum sonrası uzun süre yoğun bakım gerektiriyor. Şempanze bebeği anne karnında daha az kalıyor ama doğumdan sonraki 24 saat içinde emeklemeye başlıyor. İki gün sonra da emmek için annesinin kucağına tırmanıp tüylerine tutunarak kendini taşıtmayı öğreniyor. Oysa insan bebeği bu beceri ve motor kuvvete ancak doğumdan 9-10 ay sonra ulaşabiliyor. İnsan bebeğinin bir yaşına kadar yapacağı gelişimi, şempanze bebeği anne karnında tamamlamış olarak doğuyor. Eğer türümüzün bebekleri de bu donanımla doğacak olsa insan gebeliğinin 18 ay sürmesi gerekiyor. Bir bebeğin yetişmesi ve hayatta kalması çok emek ve zaman alıyor. Kadın gebeliği ve sonrası bakımı ile bebek, “büyük bir biyolojik yatırımdır”. Tabii ki ebeveynliği üremek değil de bir insan yetiştirmek sorumluluğu olarak görenler için...

Dünyada bir dakika içinde 259, bir günde yaklaşık 385 bin bebek doğar, yaklaşık 15 bini ilk günlerde ölür. Dünya Sağlık Örgütü 2020 sayılarına göre yılda 2,4 milyon bebek, çoğu önlenebilir nedenlerle ilk ayda hayatını kaybediyor.

Yeni doğan bebeklerin kordon kanında yapılan analizlere göre daha anne karnında iken ortalama 287 farklı kimyasala maruz kaldıkları görülmüş:

217’si beyin, sinir sistemi hasarı,

208’i gelişim anomalisi, sakat doğum,

180’i ise kanser ile ilişkili etkilere sahip.

Bugün normal şartlarda yaşayan bir insan, sanayileşme öncesi vücudunda bulunmayan yaklaşık 700 farklı kimyasala bulaşmış şekilde yaşıyor. Bu fetüse ve anne sütü ile de bebeklere geçiyor. Anne sütünde DDT’den böcek ilacına, türlü çeşitli kimyasala ait kalıntı bulunuyor.

Bilim insanları artık dünyayı toksik gezegen olarak tanımlıyor. İnsanoğlu yılda 250 milyon ton toksik madde üretiyor ve dünyaya salıyor. Bunlar vücudumuz da dahil olmak üzere tüm ekosistemin kılcal damarlarına kadar yayılıyor. Çok yakın bir gelecekte kendimizi beslemek ve atıklarımızı taşımak için dünyamız gibi iki dünyaya daha ihtiyacımız olacağı öngörülüyor. Daha şimdiden biz Adana’da İngilizlerin çöpü ile yaşıyoruz. 2048 yılında denizlerde balık kalmayacak, NASA’ya göre 2100 yılında yağmur ormanları bitecek. Yeraltı daha da beter, 1970 yılından bu yana dünya yeraltı kaynaklarının tüketimi üçe katlanmış durumda. Kazdağları ağlıyor.

Doğrusunu söylemek gerekirse yazımın başında yazdığım gibi özel olduğumuz filan yalan! Bir anne olarak yeni bir hayata aracı olmanın duygusuna kapılıp kucağıma aldığım ve ne kadar büyüse de bir daha bırakamadığım zeytin gözlümüz için yazdım. Aslında hiç de özel değiliz, karıncalar gibi çoğalıp, karıncalar gibi bir ekmek kırıntısı için çalışıp bir postalın ezdiği karıncalar gibi ölüyoruz.

***

Adı lazım değil, bir bozuk düzen kurduk, her şeyi bozduk! Ne zaman aklımız başımıza gelecek, ne zaman aç uyuyan çocuk kalmayacak? Ne zaman bu tüketilen dünya uğruna kazanılan paralar bir avuç azınlığa değil de dünyaya, insanlığa dönecek? Öncelikler dünya, hayat, çocuklar olacak! Bunca hasardan sonra bir şeyler düzelebilecek mi?

Sadece lafa gelince kadını başına taç edenler, ne yedireceğini sormadan çocuk da çocuk diyenler; geleceği gören ve düşünen insanlar artık çocuk yapmaya korkuyor biliyor musunuz?

Kadında üreme hücresi olan öncü yumurta hücreleri, fetüsün ilk ayında yerine yerleşmeye başlıyor. Beşinci ayda, kız bebeğin tüm üreme ömrü süresince kullanacağı yumurtalar tamamlanmış oluyor, bir kısmı ölüp eksilirken, bebek 1-2 milyon yumurta ile doğuyor. Üremeye hazır olgunluğa eriştiğinde de kalan yumurtalar 600-700 bin civarında ve folikül hücreleri korumasında yumurtalıklarda bekletiliyor. Adet döngüsü ile her ay 3-30 arası yumurta olgunlaşmasını tamamlamak üzere aktive oluyor. İlk olgunlaşan yumurta seçilip yumurtlama gerçekleşiyor. Bu süre içinde sperm hücresi ile karşılaşmazsa, adet kanaması ile birlikte vücuttan atılıyor. Erkek bebek ise sperm üretici hücreleri ile doğuyor ve ergenlik çağında aktive olarak sperm üretimi başlıyor. Sağlıklı bir erkek vücudu 75-160 milyon arası sperm üretiyor ve bir boşalmada 100-300 milyon sperm hücresi oluyor. Bir sperm hücresinin yumurta dölleyebilecek olgunluğa erişmesi için de 2,5-3 ay gerekiyor.

Anneden gelecek parçamızın annemizin bize hamile kaldığı yaşı kadar hücresel hayatı olmuşken, babadan gelecek parçamızın babamızda en fazla 2,5- 3 aylık hücresel hayatı oluyor.

Annem, torununu oluşturacak yumurtayı da benimle birlikte karnında taşımış. Annemin yediği içtiği, bana hamile iken yaşadıkları, damarlarında dolaşan kanı beni beslerken, benim gelecekte doğacak çocuğumun yarısını oluşturacak yumurtayı, yani gelecekteki torununu da besliyor.

Yumurta rezervi, menopoz yaşına gelindiğinde bin tane filan kalıyor. İnsan dışındaki tüm memeli türlerin hemen hepsinde üreme yeteneği ölene kadar devam ediyor. Sadece insan ve birkaç balina türü menopoza giriyor. Evrimsel değeri tam saptanamamış olsa da; bazı araştırmacılar “Büyükanne hipotezi” diye adlandırılan tezleri ile bunu bir sonraki nesil için ‘korumacılığa’ geçiş olarak görüyorlar. Orca balinaları, 40 üyeye yaklaşan aile grupları ile anaerkil düzende hep birlikte anneleri ile yaşıyorlar. Onlarca yıllık gözlemlere göre, büyükanne özellikle kıtlık zamanlarında avlanma alanları ve kaynakları konusunda gruba önderlik ediyor. Gençliğin, fit olmanın kutsandığı çağımızda, pandeminin günah keçileri, 65+’lar! Anneleri, anneanne ve babaanneleri hâlâ sağ olanlar, hepimiz için bir kez de bizim için kucaklasınlar.

Bir çocukta iki nesil kadının kanı, teri, emeği, anısı, yaşanmışlığı var. Kadının yaşadıkları, yediği yemediği, açlığı tokluğu, yaşadıysa şiddeti, iki nesli birden etkiliyor. Bir gün dönüp gelecekte sizi vuracak.

Anneler günü mü? Tabiat Ana’ya Kazdağlarını geri verebilecek misiniz ya da Marmara’nın bir zamanlar içinde yüzdüğümüz sularını, balıklarını? İkizdere’nin kestane balı yapan arılarını, zeytinlikleri, dereleri, meraları? Bir kereden bir şey olmaz dediğiniz çocuklarımızın yaşama sevincini? Geri verebilecek misiniz?Eğer anneler gününde annelere bir hediye vermek istiyorsanız, şuraya temiz ve adaletli bir Türkiye ve çekip aldığınız İstanbul Sözleşmemizi bırakınız.

Öfkeliyiz! Çiçek filan istemiyoruz! Gerisini biz yaparız...